Kastamonu Şehrinin Görünmeyen Surları: Nasrullah Camii
Kastamonu ve onun kahramanlığından söz açıp da mücadelenin manevi kalesi Nasrullah Camii’nden ve Kurtuluş Savaşı’nda, Milli Mücadele’de Anadolu’nun birçok yerinden olduğu gibi buradan da halkı uyarıp mücadeleye teşvik eden Mehmet Akif ‘den bahsetmemek elbette uygun olmaz.
Zira Mehmet Akif, Türk milletinin ümitsizlik girdabına itilmeye çalışıldığı bir
süreçte, Süleymaniye, Hacı Bayram, Zagnos Paşa Cami kürsülerinden halka
taze ruh üfürmüş, 19 Ekim 1920’de Kastamonu’ya gelen Akif burada kaldığı
süre içerisinde de Nasrullah Camii ve Yılanlı Dergâhı’nda vaazlar verip söyleşiler yapmıştır.
Nasrullah Cami’ndeki ilk konuşmasını 19 Kasım 1920 günü yapan Mehmet
Akif burada, özellikle İngilizler in İslâm dünyası üzerindeki yıkıcı faaliyetlerini, Sevr Anlaşması’nı, kapitülasyonları ve gümrükler meselesini anlatmış, onun
bu konuşması Sebilü’r-Reşat dergisinin 25 Kasım 1920 tarihli 464. sayısında
“Nasrullah Kürsüsü’nde” başlığı ile yayınlanmıştır.
Mehmet Akif bazı konuşmalarını da ilçelerde yapmıştır. Bunların hangileri olduğu konusunda yeterli bilgimiz yoktur ancak muhtemelen Taşköprü, İnebolu ve Daday olmalıdır.
Akif’in Kastamonu’daki ikinci konuşması Sebilü’r-Reşat dergisinin 3 Aralık
1920 tarihli 465. sayısında yayınlanmış, “Müslümanların ‘Terakkileri İslama
sarılmalanna Bağlıdır” başlık
ile yayınlanan konuşmasında Akif, İslâm dünyasının perişanlığı ve bunun
sebepleri üzerinde durmuştur.
Mehmet Akif; Mücadele yıllarında Kastamonu’daki Nasrullah Camii’nde verdiği vaaz son derece önemli ve etkileyicidir. Bu vaazın büyük bir kısmı, o zamanki “Sırat-ı Müstakim” dergisinde yayınlanmıştır. Bu vaaz için M. Emin Erişirgil şöyle der: “Kurtuluş Savaşı’nda, halkın ve onu gerçekleştiren büyük adamlann inancının en açık şekilde gösteren yazılı belge, sanırım Atatürk’ün “Nutuk” isimli eserinden sonra, Akif’in Nasrullah Camii’ndeki bu vaazıdır.”
Mehmet Akif buraya gelişiyle birlikte İstiklal Marşı dâhil dokuz şiirini Kastamonu’nun ilk milli gazetesi olan “Açıksöz” de yayınlamıştır. Mehmet Akif ile beraber, uzun yıllar başyazarlığını yaptığı Sebilü’r-Reşat dergisi de İstanbul’dan Kastamonu’ya taşınmış ve bu derginin 464, 465 ve 466. sayılar Kastamonu’da basılmıştır.
Mehmet Akif’in Kastamonu’ya ve Açıksöz Gazetesi’ne özel bir sevgisi vardır. Zamanının büyük bir kısmını Açıksöz idarehanesinde geçirmiş; yazılarını, konuşmalarını burada hazırlamış; kahvesini, nargilesini yine burada içmiştir. Onun, 5 Kasım 1920 tarihinden itibaren Açıksöz Gazetesi’nin çeşitli sayılarında Kur Ağası’nın Rüyası, Köse İmam’ın Dertlerinden, Ey Müslüman Umar mıydı, Ye’s Küfürdür, Mevlid-i Nebi Gecesi, Ey Cemaat Uyan, Leyla başlıklarını taşıyan şiirlerinin yayınlandığı görülmektedir.
Çanakkale Savaşı başladığı sıralarda Akif bir vazife üzere Berlin’dedir. Çanakkale hiçbir zaman aklından çıkmaz. Bir gün Berlin’de yanında bulunan Binbaşı Ömer Lütfi Bey’: Ômer Bey, ne olacak bu Çanakkale’nin hâli? der. Ömer Bey de: Durum hiç iç açıcı değil. Bir fevkalâdelik zuhur etmezse savaş tekniğiyle kurtuluş ümidi yok, der. Akif, bu söz üzerine çocuk gibi ağlar. Zira Ömer Lütfi Bey’in tespitiyle, onun Çanakkale için, askerî kuralla yapılacak herhangi bir açıklamaya tahammülü yoktu. O, “Çanakkale, katiyen geçilemez. Düşman, bu milleti çiğneyemez! Sözünü duymak istiyordu.
Hüseyin Akın
(Kastamonu’nun Çanakkale Kahramanları Kitabından)