Kastamonu Taşköprü Kirazcık Köyü’nün Saklı Hazineleri: Gizemli Aksu, Saraycuk Dağı ve Tarihî Ahşap Camii

Kastamonu Taşköprü Kirazcık Köyünü Tanıyalım: Saraycuk Dağı- Aksu’nun Gizemi ve Ahşap Caminin Özellikleri Nelerdir?

Köyün adı, 1500’lü yılların kayıtlarında Kiraz olarak geçmektedir. Büyük ihtimal kiraz bolluğundan bu ismi almış ve zamanla Kirazcık ismini almıştır. Doğa harikası Kirazcık köyünde tahmini yaklaşık 100 yıllık bir ahşaptan camisi vardır. Rakımı 1532 m. Kastamonu il merkezine 78 km, Taşköprü ilçe merkezine 37 km uzaklıktadır. En son seçime göre nüfusu 110 civarındadır ama bir çok kişi sadece oy için köye gelip gitmekte olduğu için yaşayan nüfus 60-70 kişi civarındadır.

1985-90’lı yıllarında 212 civarı nüfusu bulunan ve nüfusun tamamı yaz kış köyünde yaşayan Kirazcık köyü nüfusu artık iyice azalmış durumda. Kış aylarında köy ve mahallerinde yaşayan aile sayısı ya 3 ya en fazla 5’tir. Kirazcık köyü Çorum Kargı’ya bağlı Gümüşoluğu köyüyle de komşudur. Kargıya eskiden yürüyerek gidilip gelinirdi. Kirazcık köyünde gavur mezarlığı denen birde mezarlık vardır. Kastamonu Haber ekibimizden Ertuğrul Köse sizler için Kirazcık köyünü araştırdı…

Saraycık Dağı Kirazcık’ın Bacasız Fabrikasıdır

    Kirazcık köyünün geçim kaynağı Ormandır. Özellikle Saraycuk dağında yıllardır süren orman kesimi, köyde yaşayan tüm köylüleri hem emekli etmiş hem de İstanbul’dan ev arsa almalarına vesile olmuştur. İnsanlar bitti ama Saraycuk dağı yıllardır kese kese bitmedi. Hala Orman işleri kesim full devam ediyor ama yapan insan sayısı 15 civarına kadar düşmüş durumda. Bir Kirazcıklı ile sohbet edersen, Saraycuk, numara dağıtıldı, kaç çam düştü, % 5-% 10 parası, kabuk soymak, tanbur, motor vb. kelimeleri duymadan sohbet bitmez. Onlarca köylüye hem para kazandıran, hem emekli eden hemde yer yurt sahibi yapan Saraycık Kirazcık köyünün bacasız fabrikası ve aynı zamanda Taşköprü’nün en önemli gelir kaynakları arasındadır.

Kirazcık köyünde kuşburnu, kuzu göbeği, kanlıca, soymuk, böğürtlen, Çilek ve onlarca çeşit kendiliğinden yetişip büyüyen, erik, aluç, ahlat başta olmak üzere kekik, kantoron, papatya, yabani fındık, gürgen vb.meyve ve bitkiler yetişir. Köylüler bu bitki ve meyveleri toplayıp satarak veya da marmelat yaparak değerlendiriyorlar. Kirazcık köyü doğa harikası ormanlarıyla tam bir oksijen deposu olan bir köydür.

Kirazcık Köyü Aileleri ve Lakapları

Avcının Yaşar’dan muhtarlığı devr alan Şinasi Baltacıoğlu, 25-30 yıl muhtarlık yapmış, 3 yıl önce vefatı nedeniyle Celal Kabaoğlu muhtar seçilmiştir. Kirazcık köyünün yaşayan efsanesi Yunus hocadır. Kırkakıl, Cimidin Fehim, Nurigil Hacımemed, Baltacıgil, Kasapgil, KocaSüleymen, Sekülün Ali, Sancak dedem, Hacı Kasım, Bayram Ergül, Koca Selim, Diş Kıran, Cafer hacıgil, Katık, Kırıkçı İsmail, Pelo, Deli Kemal, Tilki, Kaptan, Götükaragil, Helvacıgil, Hacı Ahmet, Deli Süleymen, Necip Uysal, Yağlu Hasan, Küçük Osman, Dana, Kör Durmuşgil,    Cabacıgil, Gahirlü, Ağzıgaragil, Dorudorugil, Grabagil, Angutgil, Esetgil, Topal Şükrügil, Kemalmazgil … (Hatırladıklarımız bunlar ama daha varsa ilave edebiliriz.)

Kirazcık Köyünün Tarihi Ahşap Camisi

Kirazcık köyü camisi çok eski ve tarihi bir camidir. Kirazcık Camisi Yunus hocamızın ifadesine göre 1940’lı yıllarda yapılmış. Kirazcık köyünün alt tarafında ve Ketenler yolu başında bulunan Cami sadece Cuma namazları için kullanılıyordu. Vakit, Teravih namazları ve akşam sohbetleri için köyün içinde bulunan köy odası kullanılırdı. Yaşayan efsane Yunus hoca ve Yahya hocanın uzun yıllar hocalık yaptığı köy camisi artık fazla kullanılmıyor. Hoca ve cami artık Gabalar mahallesinde olduğundan Cuma ve Bayram namazları bu mahallede kılınıyor. Geçmişte ilkokul ve sağlık ocağı ve her ailede bulunan koyun sürülerinden eser kalmamış durumda.

Ketenler ile Dereköy arasında bulunan ve “sevdiğine akar sevmediğine akmaz” ile meşhur ve gizemli Aksu Kirazcık köyü sınırları içinde bulunmaktadır.

AKSU: Sadece su değil, yıllardır anlatılan bir destandır

Kirazcık köyü Ketenler Mahallesi’nde yer alan ve yöre halkının “kerametli- gizemli su” olarak nitelendirdiği Aksu, yıllardır ne zaman akacağı belli olmayan gizemiyle dikkat çekiyor. Kimi zaman saatlerce akmayan, kimi zaman ise buz gibi berraklığıyla akmaya başlayan bu su, sadece içilmekle kalmıyor, şifa arayanların da uğrak noktası oluyor. Köylülerden Aksu hakkında onlarca hikaye dinlemek mümkün. Eski yıllarda uyuz, kaşıntılara vb. hastalıklara iyi geldiği için bu suyla banyo yapılırmış. 90’kı yıllarda rahmetli Hacı Kasım tarafından suyun önüne bir banyoda yapıldı ama artık çok kullanılmıyor.

Köylüler bu suyun hikâyesinin çocukluklarından beri anlatıldığını, hatta geçmiş kuşaklardan kalma rivayetlerin olduğunu belirtiyor. “Sevdiğine akar, sevmediğine akmaz” söylemleri, Aksu’yu adeta efsanevi bir yapıya büründürüyor. Mart sonu ve Nisan ayında akmaya başlayan bu su, çoğunlukla Orak zamanı (Haziran) sonuna kadar aktif kalıyor. Ancak bazı yıllarda Temmuz ve Ağustos’ta bile akmaya devam ettiği görülüyor. Her gidişte bir umut, her bekleyişte bir anlam yükleniyor Aksu’nun sessiz akışına. Aksu’ya gidip suyun aktığını görmemişsen çok şeyler kaçırmışsın demektir.