enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan Kimdir (İşte Kastamonu Gözlemlerim)

Erbakan Hocamız hayatta iken Fatih Erbakan, Numan Kurtulmuş ile yaşanan liste krizinde çok gündeme gelmişti. Numan bey, Saadet Partisini ele geçirmek için ve birilerine mesaj verebilmek adına Erbakan hocamızın çocuklarını ve bir kaç kişiyi listeye yazmayınca kriz çıkmıştı. Yapılan istişarelerde fayda vermeyince Numan bey ve ekibi partiden ayrılmışlar ve çok istedikleri Akp’ye gitmişlerdi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan Kimdir (İşte Kastamonu Gözlemlerim)
1 Nisan 2023 00:30 | Son Güncellenme: 1 Nisan 2023 14:46
A+
A-

Dr. Fatih Erbakan Kimdir? Yeniden Refah nasıl Kuruldu?

İşte bu süreçte Fatih Erbakan bir kaç kez Numan Kurtulmuş’a ettiği sözle gündeme gelmişti.

Esasen Fatih Erbakan’ı tüm Türkiye Erbakan hocamızın vefatında Fatih camii de babasının başında ettiği muhteşem konuşma ile tanımıştı. Açıkcası o konuşma hepimizi etkilemiş ve kendisine hayran bırakmıştı.

Daha sonra tahmini 10-15 gün içinde Baba Erbakan’ın; iki ekmek alacak paranız varsa, birini almayın, onunla da mutlaka Milli Gazete alın dediği “gazeteye kapansa da olur” diye gelince o hayranlığım biraz olsun azalmıştı. Biraz diyorum çünkü yanlış anlama durumu da olabilirdi. Ancak öyle olmadığı daha sonra belli oldu. Baba Erbakan’ın büyük önem verdiği Milli Gazete’ye OĞUL ERBAKAN İCRA GÖNDERİNCE ve biz çalışanlar 8-10 ay maaş alamayınca durumun ciddi olduğunu anlamıştık.

Neyse bu süreçler Oğul Erbakan gazeteyi ele geçiremeden ve kapamadan bir şekilde geçmiş oldu.

FATİH ERBAKAN KASTAMONU’YA GELMİŞTİ

2014 Seçimlerinde Kastamonu Taşköprü’den Saadet Partisi eski il başkanı Abdullah Aktaş’ın tavsiyesi ile Belediye Başkanı adayı olunca soluğu Taşköprü’de almıştım. O zamanlar Fatih bey, Teşkilatın içinde ama ayrı programlar yapıyor, bağımsız gibi çalışmalar yapıyordu. Teşkilatın içinden de Fatih beye talepler oluyordu. İşte bu süreç olayları daha da zorlaştırdı. Çünkü Fatih bey kendi başına hareket ediyor, Genel Merkezi hiç kale almıyor adeta eş başkan gibi davranıyordu. Partide de tartışmalar devam ediyordu. Fatih severler hep rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ü suçluyorlardı. Olaylar daha da büyüyor ve bir türlü önlenemiyordu.

Saadet Partisi Kastamonu eski il başkanı Abdullah Aktaş bey aktif bir görevde değildi ve Fatih beye yakın duruyordu. O seçim sürecinde ufak tefek sürtüşmelerimiz olsa da gayet güzel bir çalışma yaptık. Abdullah Aktaş abi, Fatih beyden dolayı her ne kadar Genel Merkeze kızıyor hatta nefret ediyor olsa da canıyla, malıyla çocuklarıyla o seçimde bana çok yardımcı olduğuna şehadet ederim. İki tane dükkanını partimizin hizmetine vermesi, hem çalışanlarını hem çocuklarıyla ve de kendisinin katılımıyla bence çok güzel çalışmalar yaptık ve iz bıraktığımıza inanıyorum. Zaman zaman bu çalışmalardan anekdotlar yazıyorum zaten.

Abdullah Aktaş abi; Bir gün Fatih beyin İnebolu’ya seçim çalışmasına geleceğini ve bizde katılalım deyince bende kabul ettim. Kabul ettim derken Fatih bey Genel Merkezden habersiz geliyordu. İnebolu adayımızda Fatih beye yakın bir isimdi ve davet etmişler, mevcut il başkanı karşı çıkmasına rağmen program tertip edilmişti. Günlerden Cuma günüydü ve Kastamonu’da Fatih beyi karşıladık. Bizim arabaya eski vekil Necmeddin Aydın binmişti. Ben İnebolu’ya ilk kez gidiyordum. Necmeddin bey, Araba tutabilir, dikkat edelim deyince bende içimden; ya bu adam vekillik yapmış, onca yola gitmiştir, nasıl araba tutar ki dedim, ama yolda giderken adamın hakkını teslim ettim. Çünkü içim dışıma çıktı adeta. Allah’tan Küre’de Cuma namazı için durunca oh be demiştim. Cumadan sonra miting için İnebolu’ya geçtik, İnebolu belediyesi Mhp’de idi ve o zaman Akp ve Mhp’nin arası çok limoniydi.

2015 Milletvekilliği çalışmalarında da gözlemlediğim, İnebolu’da Taşköprü’ye göre her mitinge parti gözetmeksizin önem gösteriliyor ve vatandaşlarda ilgi gösteriyordu. Küçük bir meydan ve Cuma gününün hareketliliğiyle alanda kalabalık bayağı iyiydi. Neyse konuşma sırası Fatih beye gelmişti. Konuşurken bana babasını hatırlatıyordu. Bayağı konuştu, ekonomik verilere falan değindi ve hep Akp’yi eleştirdi. Hem de ne eleştirmek.. Ama hiç yerel konulara girmedi. Demek ki not verilmemişti. Hatta miting bitince arkadaşa bu konuşma Mhp’li adaya yarar çünkü ona hiç dokunmadık hep genele konuştu demiştim.

Daha sonra Öğretmenevine yemeğe falan gittik. Ama benim gözüm hayran olduğum Fatih beyin üzerindeydi. Onu futbolcu izler menajer gibi gözlemliyor anlamaya ve tanımaya çalışıyordum.

Daha sonra saat 17:00’daki miting için Bozkurt’a geçtik. Bozkurtta heyecan vardı ama çok kalabalık yoktu, en azından İnebolu kadar. Bozkurtta da konuştu ve hava kararmak üzereydi. Necmeddin bey ve bir kaç kişi önceden Çatalzeytin’e gitmişler ve burada da miting yapalım diye haber gönderiyorlardı. Biz Çatalzeytin için yola çıkmıştık ama Abdullah Aktaş bizi aradı ve geri çevirdi. Dönüp gelince birden kendimi Fatih beyin makam aracı Mercedes’in ön koltuğunda buldum. Arka koltukta ise Fatih Erbakan bey ve Abdullah Aktaş abi vardı. Kafamda bir kaç soru vardı ama heyecandan mı nedense soramıyordum. Fatih bey, İki de bir Çatalzeytin’deki miting için aranıyor, ama kendisi gitsem mi gitmesem mi diye kararsızlık yaşıyordu. En sonunda biraz hastayım zaten, havada karardı, saatte geç oldu diye gitmekten vazgeçebilmişti. Abdullah abi son kararı diğer arkadaşlara bildirerek Kastamonu’ya doğru yola çıktık. Şoför abi jet gibi gidiyordu ama bende hiç bir sıkıntı falan yoktu. İşte o zaman anladım Mercedes’in neden Mercedes olduğunu..

Neyse yol boyu şoför abimiz sürekli Fatih beye Genel merkez ve Mustafa Kamalak hakkında bilgiler veriyor hatta bayağı da tahrikte ediyordu.

Bir ara fırsat bulup iki tane soru sorabildim. Sorumun biri: Fatih bey; Dr. Unvanınız var, Muhterem babanız gibi Prof. olmayı düşünüyor musunuz, ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Fatih bey; Hastalığından mı yorgunluğundan mı biraz soğuk gibi duruyordu ve çok değişik bir cevap vermişti. Aslında haklısınız, evet bir şeyler yapmam gerekiyor mealindeki cevabı beni şok etmiş ve de şaşırtmıştı.

İkinci sorumda; İzmir’deki göz doktoru olan Prof. amcası ve oğlu ile ilgiliydi (Bu soru neden ve niçin sormuştum şuan hatırlamıyorum. Ancak o günlerdeki aile tartışmaları nedeniyle olabilir) Fatih beyin bu soruya cevabı beni daha şaşırttı. Fatih bey; Bilmiyorum ki, çokta görüşmüyoruz ki babından enteresan bir cevap vermişti. Sonra yol boyu susmuştum. (Daha sonra Abdullah Aktaş abi neden sustuğunu biliyorum diye de kızmıştı biraz)

Kastamonu’da hem yemek için hem de gerideki ekibin gelmesi için bir mekana girdik. Tüm arkadaşlar gelince yemek yiyip daha sonra Fatih beyi salavatlayıp göndermiştik.

FATİH ERBAKAN’DA GÖZLEMLEDİKLERİM NELERDİ?

1- İnebolu’da mitingde sadece genel konuşması ve yerel seçimlerde hiç yerele değinmemesi beni şaşırtmıştı.

2- İnebolu Öğretmenevinde yemek yerken Fatih bey durgun gibiydi. Ancak ekipten heyecanlı bazı arkadaşlar yanına yaklaşıp; “Sayın başkanım Evrenye muhtarı bize yakın onun oraya bir uğrasak” Bozkurt’a geçmeden şuraya da uğrasak, şurayı da ziyaret etsek” diye sürekli bir talepleri oluyordu. Fatih bey ise hiç birini kırmıyor hepsine tamam diyordu. Ancak gidecek ne zamanı ne de hali vardı. İşte bu plansızlık beni çok şaşırtmıştı. Çünkü Erbakan hocamızın oğlu çok planlı olmalıydı benim kafamda. Herkesin söylediğini kabul etmemeliydi. Programını herkes değil bir kişi yapmalıydı. İnanın çok şaşırıp kalmıştım.

3- Bozkurt mitingi saat 17:00’da hava kararması ve seçim yasakları için çok az vakit olmasına rağmen kendisinden habersiz Çatalzeytin’e gidilmesi ve adeta hava karardıktan sonra oraya çağrılması ve çok kararsız kalması beni daha da şaşırtmıştı. Eğer o saatte Çatalzeytin mitingine gitmiş olsaydık akşamdan sonra yatsıya yakın yapılabilirdi ve bizden başka hiç kimse de olmazdı. Çünkü Kastamonu ilçelerinde akşam namazı ile birlikte sokaklarda in cin top oynuyordu. Neyse bayağı kararsızlıktan sonra gitmeme kararını verebilince içimden sevinmiştim. Çünkü bana göre Erbakan’ın oğlu böyle programsız bir miting yapmamalı ve 3-5 kişiye konuşmamalıydı.

4- Fatih beyi; Necmeddin Aydın bey ve yanındaki bir kaç kişi yönlendiriyor ve kendisi de kırmak istemiyor ve çok kararsız kalıyordu. Bana göre; Erbakan hocamızın oğlu kararsız kalmamalıydı.

5- Yine Bana göre: Prof. Dr. Erbakan hocamızın oğlu da akademik olarak kendini yetiştirmeliydi ve mutlaka Prof. olmalıydı ama Fatih beyde bu düşünce yoktu nedense..

6- Yine Bana göre; Erbakan hocamızın oğlu tüm akrabalarını kucaklamalı ve onlarla barışık olmalıydı ama öyle değildi maalesef.

İSTANBUL’DA YEMEK PROGRAMINA KATILDIM

Daha sonra ben Saadet Partisi Bağcılar ilçe başkan yardımcısı iken, Abdullah Aktaş abi aradı ve Zeytinburnu’nda Fatih Erbakan bey bir toplantı yapacak oraya katılmanı istiyorum dedi. (Abdullah Aktaş bey ile 2020 yılında yaşadığımız bir olayı en sonda yazacağım)

Bende, bende istiyorum ama ilçe başkanımdan izin almam gerekiyor deyince Abdullah Aktaş; ne izini diye biraz kızdı ama ben doğrusunu yaparak bilgi verdim ve o toplantıya katıldım. Toplantı, toplantıya uygunsuz bir ortamda restaurant’ta yapıldı. Konuşmacı olarak Rahmetli Ahmet Tekdal, İsmail Müftüoğlu ve sayın Fatih Erbakan var idi. Konu Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak beyin, Fatih bey hakkında açıkladığı iddialara cevap için düzenlenmişti.

Eski Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu’nun çok tahrik eder konuşması dışında anormal bir durum olmadı. Fatih bey o iddialara tek tek cevap vermeye çalıştı. Soru cevap kısmında soruları sözlü değil yazılı aldılar ama rahmetli Mürsel Başer komutanı durduramadılar tabi. Mürsel abi özellikle Ahmet Tekdal beye Oğuzhan Asiltürk beyin nasıl YİK başkanı olduğunu ve kendisinin de orada olduğunu hatırlatarak bazı hatırlatmalar yapıp teyit ettiriyordu.

Bana göre Erbakan hocamızın oğlu böyle uygunsuz bir ortamda aile içi meseleleri konuşmamalıydı ama aceleye gelmiş bir programdı.

İddialardan biri Genel Merkez kongresine Mustafa Kamalak beye söz vermesine rağmen evinin kapısında GENEL BAŞKANI 45 dakika bekletmiş ve telefona falanda cevap vermemesi idi…

Oğuzhan bey, Mustafa Kamalak bey ve Fatih beyin arasını bulmak için çok yoğun çaba gösterenler vardı. Mustafa Kamalak bey; “Kim elinden ne geliyorsa yapsın, yeter ki Fatih beyi kaybetmeyelim” dediğine şahit olmuştum.

Sayın Selman Esmerer beyin başkan seçildiği İstanbul il kongresi için salona YİK Başkanı muhterem Oğuzhan Asiltürk, Genel Başkan Mustafa Kamalak bey ve Fatih Erbakan bey birlikte girecek ve teşkilata moral vereceklerdi. Teşkilat çok heyecanlıydı. Çünkü büyük uzlaşma sağlanmıştı. Havaalanından Fatih beyi almak için Kağıthane ilçe başkanı ve Fatih beyi kazanmak için çok çaba sarf eden işadamı Zeynel Keskin bey makam şoförü bile olmayı kabullenmişti. İstanbul Kongresi için Havaalanına gelen Fatih beyi orada bulunan bir kaç kişi kafasını karıştırmış ve kongre öncesi programda olmamasına rağmen babasının mezarına götüreceğiz diye alıp götürmüşler. Gidiş o gidiş olmuş. Kongreye beraber girecek diye ümitle bekleyen tüm teşkilat mensupları hayal kırıklığına uğrayıvermişti. Çünkü kongreye Genel Başkan Kamalak ve YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk birlikte girmişti ve Fatih bey adeta kaçırılmıştı.

Kastamonu’dan sonra burada gördüm ki; Fatih beyi etrafındakiler çok çabuk yönlendirebiliyor ve rahatça programsız programlar yaptırabiliyorlardı.

Daha sonra Genel Merkez kongresinde tüm aracılara rağmen sözünde durmayarak aday oldu ve Prof. Dr. Mustafa Kamalak beye rakip liste çıkardı. Kongre salonunda Fatih beyin coşkulu destekçileri arasında Melih Gökçek’in başkanı olduğu Ankara Büyükşehir Belediye çalışanları çoğunluktaydı ne hikmetse.! Bu çalışanlar oy kullanamadığı için 150 civarında oy alarak kongreyi kaybediyordu.

Daha sonra kesinlikle partiye dönüşmeyecek diye söz verdiği Erbakan Vakfı ile çalışmalar yaparak tüm il ve ilçelerde örgütlenmeye başlamıştı bile..

Partideki en büyük itirazları Oğuzhan Asiltürk beye ve onun YİK başkanı oluşunaydı. Ve de Recai Kutan beyin yanlarında olmasına dem vurup referans gösteriyorlardı.

Daha sonra hem Recai Kutan hem de Ahmet Tekdal yanlarından ayrılınca bu kez bu iki ismi hiç anmamaya başladılar nedense.

Sayın Temel Karamollaoğlu bey bu süreçte hep Fatih beyin kazanılması ve korunması gerektiğini söylüyordu. Nitekim Genel Başkan olunca Fatih beyi kazanmak için çocuğu yaşındaki Fatih beyin ayağına bir kaç kez gitmişti. Tam uzlaşma olacağı vakit ipler birden kopuveriyordu hep. Hatta Fatih beyin Genel Merkeze icra gönderdiği gün Temel bey ile daha önceden planlanmış görüşmesi vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Temel beyin makam aracına da o ziyarette haciz gelmişti. Muhterem Temel beyi de çileden çıkaran bu tutum ve davranışları olmuştu zaten. Onlarca aracı araya girmesine rağmen hatta belli bir uzlaşma olmasına rağmen Fatih bey yanındaki bir kaç kişinin ısrarlarını kıramayarak hep uzlaşmayı bozan taraf oluyordu ne hikmetse.!

Fatih bey önce Milli Gazeteye haciz göndermesi daha sonra Genel Merkez binasına hacz yoluyla boşattırması kağıt üstünde haklı da olsa yanlış bir davranıştı. Babasının en çok önem verdiği bu yerlere haciz göndermek ve boşalttırmak çok yanlış oldu. Büyük ihtimal yine çevresindekilerin etkisinde kalmıştı.

Benim Fatih bey için aklımdan geçen; Önce ya İstanbul veya Konya il başkanlığı yapması, bu arada kendini akademik olarak hazırlaması, daha sonra yine ya İstanbul veya Konya’dan Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması ve Genel başkan yardımcılığı tahmini de 40-42 yaşlarında otomatikman Saadet Partisi Genel Başkanı olması yönünde idi. Aslında benim düşünceme göre Fatih bey çevresindekilere uymasaydı ve Saadet Partisinde dursaydı ve sabırlı olsaydı bir önceki kongrede Temel bey, büyük ihtimal Genel Başkanlığı Fatih beye devredebilirdi. Veya en geç bir kongre sonra rahat genel başkan olabilirdi.

Sonuç: Fatih bey çok kararsız, yanındaki 3-5 kişiye göre hareket ediyor. Plan ve programsız çalışıyor. Gündelik siyaset yapıyor. Düşünerek hareket etmiyor. Dün ne söylediyse bugün çok rahat zıddını yapabiliyor. Bu sadece Ak Parti ile önce ret ettiği sonra kurduğu süreçle ilgili değil, babasının ölümünden bu taraf geçen tüm süreçlerle ilgili. Zaten finali de bu haline yakışır şekilde sonuçlandırmış oldu.

Ben önce bizim tabanımızın yüzde 60’ı bu ittifakı istemiyor diye ret etmesine ve daha sonra dünden razıymış gibi evet demesine hiç şaşırmadım. Fatih beyin çevresinde bulunan 3-5 kişi sayesinde, tıpkı CB Tayyip Erdoğan’ın çevresi gibi dün yanında olanların hiç biri yarın yanında olamazlar ve olamayacaklarda. Halbuki babası onlarca kişiyi ne olursa olsun yanından hiç ayırmamıştı. Konuşma tonu dışında babasına benzeyen tarafı yoktu.

Bugüne kadar Milli Görüşten her gidenin ve ayrılanın kendilerine göre bahaneleri olmuştur elbette. 1973’ten beri; Korkut Özal, Mehmet Keçeciler, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Numan Kurtulmuş ve son olarak OĞUL Fatih Erbakan. İlk gidende son gidende hep kendini haklı görmüştür doğal olarak. Diğerleri neyse de Fatih beyin tekrar düşünür tefekkür ederse ve etrafındaki 3 -5 kişiye uymaz ise ben kısa süre içinde geri dönebileceğine inanıyor ve dua ediyorum. Yoksa tıpkı Numan Kurtulmuş gibi sıradanlaşacak ve kaybolup gidecektir ve hatta sonunda pişman dahi olacaktır.!

 

Yeniden Refah Partisi ismi aslında hukuken mümkün değildi. Çünkü Anayasaya göre temelli kapatılan bir parti isminde önüne veya arkasına bir isim alarak ta olsa aynı isim altında yeni bir parti kurulamazdı. Ancak buna Akp hukuku ve kayırmacılığı sırf saadet partisini bölsün, parçalasın diye müsaade edebilirdi, nitekim ettiler de.

 

ABDULLAH AKTAŞ İLE YAŞANANLAR NELERDİ?

2019 Yerel seçimlerinden sonrası idi, Sayın Ekrem İmamoğlu yenilenen seçimi ezici üstünlükle kazanmıştı. Ben her Kastamonu Taşköprü ziyaretimde uzun zamandır tanıdığım ve seçimlerde beraber çalıştığım Abdullah Aktaş abinin işyerine mutlaka uğrar, oradaysa çay kahve içer muhabbet ederdik. Yoksa da selam söyler giderdim.

Bir gün gene gittim. Konu tartışmalı konulara gelince ben dedim ki; Biz bu konuları konuşmayalım çünkü anlaşamayız ve sıkıntı çıkar. Biz normal sohbet edelim dedim ama olmadı. İHL okurken bizde emeği olan ve Allah rahmet eylesin babasının çok turşusunu yemiştik. YRP’nin İl başkanı da olan Abdullah Aktaş abi ; Hem Sayın Ekrem İmamoğlu’na verdiğimiz iftardan, hemde İBB’nin Milsan matbaya verdiği ve gündeme gelen ihaleden dolayı birden bana “Ekrem İmamoğlu’nun kucağına oturdunuz” diye çok kötü ve anlamsız bir söz söyleyince donup kaldım, hatta kızardım ve de moralim bozuldu.

Uzun süredir bir dostluğumuz vardı, bu sözü hiç söylememesi gerekiyordu. Hele iki Milli Görüşçü böyle sözleri hiç konuşmaması gerekirdi ama siyaset kutuplaştırıyor ve dostu dosta düşman ediveriyordu nedense. Bende kendisine; O zaman çok yakında sizde Akp’nin kucağına oturacaksınız bakalım o zaman ne diyeceksin deyiverdim. Benim yaptığımda hata idi, çünkü başka türlü izah edebilirdim ama ok yaydan çıkmıştı. Tabi moralim bozuldu ama yapacak bir şey yoktu. Abdullah Aktaş ise buna cevaben; Ak Partiye kesinlikle katılmayacaklarını dair bir çok iddialı sözler söylemişti o gün.! Bende görüşeceğiz demiştim…

O günden beri de ne ziyaretine gittim ne de telefonlaştık. Şimdi de gidip görüşsem “hani ne oldu desem” büyük ihtimalle Akp’yle ittifakın haklı gerekçelerini anlatacaktır.

Siyaset böyle bir şey işte;

Ne demişti Siyasetin Duayeni rahmetli Süleyman Demirel:

“DÜN DÜNDÜR BUGÜNDE BUGÜN”

Vesselam

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.