enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Vestel Ceo’sunun Maili ve Sanatçı Volkan Konak’ın Ölümü : Maalesef Tebliğ Yapmayı Bilmiyoruz!

Ramazan ayının başında Vestel CEO’su Cem Köksal’ın, Vestel Genel Müdürünün Ramazan tebriğine karşılık verdiği bir mailin kamuoyuna yansıması ve sanatçı Volkan Konak’ın aniden ölmesiyle birlikte çıkan tartışmalarında neler yaşandı, neler konuşuldu ve neler eksik kaldı veya neler yapmalıydık? İşte bu konuları yazmaya çalışacağım inşallah.

Vestel Ceo’sunun Maili ve Sanatçı Volkan Konak’ın Ölümü : Maalesef Tebliğ Yapmayı Bilmiyoruz!
6 Nisan 2025 13:47 | Son Güncellenme: 6 Nisan 2025 14:31
A+
A-

  Vestel CEO’su Cem Köksal’ın Ramazan tebriğine karşılık verdiği bir mailin kamuoyuna yansıması sadece bir şirket içi politika tartışması değil, toplum olarak nasıl iletişim kurduğumuzun da aynası oldu aslında. Bu olay vesilesiyle dini değerleri yaşatma şeklimizi, tebliğ anlayışımızı ve ötekileştirme eğilimimizi hep birlikte sorgulamak zorundayız gibi geliyor bana..

Hata ile Kâfirlik Arasındaki Farkı Unutuyoruz

  Ramazan ayının hemen başında gündeme düşen bir e-posta, büyük bir tartışmanın fitilini ateşlemiş oldu. Vestel CEO’su Cem Köksal’ın Ramazan ayını tebrik eden bir genel müdürü uyardığı mailin basına sızması, sosyal medyada ve Sosyal medyada adeta bir infiale yol açtı. Kimileri Köksal’a “kâfir”, “dinsiz”, “münafık” diyerek linç kampanyası başlattı. Oysa ortada ne dine hakaret var, ne peygambere küfür, ne de inançlara saldırı. Hatta gözaltı süreci bile yaşanmıştı. Sadece “bu, şirket politikamız değildir” denilen bir kurumsal yaklaşım söz konusu. Yanlış olabilir, eleştirilebilir; ama bu bir kişinin imanını sorgulamak anlamına gelir mi?

Peki biz neden ilk yanlışta hedef göstermeye, boykot etmeye ve cehenneme göndermeye bu kadar hevesliyiz ki? Neden tebliğ görevini hatırlamak yerine, hemen infazı tercih ediyoruz?

Eleştirmek Kolay, Sahiplenmek Zor

Vestel gibi markalar Türkiye’nin üretim gücünü temsil ediyor. Eksikleri olabilir, hataları da. Ancak kurumsal yanlışlara verilen tepkilerde bile bir denge gözetilmeli. Eleştirilen kişi, yıllardır binlerce kişiye istihdam sağlayan bir grubun yöneticisi. Onu hemen dışlamak, vatanın markasına da zarar vermek değil mi?

Bugün Apple, Samsung gibi dev markaların bütçeleri, bizim ülkenin milli gelirinden fazla. Biz ise Vestel, Arçelik, Beko gibi değerlerimize en küçük tartışmada sırt çeviriyoruz ve çok kolay HAİN ilan edebiliyoruz. Bugün İHA-SİHA iyi gidiyor ama yarın iktidar değişse onları da HAİN ilan etmek için bekleyenler var. Eleştirirken yıkıyor, ilk hatada linç ediyoruz. Oysa bu markaları büyütmek, geliştirmek ve sahiplenmek, iktidarıyla ve muhalefetiyle hepimizin görevi olmalıdır. Böylesi markalara bakan ve milletvekili gibi dokunulmazlık verilmelidir. Her aklına gelen böyle markalarımızı eleştirememeli ve iftira atamamalıdır.


Tebliğ Etmeden Hemen Yargılıyoruz

Bizleri ve kainatı yaratan Yüce Allah (c.c) Kur’anı Kerim’de Al-i İmran suresi 104.ayette bakın ne buyuruyor?

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

Önderimiz ve iki cihan serverimiz; Hz. Muhammed (s.a.v.), en azılı düşmanlarından biri olan Ebu Cehil’in kapısına defalarca gittiği rivayet edilir. Onu kazanmak için gösterdiği sabır, bizim bugün kendi insanımıza göstermediğimiz bir merhametin örneğidir. Bizimse toplumu şekillendirme sorumluluğu olanlar olarak (imamlar, müftüler, kanaat önderleri) bırakın kapı çalmayı, en ufak bir açıklamada hemen sosyal medya üzerinden infaz başlatıyorlar.

Bir sanatçının, bir iş insanının ya da bir yöneticinin düşüncelerini değiştirmesini istiyorsak önce onu dinlemeli, anlamalı ve tebliğ etmeliyiz. Belki Kur’an’la hiç tanışmamış, İslam’ı sadece dışarıdan ve önyargılı biçimde görmüş olabilirler. Peki biz onlara gidip İslam’ın özünü anlatmaya çalışıyor muyuz? Bence hayır.!

Vestel Ceo’su; belki yurt dışında doğdu, belki seküler bir aile de ve seküler okullarda okudu bilemiyorum. Yani Ramazan ayının değerini tam manasıyla bilemeyebilir, anlayamayabilir. Peki başta sayın Diyanet İşleri Başkanımız veya Manisa Müftümüz hemen bir randevu alıp konuşsalardı çok daha güzel olmaz mıydı? Neden hiç birimizin, hiç bir müftünün, hiç bir STK’nın veya Vakfın neden böyle bir şey aklına gelmez ki?


Volkan Konak Örneği: İyilikleri Görememek

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden sanatçı Volkan Konak, kendine has duruşu, çıkışları ve halkla kurduğu bağla tanınıyordu. Onu eleştirenlerin çoğu, geçmişte söylediği bazı sözleri gündeme taşıdı. Neydi bu sözlerden biri; Ben ölünce beni yakın demiş. Demiş ama Beni ölünce babamın yanına, ceviz ağacının altına hatta bir şehidin yanına da gömün demiş. Ama bunu dikkate alan olmadı maalesef. Oysa başka gerçekte var: Volkan Konak onlarca öğrenciye burs veriyor, gençlerin eğitimine katkı sağlıyordu. Bir ara “55 öğrenci okutuyorum, hedefim 100” diyordu. Bu söz, onun yüreğinde bir iyilik taşıdığını göstermiyor mu?

   Peygamber Efendimiz, “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” buyururken, biz neden hâlâ geçmişe saplanıp insanların vefatından sonra bile hakaret etmeye devam ediyoruz? Diyanet mensupları, cemaat liderleri ya da kanaat önderleri veya onu eleştirenler; Volkan Konak’la bir araya gelip konuşmayı hiç düşündüler mi acaba? Onun fikirlerine temas etmeyi, doğru bildiklerini anlatmayı denediler mi acaba? Belki bir sohbet, bir selam, bir çay, kalplerde büyük değişimlere yol açabilirdi değil mi?

Hatta Volkan Konak bir programda diyor ki; Başka yerde yaşayamam; İrlandaya mı gideyim yoksa Ülkemin İNANÇLARINA HAKARET EDEN Danimarkaya mı gideyim… diyor ve başka yerlerde yaşanamayacağını belirtiyor.

Severiz veya sevmeyiz Volkan Konak duruşu olan bir sanatçıydı. Pepsinin 1 Milyon dolar reklam teklifini ret eden bir sanatçıydı. Bugün bu para, Pepsiyi boykot yapanlara teklif edilse Yetimlere bağışlayacağım, Cami yaptıracağım vb. bir bahane bulup o anlaşmayı yapardı bir şekilde. Merhum Volkan Konak artık tüm geçmişlerimiz ve bizimde eninde sonunda gideceğimiz yer gibi Hak Dünya’da, zerre kadar hayrında zerre kadar şerrinde karşımıza çıkacağı ve asla ama asla torpilin ve iltimasın geçmeyeceği gerçek bir dünyada. Onun için yargılamasını biz yapmayalım lütfen.!

İslam’ı Yaşayarak Anlatmak Zorundayız

Dini değerleri sadece dille değil, yaşamla anlatmalıyız. Bugün camiler boşsa, gençler dinden uzaklaşıyorsa bunun tek sebebi “modernleşme” değil. Belki de biz, dini yeterince yaşayamıyor, doğru anlatamıyoruz. İnsanları ötekileştirerek değil, örnek olarak İslam’a davet edebiliriz. Bunun için imamlarımızın, müftülerimizin, kanaat önderlerimizin sahaya inmesi, gençlere ulaşması, sanatçılarla, yöneticilerle diyalog kurması , anlatmadan yargılamak İslam’ın ruhuna aykırıdır.

BİZİM İŞİMİZ ÖLENİ YARGILAMAK OLMAMALI

Efsane Başbakan ve Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamız; “Bu Milletin küllerini üfleseniz altından “İMAN” çıkar.” derdi. Bizler ise bırakın üfleyip iman çıkarmayı adeta cehennemin dibine göndermeyi tercih ediyoruz. Bizim dinimizin temel maksadı; Bir insanın iki cihan saadetidir. Onun içindir ki Firavunu, Ebu Cehili, Nemrutu bile kurtarmaya çalışmıştır.

“Bir gün İslam Peygamberi Hz. Muhammed, yakın dostları ile yürürken, yol kenarında bir köpek ölüsü görür. Ashab “Bu leş Ne kadar pis kokuyor” diye birbirlerine dert yanarlar. Rahmet Peygamberi ise onları uyarmadan, en kibar üslupla onlara şunu söyler: “Ne güzel dişleri var!

Ölü bir köpeğin bile güzel bir tarafını gören Peygamberimiz (s.a.v) ve ölenin arkasından, onun bir ailesini, sevenlerini, çoluğunu, çocuğunu hiç düşünmeden Cehennemin dibine gönderen ve “GEBERDİ” paylaşımını yapanlar.

Peygamberimizin davet dilini hep birlikte örnek almalıyız ve tatbik etmeliyiz: sabırlı, ısrarlı, nazik ve umut dolu olarak ve ısrarla Tebliğ ederek…

Selam ve dua ile…

Ertuğrul Köse

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.