Ekonomi Uçuruma mı Gidiyor (Yeni Bir Kur Şoku mu Yoksa Finansal Tufan mı Geliyor?)
Türkiye bir kez daha döviz kıtlığına doğru gidiyor, bunu çözmek için faiz artırmıyor, dış açık rekor düzeyde büyüyor, devasa sermaye çıkışı yok ama nette bir giriş de yok, swap benzeri önlemler ancak birkaç hafta kazandırıyor ve gittikçe finansal tufana doğru yaklaşılıyor….
İktisat uzmanı ve eski akademisyen Dr. M. Murat Kubilay Ülkemizdeki ekonomi politikalar, döviz kurları, savaşlar ve Merkez Bankasının geleceği hakkında çok önemli açıklamalar yaptı ve olacaklarla ilgili tek tek tavsiyelerde bulundu.
İşte o madde madde açıklamalar
1.Ekonomi uçuruma doğru yol alırken, bir Merkez Bankası toplantısını daha pas geçildi ve yaklaşan finansal tufanın şiddeti katmerlendi. Enflasyonla mücadeleden sonra döviz kuru istikrarı da artık bırakılıyor. Asıl soru şu: yeni bir kur şoku mu, yoksa sürekli kur artışı mı?
2.TCMB’nin kanuni bağlayıcılığı olan %5 oranındaki enflasyon hedefini önemsemediği aşikâr ve artık bunu amaçlamıyorlar. Örtülü döviz rezervi satışları ve kur korumalı mevduatla (KKM) sağlanmak istenen döviz kuru istikrarından da zoraki biçimde vazgeçiliyor.
3. Yani dolar kurunda daha önce 6,85 veya 13,95 düzeyinde olduğu gibi set çekme, bu uğurda ulusal rezervleri heba etme gibi bir imkanları olmadığını idrak ettiler. Bundan sonra asıl amaçlanan döviz kuru artış hızını yavaşlatmak ve böylece finansal istikrarı geçici korumak.
4. Ukrayna Savaşının sonucu enerji ithalatının hızla patlaması oldu. 2021’de 3-4 milyar dolar olan aylık ithalat faturası 2022’de 7-8 milyar dolara fırladı. Bu artış üzerinde ekonomi yönetiminin kontrol şansı yok, yani büyümek isteyen ekonomide rekor enerji ithalatı keyfi değil.
5. Öyle ki sadece Mayıs 2022’de 10,7 milyar dolar rekor dış ticaret açığı verdik. Büyük umutla beklenen turizm gelirleri pandemi öncesi rekor kıran 2019 yılının hala altında. Doğalgaz ve elektrik maliyetini tüketicilere hissettirmek için verilen 12 aylık bütçe açığı rekor seviyede
6. Böyle anlarda akla ilk gelen Merkez Bankası rezervleri. TCMB’nin swaplar hariç net rezervi -53,8 milyar dolar. Satılabilir rezerv 10 milyar doların altında. Tabii bir de Suudi Arabistan’la yapılan swap görüşmeleri var. Cemal Kaşıkçı davasındaki 180 derece dönüş işte bu nedenle.
7. Mesele şu ki böyle bir dış ticaret açığını tek seferlik kaynakla örtmek mümkün değil. Üstelik turizm gelirlerinin de çoğu ön ödemeyle tahsil oldu, fakat BOTAŞ’ın Rusya’ya yaptığı doğalgaz ödemeleri geriden takip ediyor. Önümüzde yıllar değil aylar var, belki sadece haftalar.
8. Kısmen ve gecikmeli olarak iktidar bunu anlamış vaziyette. Ek bütçe buna dair ipuçlarını veriyor. Hatta ek bütçenin büyüklüğü açığı örtmek kadar erken ve belki baskın bir seçim ihtimalini akıllara getiriyor. Bunu ekonomik göstergelerle desteklemek kolay değil ama mümkün.
9. Kesin olansa şu saatten sonra faiz politikasında geri adım atılmadıkça veya sermaye serbestisinin kısıtlanmasında ileri adım atılmadıkça döviz kurunda artışları durdurmanın imkânsız olduğu. Dahası bunu engellemek dahi istemiyorlar, çünkü döviz kurunda bir köpük yok
10. Yani Aralık 2021’de olduğu gibi irrasyonel para politikaları ile şişirilmiş bir döviz kuru ve onu bütçeyi feda etmek kaydıyla söndürecek yeni bir araç yok. 17,35 dolar kuru seviyesinden dahi dış denge sağlanamıyor. Gelire endeksli senede de ciddi bir talep yok.
11. Zaten döviz kurunu durdurmayı başaramayacaklarını artık fark ettiklerini, bunu durdurmak yerine şoksuz bir şekilde yükselmesine gayret ettiklerini yineleyelim. Gelire endeksli senedin nedeni; Aralık 2021’deki gibi dolar kurunu düşürmek değil, rekor bütçe açığını finanse etmek
12. Bu nedenlerden ötürü önümüzdeki dönemde döviz kurunda kalıcı ve ciddi düzeyde düşüş beklemek; az önce belirttiğim faiz politikasında geri adım veya sermaye serbestisinde yeni kısıtlama veya siyasi değişim olmadan mümkün değil.
13. Bu esnada ekonomi yönetimi durumun ciddiyetini anlamaksızın bazı makroihtiyatı tedbirler uyguluyor ve bu esnada finans sektöründeki kanun yapıcılıktan kaynaklanan etki gücüne daha da aktif kullanmaya çalışıyor.
14. Çeşitli mevzuat değişiklikleriyle kredi genişlemesi tüketici faaliyetler yerine üretici tarafa sevk edilmeye çalışılıyor. Fakat ekonomideki güven eksikliği ve küresel ekonomilerdeki stagflasyon beklentisiyle bu politika ucuz kredi ve emek gücüne rağmen bekleneni veremiyor.
15. Bir dönem sıkı bir şekilde bankalar için kullanılan aktif rasyosuna benzer; zorunlu karşılık, kur korumalı mevduata teşvik ve kredi karşılıklarına dair düzenlemeler döviz kuru artışını durdurmak için kullanılıyor. Mesele şu ki bu tip önlemler tsunamiye karşı kâğıttan duvar.
16. Hiç mi iyi bir şey yok diye sorarsanız eğer; toplumda bir paniğin olmadığı, yoksullaşmanın hazmedilmeye çalışıldığı ve yastık altına/yurt dışına yeni bir sermaye kaçışının olmadığı söylenebilir. Bu sayede şu ana kadar büyük bir şok gerçekleşmedi ve umuyoruz ki gerçekleşmeyecek
17. Fakat tsunaminin de aniden karaya vurduğunu unutmamak gerektiğini hemen belirtelim. Buradan hemen toplumsal tepkiye dönelim. Enflasyon sarmalına girdiğini ve bundan çıkışın hiç de kolay olmadığını anlayan iş gücü tek seferlik zamlarla gününü kurtarma peşinde.
18. Tabii bunun siyasi olarak nasıl bir sonuca dönüşeceği, yani iktidar lehine ne kadar geleceği ayrı bir soru işareti. Kesin olansa her ücret artışının daha büyük bir enflasyonla 3-6 ay içerisinde buharlaşacağı, tabii bu enflasyonu da TÜİK’in hesaplanacağını unutmamak gerek
19. Özetle; Türkiye bir kez daha döviz kıtlığına gidiyor, bunu çözmek için faiz artırmıyor, dış açık rekor düzeyde büyüyor, devasa sermaye çıkışı yok ama nette bir giriş de yok, swap benzeri önlemler ancak birkaç hafta kazandırıyor ve gittikçe finansal tufana yaklaşılıyor,
20. Belirsiz olansa bunun tek seferlik bir kırılmayla mı, tıpkı Aralık 2021’de olduğu gibi, gerçekleşeceği yoksa düzenlilik arz eden kur artışına mı dönüşeceği. Bir uçağı okyanusa hasarsız ve yumuşak biçimde indirmenin hiç de kolay olmadığını hemen belirteyim.
21. Peki tüm bunların nihai sonucu ne olacak? Siyasi dönüşüm olmadıkça ‘ani duruş’. Yani sanayi ve tarımda ne teşvik verilirse verilsin yatırımların ve üretimin bir anda durması. Bankaların kredi kanallarını iyice kısması ve ekonomik aktivitenin keskin bir şekilde yavaşlaması.
22. Şiddeti ve zamanlamasını ekonomi yönetiminin tercihleri ile küresel ekonomilerin gidişatı belirleyecek. Ancak dünya ölçeğinde stagflasyonun konuşulduğu, beklenenden hızlı faiz artırımlarının yaşandığı bir ortamda önümüzdeki 6 ayı sorunsuz çıkarmak çok zor.
23. Gerisini yaşayarak öğreneceğiz ve bu esnada yeni bir ders alacağız. Bu yaşananlar salt hatalı politika veya cahillik sonucu değil; bir kısmı bilerek, isteyerek ve tabii sonuçları da öngörülerek yapılan ihanetin doğal sonucu. Bunu bilin ve bu bilgiseli yeniden değerlendirin.