enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Gurbette Kastamonululuk (Kastamonulular Neden Tutkun Değiller?)

Merhaba kıymetli dostlar. Ben İstanbul’da doğmuş ve İstanbul’da büyümüş aslen Kastamonulu bir bireyim. Bu yazı çocukluğumdan itibaren içimde uhde olarak kalmış bir konuyu, dertleşme havasında sesli düşünme yazısıdır. Soru şu: Kastamonulular neden tutkun değiller?

Gurbette Kastamonululuk (Kastamonulular Neden Tutkun Değiller?)
24 Eylül 2023 11:10 | Son Güncellenme: 24 Eylül 2023 11:13
A+
A-

GURBETTE KASTAMONULULUK

Çocukluğumdan itibaren sosyal toplum içerisini katılıp, bazı olayları analiz yetimin gelişmesi ile biz Kastamonuluların bir birlerine tutkun olmadıklarını gözlemlemeye başladım. Başka memleketlerden göç ile gelmiş, İstanbul’a yerleşmiş aileler sanki daha sistemli yerleşmişlerdi. Birbirileri arasında da bir sistem kurmuşlar sosyal durumlarını buna göre düzenlemişlerdi.
Biraz daha büyüdükçe daha net görüyordum. Özellikle bazı memleketlerden gelen insanlar için öncelik dernekleri veya köylülerinin birlikteliğini sağlayan kurumsal kimliklerdi. Hep kafamı kurcalardı. Neden biz böyle birliktelik sağlayamıyoruz? Ne kadar düşünsem de kendimce mantıklı bir sonuca ulaşamadım. İnsan birlikteliği ve daha güçlü olmayı neden istemez? Hele gurbette!

Tarihe olan merakım sayesinde tutkunluklarına imrenerek baktığım bölgelerin çoğunda bir ortak özellik fark ettim. Hemen hepsi işgal görmüş illerdi.

Bu bakış açısı ile düşünmeye başladığımda doğru olmasa bile mantığa uygun fikirler gelişti. İşgal dönemleri insanlarda kişisel çıkarlarından feragat etmez ve toplu direniş sergilemezlerse aile adına her şeylerini kaybedebileceklerini öğretmiş olmalıydı. Basit çıkarları düşünmeden, topluma uyum sağlamalı ve ortak kararlara uymalıydılar ki düşmana karşı güçlü olunsun.

Bilim meraklıları bilirler epigenetik isimli bir genetik alt başlığı var. Çok detaya girmeyeceğim. Malumunuz genetik bizim nasıl bir insan olduğumuzu belirleyen kodlardır. Değişmez ve atalardan itibaren gelir. Epigenetik ise sonradan öğrenilen ve tecrübelerin işlenerek nesillere aktarılmasını sağlayan bir kayıt kısmıdır şeklinde basitçe anlatabilirim diye düşünüyorum.

Bu kadar teknik bilgi yeter bence. Teşkilatlanma, organize olma becerimizin düşüklüğünü bilimsel verilere bağladıktan sonra biraz da hayattan örneklendirelim.

Çocukluk yıllarında simitçilik gibi seyyar meslekler icra ederken veya çalıştığımız işyerlerinde tanışma faslında nerelisin dediklerinde elbette

İstanbul’da doğdum ama aslen Kastamonuluyum derdik. İkinci soru belliydi
-Baban hastacı mı, pastacı mı?

Artık bıktırmıştı bu soru, aynı zamanda da haklıydı. Çevremizdeki tüm akrabalar ya pasta, şeker işinde ya da hastanede çalışıyordu. Tek organize olma yapımız emmioğlu, dayıoğlu olduğu için ilk gelen onlar nerede çalışıyorsa o işyerine girerek aynı işi yapmak üzerine kurulmuştu. Herkes işine sıkı sıkı sarılıp para biriktirip bir gecekondu yapmanın peşinde koşmuş. Eğitim yok, sermaye olmayınca, organize bir yapı da kurulamayınca ister istemez hep alt kültür grubu gettolaşması yaşanmış. Aynı kenar mahallelerde, gecekondularda oturan alt gelir grubundan insanlar birlikteliği.

Yetişen çocuklarında bir an önce çıraklık ya da meslek lisesi okuyarak aile bütçesine katkıda bulunması bir sonraki nesli de işçilik ve eğitim düşüklüğü çıkmazına kilitlemiş. Çocukların okutulması, bir üst sınıfa erişim sağlanması hep üçüncü dördüncü kuşağa bırakılınca bürokrasi, işletme yetkilisi gibi alanlar maalesef çok az sayıda erişilir olmuş.

Belki yazdıklarıma kızacaksınız. İsterseniz cümle cümle okuyup, çevrenizde tanıdığınız aileleri bir düşünün. Kaç öğretmen, mühendis, siyasetçi, iş adamı çıkartabilmişiz ilk gurbete gelen nesillerin çocuklarından.

Kır pidesi dışında, hangi büyükşehirde Kastamonu yöresel lezzetleri mekânları var? Tosya kuşağını kaç gurbetçi biliyor veya Evrenye bıçağını hiç duydunuz mu? Kaç gurbetçi pastırmalı ekmek yer Kastamonu gezisinde? Kaçımız Üryani eriğini ayırt edebilir? Kara çorbayı kaç kişi içti? Hepimizin severek yediği etli ekmek hangi ilçenin diye sorsak kaç Kastamonulu doğru cevabı verebilir? Bu sorularımı da lütfen unutmayınız.

Ben en doğru tespitte bulundum iddiasında değilim. Kesinlikle doğrusu bu demiyorum. Bu organize olamama durumumuzun tespitini yapalım ve artık bir çözüm üretelim diyorum.
Yüzbinlerce hemşeri burslu talebe neden okutamıyor diyorum. Neden kırsal ilçelerimizde kooperatifler kurup kalkınma destekleri sağlamıyoruz diyorum.

Geçmiş dönemde dernekçilik yapmışlığım var. Çekül vakfından görüşüp anlaştığım mühendis arkadaşımızı, toprak konusunda Türkiye’mizde ilk akla gelen güzide kişilerden Koray Haktanır hocamızla yaptığımız görüşmelerin sonucunu ortaya koymama rağmen derneğin yönetimini gerekli destekleri sağlayıp yörenin toprak tahlillerini ücretsiz yaptırmaya ikna edememiştim.

Hatta bölgenin yağış. Nem. Basınç oranlarını talep ettiğim meteoroloji gen. Müd. İstediği ücret bile gereksiz görülmüştü. Sonuçta bölgesel tarım düzenlemesi ve ürünlerin kooperatif üzerinden satışı projesi başlarken tozlu raflarda yerini almıştı.Bunu da şunun için anlattım. Bizde herkes bey yetkilerini istiyor. Bilsin bilmesin her konuda fikri var. Okuma, araştırma, inceleme yok. Biri konuşunca ne diyor bir düşüneyim demek yerine ilk tepki eleştirmek. Bunun sonucu da yapmak niyetinde olanları da bezdirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Köyümüzün altından akan çayın debisinden elektrik üretmek fikrime ilk karşı çıkanlar köydeki akrabalarım olmuştu. Dene bakalım biz de elimizden geldiğince destek olalım deseler belki de o her rüzgâr estiğinde kesilen elektriklere mahkûm kalmayacaklar. Yok, önce eleştireceğiz. Konuşanın teknik bilgisi veya kendini yetiştirmesi iç önemli değil.

Son olarak okumayan ve kendini geliştirmeyen bir topluluk yapımız var. İnandığımızı iddia ettiğimiz dinimizin ilk emri dahi “oku” ama kime?

Kıymetli dostlar muhtemelen bol miktarda hamaset içeren olumsuz yorumlar ve eleştirileri alacak olan bu yazımı lütfen sükûnet ve değerlendirme yaparak okuyunuz. Eğer geniş çevrede bahsettiğim gibi değilse o zaman olumsuz bir şekilde yorumlayınız.
İstirham ediyorum, teyzemin oğlunun köylüsü çok kitap okur veya biz Kastamonu uşağı kurtuluş savaşında… Gibi popülist yaklaşımlarla değil, genel gurbetçi profilini düşünerek okuyunuz.

Fikirler saygı çerçevesinde tartışılmak ve daha güzel yeni fikirlere ulaşmak için vardır. Acizane bunlar benim bu konuda ki fikirlerim.

Saygılarımla.

Yorumlar
  1. Şaban Şenel dedi ki:

    Selamünaleyküm Kardeşim. Yıllardır içimizde yara olan bir konuya değinmişsin. Babadan, Dededen kalan topraklarımız boş duruyor. Bu toprakların bir analizi yapılarak, hangi ürünlerin daha iyi yetişeceği tesbit edilmelidir. Bu toprakların işlenerek, ürünlerin en iyi şekilde pazarlanması için kooperatifler kurulmalıdır. Kooperatiflerin başarısı her yerde görmekteyiz. Bu konuda Reis gıdaya bir teklif götürülse nasıl olur. Teşekkür eder. İşlerinizde Başarılar ve Kolaylıklar Dilerim.

    1. Gaffaroğlu dedi ki:

      Yorumunuz ve vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Yapılamayacak hiç bir şey yok. Sadece birazcık gayret ve sabır gerekli. Önümüzde çok güzel örnekler var. Yozgatta bir köy tüm arazilerini birleştirip ortak ekim yapıyor. Çok da başarılı ve bence bizim köylerimiz gibi çok küçük parçalara bölünmüş araziler için ideal çözüm. Yani çözüm çok da…..

    2. Gaffaroğlu dedi ki:

      Ve aleyküm selam

  2. Triko37 dedi ki:

    Aylık 1000 TL…üye aidatı verebilecek…geri dönüşüm için 3 yıl sabredebilen 100 babayigitle bir plartform kurabilirsek herşey mümkün…

    1. Gaffaroğlu dedi ki:

      İşte bu bence zor kıymetli hemşerim. Aidat toplama görevi olan dernek görevlileriyle beş dk bir sohbet etmenizi tavsiye ederim. Ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız.

    2. Halil Kurt dedi ki:

      Değerli hemşehrim geri dönüşüm için veya ayağı yere basan başka projeler için 100 kişilik platformun ve ortaklık oluşturulabilir. Aydat olarakta senelik bazda 100 kışi × 1000= 1.200.000 tl. dir bu meblağ kısa sürede tahsil edilebilecek bir miktar. Bunu verebilecek hemşehrilerimiz mutlaka vardır. Yeterki öncü arkadaşlarımız bir araya gelsin, oturup müzakere edelim. Doğru, güven veren ve ayağı yere basan ekonomik fizibilitesi mevcut işleri ortaya koyalım. Selam ve sevgiler…

      1. Gaffaroğlu dedi ki:

        Halil Bey öncelikle vakit ayırdığınız ve fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Şaban beyin yorumuna verdiğim cevabı tekrarlamak istiyorum. “Yapılamayacak hiç bir şey yok. Sadece birazcık gayret ve sabır gerekli”
        yörenin 45 kişilik bir fikir kulübü kurulması ve yeniden canlanma için çalışılması düşüncesi de vardı. O halde çekirdek kadro oluşturup bir araya gelelim ve elimizi taşın altına sokalım. Siz kıymetli hemşehrilerimiz de uygun görürse ben Erturul bey ile görüşüp bir manifesto ve davetiye hazırlayayım. Bu site ve diğer etkin mecralarda yayınlayalım. Diyelim ki Bismillah. Gayret bizden başarı Allahdan. Ne dersiniz?