1973’ten 2023’e Galatasaray Şampiyon Olunca Çocukluğumu Hatırladım
15 Mayıs 1973 doğumluyum. Espri olsun diye doğduğumda Galatasaray şampiyon olmuş, Milli Görüş ve Erbakan hükümet ortağı olmuş, Uzun yılardır okumaktan ve çalışmaktan büyük şeref duyduğum Milli Gazete de 1973 yılında yani doğduğum yıl kurulmuş diye hava atıp dururum. Kendime keramet yükler gibi olsamda işin esprisi bu aslında.
Bu yıl artık 50 yaşına girdik. 1973’te Erbakan ve Ecevit hükümet kurmuşlar. 2023’te de sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu kuracaklar diye ümitlendim ama olmadı. Ama Galatasaray’da şampiyon oldu. Bende bu yıl Emekli oldum ama henüz maaşım bağlanmadı ha.. 50 yaşın bereketi. Birde Millet İttifakı seçimi kazansaydı daha isabetli olurdu ama hayırlısı artık..
Futbol taraftarlığına 1985 yılından itibaren radyodan maç dinleyerek başlamıştım. Niçin mi radyodan? Elektrik falan yoktu bizim köylerde de ondan. Radyodan sadece maç mı dinlerdim? Kesinlikle hayır. Çocuk Tiyatrosu, Türküler Geçidi, Ocakbaşı, Arkası Yarın, Ajanslar, Spor haberleri ve daha neler neler. Radyoyla yatar radyoyla kalkardım. Hayvana giderken çantamda radyoda olurdu. Gök gürlediğinde dinlediğim için bizi Takağuttan dayak yemişliğim bile vardı. Hatta Halama kaçardım ama takağut 3 gün sonra da olsa o dayağı atardı bir şekilde. Takağut babam olur. Köyün ilk emeklisi olduğundan takağut derlerdi hala da diyorlar.
Radyo bende hem güzel izler bıraktı hem de hatıralar. Çocuk tiyatrosunu sabah akşam o kadar çok dinlerdim ki; belki de o o tiyatro aşkı, benim 40 Yaşında Tiyatro eğitimi almamı sağladı. O radyo dinlemenin yararlarını şimdi yaşıyorum bir şekilde…
1986 Eylül ayında Yatılı olarak Taşköprü İmam Hatip Lisesine gidince gözüm kulağım birden açılıvermişti. Her gün fotospor ve Milliyet spor okur, bol bol kendi aramızda maç yapardık. Neredeyse Topla yatar topla kalkardım. Tekniğim hiç yoktu ama bol bol koşar, ofsaytta olmadığı için kale önünde top beni bulur, çarpar gol olurdu.
Hafta sonları uzak diye köye gitmez erkenden kalkar kimse olmasa bile duvarla top oynardım. Yurt başkanı Kemal Akbıyık ağabeyde sürekli kovalardı beni.
Hasta Galatasaraylıydım. Maç yüzünden Çocukça kavgalarımız olurdu. Birinci Monoco maçını Almanya’dan Guzguncuktan Mustafa emminin babama getirdiği çok sağlam küçük ve yanımdan hiç ayırmadığım bir radyom vardı onda dinlemiştim. Ramazan ayıydı ve 19’ dakikada Tanju’dan gelen gol ile birden bağırınca yatılı arkadaşlar sahur oldu zannetmişlerdi. Tabi birde bağırınca yurt başkanı Kemal abi başıma gelip radyoyu almaya çalışmaz mı? Çareyi kıçımın arasına sokup saklamakta bulmuştum. Kemal abi de de Laz inadı vardı ve uzun süre ayrılmamıştı başımdan..
Monoco rövanş maçında biraz hasta gibiydim. Yurt Müdürümüz Hanönülü Ekrem Özdemir abiye hasta olduğumu söylemişler, oda moral olsun diye yatma vakti olmasına rağmen bir sınıfa sırf Ertuğrul’un hatırına diye siyah beyaz TV kurdurmuş ve maçı bizlere izlettirmişti. Dünyalar benim olmuştu. Hele birde Prekazinin o muhteşem golü yok mu?
5-0 lık Nacatel Xamax maçını da radyomdan dinlemiştim. Bana fanatikliğimden dolayı Galatasaraylı Ertuğrul lakabı takılmıştı, sanki futbol oynamışım gibi..
Spor gazetelerini ve futbolcuların posterlerini biriktirmek hobim olmuştu. Arada yurda gelen Milli Gazete’ye de baksam da sporu olmadığı için ilgimi çekmiyor zannediyordum ama Milli Gazete beni o günden kendine bağlamış meğerse.
O yıllardaki Milli Gazeteye, o ufak dokunuşların aslında, beni yıllar sonra Milli Gazeteye reklam Koordinatörü olarak hizmet etmekten ve yaklaşık 20 yıl çalışmaktan şeref duyacağım bir kurum olacağını nereden bilebilirdim ki?
Yıllar sonra yurttan ama uzun süredir görüşemediğim Polis memuru Halim Demirci kardeşim, bacanağına misafirliğe gelince zilde Ertuğrul Köse yazısını görmüş; ya bu “Galatasaraylı Ertuğrul mu” diye sormuş, bacanağı da Ertuğrul ama Galatasaraylı mı bilmiyoruz deyince yukarı çıkıp sorunca tekrar tanışmış ve yıllar sonra kavuşmuş hasret gidermiştik.
Yurtta ve çocukluğumda Galatasaray ile ilgili anılarım çok, ama yaşlanıyoruz artık. Nacatel Xamax’la ilk maçını ben radyodan dinlemiştim. Bir kaç arkadaş yurt müdürünün odasında seyretmişler. Tabi maçı 3-0 kaybedince ağlamak üzereydim. O zamanlar iyi anlaştığım Çiftlik Telliköyünden Fenerbahçeli olan arkadaşım Yakup Çelik maçı seyretmiş ve bana dedi ki; Ertuğrul hiç üzülme rövanşta Galatasaray bu takımı rahat eler, bunlarda hiç bir şey yok, bak görürsün demişti. Kendisi güzel futbolda oynardı, futbolu da biliyordu. Her ne kadar okul bahçesinde benim kadar gol atamasa da.. Evet dediği gibi de olmuştu ve Galatasaray maçı 5-0 kazanarak tarih yazmıştı.
Galatasaray 1987- 88 kadrosu benim için efsane kadroydu. Radyodan dinlediğimden mi nedir bir türlü kafamdan atamıyorum. Bana sorsanız 4 yıl üst üste şampiyon olup Uefa kupasını ve Süper kupayı kazanan mı yoksa 87-88 kadrosu mu? Tereddütsüz 87-88 kadrosu derim. Az kavga etmemiştik o kadro için belki de ondandır.
Ezberimden çıkmayan o kadroda; Zoran Simoviç, Semih Yuvakuran, Yusuf Altıntaş, Erhan Önal, Cüneyt Tanman, Uğur Tütüneker, Mirsad Kovacevic, Metin Yıldız, Arif Kocabıyık, Tanju Çolak, Cevad Prekazi vardı.
İŞTE BAZI UNUTAMADIĞIM GALATASARA ANILARIM
1993 yılında askerde Şampiyonlar ligine kalma maçında İngilterede M. Unıted maçını seyrederken 2-0’dan 3-2’ye döndüğünde sandalyeler havada uçuşmuştu.
Askere gitmeden önce şu anki Teknik Direktörümüz Okan Buruk’un bir Trabzonspor maçında ve Erman Toroğlu’nun yönettiği bir maçta ayağı kırılmıştı ve ben hüngür hüngür ağlamıştım. Okan daha yeni çıkmıştı a takıma ve de çok seviliyordu.
Tahmini 1987 yılıydı, Galatasaray -Fenerbahçe ile kupa maçı yapmış ve ilk maç Tanju ve Rıdvan’ın(Rıdvan mıydı tam emin değilim) golleri ile 2-2 berabere bitmişti. Rövanş Ali Samiyen’de idi. Taşköprü Cumhuriyet meydanında Atatürk heykelinin tam karşısında bir çay ocağı vardı. FB’li Yakup Çelik, GS’lı Mehmet Yılmaz ve ben seyrediyorduk. İlk yarı GS show yapıp 3-0 öne geçince GS’lı Mehmet aşırı sevinmişti. Bende şom ağzımı açıp ilk yarı biz 3 attık, onlarda ikinci yarı 4 atabilir, onun için erken sevinmeyelim demiştim. Demek ki eşref saatimmiş ikinci yarıda gerçekten de 4 gol yemiş ve maçı 4-3 kaybedince bayağı üzülmüştük.
1985 yılında futbolcu olmak istiyorum diye Galatasaray kulübüne bir mektup yazmış ve meşhur Çiftlik Pazaryerindeki postaneden kulübe göndermiştim. Adresini falan nerden buldum, ne yazdım tam hatırlamıyorum ama hala o mektubuma bir cevap alabilmiş değilim.
2000 yılına kadar fanatikliğimiz devam etti, bu tarihten sonra Uefa ve Süper kupayı kazanmakla zirveye ulaştığımızdan mı yoksa çoluk çocuğa karışmamızdan mı bilemiyorum fanatikliğimizi sürekli azalttık ve zamanımızı siyasete ayırmaya gayret ettik. Huylu huyundan vazgeçmez derler ya Galatasaray şampiyon olunca seviniyor ve eski günler yani çocukluk hatırlarım geliyor aklıma. Bu yılda Galatasaray iyi ve gerçekten de kaliteli bir kadro kurunca şampiyonluğu yakalaması çok zor olmadı. Dünya yıldızları İcardi, Mertens, Muslera, Mata, Toreira, Olivaira ve Kerem, Abdülkerim ve tüm takım kenetlenince ve de yönetim ve taraftar ile bütünleşince başarı da kaçınılmaz oluyor.
Türkiye Cumhuriyetinin 100. ncü yılı olan 2023 yılında 23.ncü Şampiyonluğunu elde eden Galatasarayımızı tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum. Bu arada benimde emekliliğimi ve 50.nci yaşımı ve Galatasarayın şampiyonluğunu kutlamak isteyenler olursa hiç çekinmeden adresimi verebilirim benden hatırlatması…