enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Kastamonu’nun Emekçi Kadınları: Tarlada Doğurup Sırtında Beşik Taşıyan Anadolu’nun Sessiz Kahramanları

Kastamonu Haber ekibimizinden Ertuğrul Köse’nin derlediği bu yazıda, geçmişte çamaşır makinesi değil, elektrik bile yokken, doğumdan iki üç gün sonra sırtında beşikle tarlaya koşan Anadolu kadınının hikâyesine yakından bakıyoruz.

Kastamonu’nun Emekçi Kadınları: Tarlada Doğurup Sırtında Beşik Taşıyan Anadolu’nun Sessiz Kahramanları
21 Haziran 2025 10:30 | Son Güncellenme: 21 Haziran 2025 14:04
A+
A-

Sırtında Beşik, Elinde Tırpan: Bir Neslin Sessiz Mücadelesi

Kastamonu’nun dağ köylerinden ovadaki tarlalarına kadar Anadolu kadını, yıllarca sadece evin değil, toprağın da yükünü sırtladı. Elektriğin, suyun, makinenin hayal bile edilemediği dönemlerde; kadınlar çocuğunu tarlada doğurur, beşiğe sarar, birkaç gün sonra ise yine sırtında beşik, elinde tırpanla veya orakla ekin biçmeye veya patates kazmaya dönerdi. Ne doğum izni vardı, ne dinlenme. Doğa kadar sert, toprak kadar üretkendi ama Anadolu Kadını.

Makinesiz Hayat: Derede Çamaşır, Evde Yayık

O yıllarda ne çamaşır makinesi vardı, ne bulaşık makinesi. Kastamonu’nun derelerinde, buz gibi sularda kazanlar kaynatılarak bir kalıp sabunla çamaşır yıkanırdı. Sırtlarında ot, odun, saman taşıdıkları yetmezmiş gibi, sabah akşam hayvan sağar, sütü pişirir, ardından yayık çalkalayarak organik tereyağı ve doğal köy yoğurdu çıkarırlardı. Ekmek tandırda pişer, yemek ocak başında veya soba da kaynardı ama kadının sırtındaki yük hiç eksik olmazdı.

Sırtında Bebeğiyle İmeceye Koşan Kadınlar

Ot biçer, saman taşır, inek sağar; bir de üzerine komşunun işine imece usulüyle yardım ederdi. Kadınlar arasında dayanışma da bir o kadar güçlüydü. El birliğiyle ekin biçilir, harman yapılır, çamaşır yıkanır, ev yapılırdı. Kastamonu’nun ve Anadolunun kadınları, kendi tarlasını bitirir, komşusuna destek olmadan da evine dönmezlerdi.

Doktor Seçen Kızlar, Kadınlığın Kıymetini Biliyor mu?

Bugün o kadınların kızları hastane beğenmez, doktor beğenmez olmuş. Ama onların anneleri beşiği sırta, sabanı öküze koşar, çift sürerdi. Ne soğuk dinlerdi, ne yağmur. Şimdiki gençler “iş yapıyoruz” demesin sakın. Gerçek emek neydi, bir dönem Kastamonu yaylalarında yaz boyunca dinlenmeden çalışan analarımız bilir. Onlar bir yandan üretirken, bir yandan da susarak mücadele ederlerdi. Yani saçlarını süpürge ederler, sabrederler ve ölene kadar evli kalmaya çalışırlardı. İlk sıkıntıda boşanmak istemek lügatlarında yok idi yok.!

 

Kastamonu’nun geçmişi, Şerife Bacı’da olduğu gibi Anadolu kadınının emeğiyle yoğrulmuştur. Tarlada doğuran kadınların çocukları zahmetlerle, yokluklarla büyür ama ya doktor, ya mühendis, ya öğretmen, ya kaymakam ya da Vali olurlardı. Bu sessiz kadın kahramanların hikâyeleri, sadece nostalji değil, bugünkü rahatlığın temelidir. Bugünün kadınları geçmişi unutmadan, o alın terine saygı durarak ilerlemelidir.

Tüm Anadolu kadınlarına selam olsun.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.