Şerife Bacı Hayalet Kahraman Değil, Kışla Parkı’nda Yaşayan Bir Simge Olmalı

Milli Mücadele’nin simge isimlerinden Şerife Bacı’nın şehadetinin 104. yılında Kastamonu Cep Dergi Genel Yayın Yönetmeni Adem Salcıoğlu’ndan dikkat çeken bir çağrı geldi. Salcıoğlu, Şerife Bacı’nın yalnızca efsanelerde anılan bir “hayalet kahraman” olmaktan çıkarılarak, Kışla Parkı’nda somut bir tarih ve hafıza mekânına dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı.

Milli Mücadele’nin Anadolu’daki en önemli lojistik hatlarından birine ev sahipliği yapan Kastamonu, tarih boyunca fedakârlığın, sabrın ve direnişin simge şehirlerinden biri oldu. Bu mücadelenin en çarpıcı sembollerinden biri olan Kahraman Türk Anası Şerife Bacı ise, aradan geçen 104 yıla rağmen hâlâ hak ettiği şekilde anılmayı bekliyor.

Şerife Bacı’nın şehadetinin yıl dönümünde Kastamonu Cep Dergi Genel Yayın Yönetmeni Adem Salcıoğlu’nun yaptığı açıklama, şehirde tarih bilinci ve hafıza mekânları üzerine önemli bir tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Salcıoğlu, Şerife Bacı’nın yalnızca birkaç heykel, sınırlı anlatı ve hamasi söylemlerle anılmasının yeterli olmadığını vurgulayarak, Kışla Parkı merkezli somut bir proje çağrısında bulundu.

“Şerife Bacı, Var ile Yok Arasında Bir Hayalet Kahraman Gibi”

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Adem Salcıoğlu, Kastamonu’nun Milli Mücadele’deki rolünün yeterince görünür kılınamadığını ifade etti. Şerife Bacı’nın, halkın gönlünde çok güçlü bir yere sahip olmasına rağmen şehir belleğinde somut bir karşılığının olmadığını belirten Salcıoğlu, şu sözlerle dikkat çekti:

“Kastamonu’nun Milli Mücadele’deki rolünün en önemli simgelerinden biri olan Kahraman Türk Anası Şerife Bacı’yı, vefatının 104. yılında rahmet, minnet ve hüzünle anıyoruz. Ancak şehirde bu kahraman Türk anamızı ve onun nezdinde nicelerini hatırlayacak küçücük bir anma etkinliğinin dahi düzenlenmemesi içimizi acıtıyor. Şerife Bacı bir hayalet kahraman gibi; var ile yok arasında efsanelerde yaşıyor.”

Salcıoğlu’nun bu ifadeleri, Kastamonu’nun tarihsel mirasını nasıl sahiplendiği ve gelecek kuşaklara nasıl aktardığı sorusunu da beraberinde getirdi.

104 Yıl Önceki Fedakârlık, Bu Soğuk Günlerde Daha İyi Anlaşılıyor

Açıklamasında kış şartlarına özellikle dikkat çeken Salcıoğlu, Şerife Bacı’nın yaşadığı fedakârlığın ancak bugünün sert kış günlerinde daha iyi hissedilebileceğini ifade etti. Kar, tipi ve dondurucu soğuk altında cephane taşırken şehit düşen bir Anadolu kadınının hikâyesinin, yalnızca geçmişe ait bir anlatı olmadığını vurguladı.

“Bu soğuk ve karlı günlerde sanırım onu daha iyi anlayabiliriz. Onu ve onun nezdinde kahraman atalarımızı anmak, bugün bu vatanda özgürce yaşayabilmemiz için verilen mücadelenin bir vefa borcudur” diyen Salcıoğlu, toplumsal hafızanın diri tutulmasının önemine işaret etti.

Bu çağrı, Şerife Bacı’nın şahsında, ismi dahi bilinmeyen yüzlerce, binlerce Anadolu insanının hatırlanması gerektiğini de gözler önüne seriyor.

Tarihsel Gerçeklik: Efsane Değil, Resmi Kayıtlarla Sabit Bir Fedakârlık

Şerife Bacı’nın hikâyesinin bir efsaneden ibaret olmadığını özellikle vurgulayan Salcıoğlu, İstiklal Yolu tarihçisi Nurettin Peker’in notlarına dikkat çekti. Olayın tarihsel boyutuna dair aktarılan bilgiler, Milli Mücadele yıllarındaki acı gerçekleri de ortaya koyuyor.

Salcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Bu hadise 1921 Aralık ayında, yani 104 yıl önce tam da bu günlerde yaşandı. O gece kar tipisine rağmen cephane yüklü kağnısı ile Kastamonu Kışlası önüne kadar gelen, ancak şehre girmek nasip olmadan donarak şehit olan bir Türk anasından bahsediyoruz.”

Nurettin Peker’in aktardığı notlarda ise, cephe gerisinde yaşanan büyük kayıpların çoğunun resmi kayıtlara “eceliyle vefat” şeklinde geçtiği vurgulanıyor. Salcıoğlu, Peker’in şu tespitinin altını çizdi:

“İstiklal savaşında adları sanları belirsiz ne analar, ne babalar, ne yavrular vardır ki cephane taşırken yol boylarında ölmüşler fakat nüfus kütüklerine formalite icabı ‘eceliyle köyünde vefat’ kaydı ile işaretlenmişlerdir.”

Bu sözler, Şerife Bacı’nın yalnızca bir isim değil, isimsiz kahramanların sembolü olduğunu da açıkça ortaya koyuyor.

Somut Öneri: Kışla Parkı’na Anıt Mezar, Müze ve Abide

Adem Salcıoğlu’nun açıklamasının en dikkat çekici kısmı ise somut proje önerisi oldu. Şerife Bacı’nın şehit düştüğü yerin bugünkü Kışla Parkı ve çevresi olduğuna dikkat çeken Salcıoğlu, buranın güçlü bir tarih ve hafıza alanına dönüştürülmesi gerektiğini ifade etti.

“Bugün Şerife Bacı’yı somutlaştıracak bir destinasyonumuz yok. Tüm Kastamonu’ya sesleniyorum: Şerife Bacı’yı en iyi anlatacak yer Kışla Parkı’dır. Buraya ivedilikle bir anıt mezar, dönemi anlatan butik bir müze ve ziyaretçileri etkileyecek muhteşem bir abide inşa edilmelidir” diyerek yetkililere çağrıda bulundu.

Bu öneri, yalnızca bir anıt fikri değil; Kastamonu’nun Milli Mücadele hafızasını bütüncül şekilde anlatacak bir kültürel alan vizyonu olarak değerlendiriliyor.

Gelecek Kuşaklar ve Kastamonu Turizmi İçin Tarihi Bir Fırsat

Salcıoğlu’na göre bu proje, yalnızca geçmişe duyulan bir vefa borcu değil, aynı zamanda Kastamonu’nun geleceğine yapılacak stratejik bir yatırım niteliği taşıyor. Milli Mücadele’nin söylentisel anlatıların ötesine taşınarak somut mekânlar üzerinden anlatılmasının önemine dikkat çekiyor.

“Bu adım, Kastamonu turizmine çok ciddi bir katkı sağlayacak, aynı zamanda Milli Mücadele’de Kastamonu’nun rolünü kemikleştirecektir. Gelecek kuşakların geçmişi, değerlerini ve tarihini bilme hakkı bizim üzerimize büyük bir borçtur” diyen Salcıoğlu, tüm kenti bu çağrıya sahip çıkmaya davet etti.

Kastamonu Haber ekibimiz olarak, Şerife Bacı’nın yalnızca ders kitaplarında veya efsanelerde değil, Kastamonu’nun kalbinde yaşayan bir simgeye dönüşmesi yönündeki bu çağrının, yetkililer ve kamuoyu nezdinde karşılık bulmasını temenni ediyoruz.