enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Eski Köylerin Vazgeçilmezi Ağaç Oluk ve Pöyre nedir biliyor musunuz? Ağaç oluk ve pöyre nasıl yapılırdı?

Eskiden köylerde yaşayıp ta ağaç oluk ve pöyre bilmeyen, görmeyen, duymayan ve hatta oluk ve pöyre yapmayan, çalışmayan yoktur herhalde… İşte Ağaç Oluk ve pöyre hikayesi. Kastamonu Haber ekibimizden Ertuğrul Köse’nin özel haberi…

Eski Köylerin Vazgeçilmezi Ağaç Oluk ve Pöyre nedir biliyor musunuz? Ağaç oluk ve pöyre nasıl yapılırdı?
4 Aralık 2024 11:43 | Son Güncellenme: 4 Aralık 2024 18:31
A+
A-

Öncelik Ağaç Oluk ve Pöyre ne demek, ne işe yarar, niçin ve nerelerde kullanılırmış ona bakalım…

pöyre : Ağaç ya da topraktan yapılmış su borusu, künk.

pöyre veya pöhrenk: Su değirmenlerinde oluğun ucuna takılan ve suyun çarka hızla çarpmasını sağlayan dar boru.

pöyre nedir? Pişirilmiş topraktan yapılmış, 40 cm. uzunluğunda, 15 cm. çapında su borusu.

Ağaç oluk: Su birikmesi ve Hayvanların su içmesi için ağaçtan yapılan açık su deposu, daha sonraki yıllar ise oluklar genelde köylere betondan yapılmıştır. Ağaç oluk ara sıra temizlenir ve çocuklar suyun içinde havuz keyfide yaparlardı.

Dağların, Yaylaların ve köylerimizin vazgeçilmez unsurlarından birisi ağaç su oluklarımız ve pöyrelerdi. Buz gibi suyun aktığı bu ağaç oluklardan insanlar, hayvanlar tüm canlılar kana kana içerek doğal susuzluklarını giderirdi.

OLUKLAR SUSUZ KALMASIN

Oluk demek Ağaçtan yapılmış su havuzu aslında. Yöresel adıyla genelde “oluk” denirdi. Genelde dağlarda ya da el ayak uğramayan uzak yerlerdeki çeşmelerin önünde mutlaka bir oluk yapılırdı. Pöyresinden insanlar, oluğundan hayvanlar ve diğer canlılar sularını içerdi.

Çeşmeyi yapan veya yaptıran hayrat sahibi kişi arada bir dolaşır, oluğun susuz kalmamasına dikkat ederdi. Çünkü oluk susuz kalırsa eğer kuraktan çatlar ve artık su tutmayacağı için olukların susuz kalmaması için devriye gezilirdi.

Ağaç oluklar suyu serin tutardı. Harman ( güz) zamanı Tosya’dan alınan salatalıklar evde ki ağaç oluklarda korunurdu. O zamanın bitkileri doğal diyecek kadar sağlıklı ve sağlamdı. Her evde ağaç oluklar bulunurdu. Sadece salatalık ve meyve için değil içme suyu da o ağaç oluktan alınarak içilirdi. Ağaç oluk suyu serin tutardı. Beton oluklarda su kalitesini kaybediyor. Köylülerin çimentosu yoktu. Kasaba ( ilçe) çok uzak olduğundan köye ulaşımı çok zordu. Köylü için en kolay ve en iyisi ağaç oluklardı. Bu kısım Sebahattin Aktaş tarafından bilgi olarak verilmiştir.)

2000 öncesi köylerde yaşayanların unutamadığı ağaç oluk ve pöyre hikayesi, anısı, hatırası veya ismi mutlaka ama mutlaka vardır. Benim ilk aklıma gelen, çelle oluğu, kabuktan pöyre ve kumaroluğu… Onca yıl hiç düşünmedim ama yazınca aklıma geldi acaba kumar oluğu ne demek? Neden kumar? Yoksa kumar mı oynanıyordu, veya kumardan kazanılmış bir oluk, çok ilginç geldi yazarken bana. İnanın hiç böyle düşünmemiştim.

Köyde ve dağlarda yeter ki bir yerde su aksın veya çıksın oraya mutlaka pöyre ve oluk yapılırdı. Pöyre ve oluk yapmak için nalbura veya malzemeye ihtiyaç yoktu. Oluk ve pöyre için bir balta, bıçak ve kesim motoru oldu mu oluğun ve pöyrenin alası yapılırdı. Oluk yapmak için eskiden oluk keserleri vardı. Ama son zamanlarda genelde kesim motoru ile çıkarılıyor. Pöyre dediğimiz şey, şimdi artık boru oldu. Çocukluğu köylerde geçenler mutlaka pöyre yapmıştır, yaptırmıştır. Pöyre yapmak çok önem arz ediyordu. Hele birde pöyre yapıp suyun şarıl şarıl aktığını görmek insana mutluluk verirdi şartusun.

Oluk yapmak büyüklerin işiydi. Biraz ustalık, zaman ve de beceri gerekiyordu. Herkes oluk çıkaramazdı. Genelde oluklara, oluk çıkaranların adı verilirdi. Hüseyinin oluğu, Memedin oluğu, Selimin oluğu, Veya oluğun şekline veya yerine göre yatık oluk, kumaroluğu gibi isimlerle tarif edilirdi.

Mesela; Evin büyüğü sabah, Hayvana gideceklere, bugün hava girenlik, bulutlu, sen hayvanı kumaroluğu tarafına götür, oralarda daha iyi yayılır derdi.

 

OLUK VEYA PÖYRE İSMİYLE ANILAN YERLER

Kabuktan pöyre
Kumaroluğu
5 Çeşmeler
3 Oluklar
Olukbaşı
Çelleoluğu
Gücük pöyre
Cırcır pöyre
Çatal Pöyre
Saatin Pöyre
Yatık oluk
Çelleoluğu
Fadimin oluğu
İki oluk
Selimin oluğu
Çöpür oluğu

Tabi bunlar bizim oralardaki isimler. Başka yerlerde çok daha ilginç isimler vardır elbette, yorumlara yazabilirsiniz. Birde pöyre isimleriyle anılan yerlerde vardı. Çatal pöyre, kabuktan pöyre vs. Hayvanlar çatal pöyrede sulamadan getirme, pöyrede hayvan su içmez ama çatal pöyrede olukta vardı bilesiniz yani.

Yerden kaynayan sulara pöyre yapılmazdı. Oraya elle bir güzel çukur kazılır ve ufak bir gölet yapılırdı. Su sanki çaydanlıkta kaynar gibi alttan kaynayarak çıkardı. Peki buralardan ve akan sulardan nasıl su içilirdi? Aşağıdaki resimdeki gibi yüzün goyru uzanır ve kana kana suyumuzu içerdik.

HAYVAN GÜTMEK NE DEMEK?

Hayvan ve koyun gütmek için, şimdi gütmek ne diyenler olabilir. Yani otlatmak için dağa, bayıra gittiğimizde pöyrelerden akan sudan kana kana içerdik. Hatta köy ekmeğini ıslar ıslar yerdik. Bakın bana çatalçamda ekşi mayalı köy ekmeği ıslayıp mı yersin yoksa köfte, döner, pizza vb. aklınıza ne gelirse artık bunları mı yersin diye sorsanız vallahi pöyrede ekmek ıslayıp yemeyi tercih ederim. Ama eski köy fırınlarından yapılan ekmek olacak. Vallahi bir somunu ıslayıp ıslayıp yerdik. Şahsen ben çok severdim ve hala tadı damağımda. Ya sizin?

Çocukken pöyrelerden akan suyun altına elimizi tutarak en uzun süre kim tutarsa yarışması yapardık. bazı pöyrelerden akan suların altında ancak 5-6 saniye tutabilirdik, işte o kadar soğuk olurdu şartusun.

Hayvan gütmeye giden çobanın yanında mutlaka bir balta ve efe bir bıçak, çoban küçükse veya çocuksa nacak birde Tosya çakı bıçağı mutlaka olurdu. Kendini unutur ama bunları unutmazdı. Eskiden dağlarda her yerden su çıkardı. Su çıkan yerler ilk olarak eşilir ve çukur yapılırdı.

Pöyre yapımına uygun bir yerse küçük, büyük, ince bir ağaçtan hemen pöyre yapılırdı. Hatta ağaç kabuğundan yapanlarda vardı. Kabuk dediysem patates kabuğu değil yani, kapkalın odun gibi kabuk olurdu. Hatta pöyre yapıp önüne kabuktan özene bezene pervane veya teker yapılır, pöyreden su aktıkça dönerdi. Aslında bunlar hem eğlenceydi, hem de sanattı sanat. Akıllı telefonlarımız yoktu ama çok güzel uğraşlarımız vardı, hikayelerimiz vardı.

Köyden yetişen çocuğun eli her şeye yakışırdı. Hiç bir eğitim almadan, sepet ören, pöyre yapan, oluk çıkaran, saban, daban, dirgen, anadut, yaba yapan çocuklar vardı. Merak edip mutlaka yapardı. Köyde her doğan çocuk çırak doğardı, 2-3 yaşına gelince kalfa olur, 5-6 yaşında usta olurdu usta usta… Ver eline nacağı ve çakıyı; yapsın sana söğütten düdük, çamdan gubur çıkarsın, kaval yapsın, sepet örsün, traktör yapsın ve hatta öküz arabası yapanlar bile vardı. Ah eskinin çocukları ah ah

Mayıs ve Haziran aylarında nacakla bir doruk yıkıp soymayan, yani soymuk yemeyen yoktur. Şimdi bazı aklı evveller ya siz ağaç mı yıkıyorsunuz diye bize ders vermeye kalkmayın şartusun şamarı yersiniz haaaa

Facebookta ağaç oluk ve pöyreyi görünce birden eskiler canlandı aklımda, önce bilgi belge araştırdım ama resimlerden başka bir şey bulamadım. Sonra başladım yazmaya, yazdıkça açıldım, yazdıkça aklıma geldi ve böyle bir yazı çıktı ortaya. İnşallah beğenirsiniz. Gelecekte bu tip yazılar geçmişe ışık tutacaktır diye düşünüyorum. Bizim devrelerde ahirete göçtükten sonra oluktu, pöyreydi, dirgendi, anaduttu pek hatırlayan kalmaz zaten. Belki ileride bu bilgiler lazım olur. Tarihe not düşmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Eskiden köylerde yaşayan herkes hem sanatkardı hem de hayırseverdi. Oluk ve pöyre yapımının yanı sıra, yürürken yollarda taş bırakmazlardı. Yoldan geçenleri eve çevirip mutlaka karınlarını doyurur, eğer geç vakit olmuşsa mutlaka döşek açar yatırırdı. Sadece; Kedi köpek, at, eşek, inek, öküz, koyun, kuzu değil sadece güvercin ve tavşan bile beslerdi. Eski insanlar başkaydı başka…

Bu tip konular ve hikayeler yazmak isteyenlere her zaman kapımız açık. Lütfen sizde ağaç oluk, pöyre vb. köy anılarınızı ve hikayelerinizi yorumlara veya bize yazarak sitemize destek olunuz.

 

Yorumlar
  1. Sebahattin Akdaş (Emekli Öğretmen) dedi ki:

    İyi günler Ertuğrul.
    Tarihe not düşmüşsün çok iyi yapmışsınız.
    Ulupınarda büyük bir ağaç oluk vardır. Benim çocukluğumda bizim köylüler yaptılar.
    Bu olukta biz çocuklar yıkanırdık Oluk devamlı su ile dolu dururdu. Oluğun dolu olması çürümeyi önlüyordu. Susuz kalan ağaç oluk kısa ömürlüdür.
    Bostanları sulamada ve çamaşır yıkamada kullanılırdı.
    Kışın ulupınarda ki su ılık çıktığından hayvanları sulamaya götürürdük. Donma olayı çok nadir olurdu. Kar çok yağardı. Köylüler küreklerle karın kapattığı yolu açarlardı. Bizim okul çok uzakta olduğundan okula gitmemizi zorlaştırırdı.
    Harman da buğday. Arpa, siyez, fiğ, burçak, mercimek sapları ezilerek samanı ve taneleri ayrılırdı. Bu ayrılan buğdayların bir kısmı gelecek sene tohum olarak ayrılırdı.
    Kışın un için buğdaylar Ulupınardaki o büyük ve suyu güçlü oluğa getirilerek bol su ile yıkarlardı. Bizim köy Yayla sıra ile buğdaylarını yıkarlardı. Sonra kilimlere sererler güneşin altında kuruturlardı. Kuruyan buğdaylar su değirmenlerinde kış unu olarak öğütülürdü. Bir yıl yiyeceği ekmeğin ununu helkirlere koyanlardı.
    Köyde yaşam çok iyi olsada, çok zor bir yaşam vardır.
    Doğa olayları en çok köylünün ürünlerini yok ederdi. Kendisin ve hayvanlarının bir yıl yiyeceği yok olurdu. En zor günleri başlardı.
    Köyde yaşam başlıbaşına bir konu bir kitap olarak yazılabilir. Saygılar ve sevgiler.
    Babana. Annene ailenden olanlara bol bol selamlarımı, saygılarımı, sevgilerimi iletiniz. Görüşmek dileği ile sağlıklı günler.