enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Neden Gaffaroğlu (Yaşanmış Köy Hikayelerinin Yazarı)

Kıymetli dostum Ertuğrul Köse Beyin talep ve ısrarı ile başladığımız köşe yazıları serisi bildiğiniz üzere devam ediyor. Gurbette doğup büyümüş bir çocuğun hatıralarında kalan haliyle eski köy yaşanmışlıklarını yazmaya gayret ediyoruz.

Neden Gaffaroğlu (Yaşanmış Köy Hikayelerinin Yazarı)
21 Mart 2023 14:46 | Son Güncellenme: 21 Mart 2023 16:40
A+
A-

Bu süreç içerisinde bana yöneltilen ve en çok sorulan soru şu oldu.

“Peki Neden Gaffaroğlu”

Hatta bir defasında “elli yıllık isminle yazmazsan tabi kimse tanımaz” demişti Ertuğrul Bey.

Bir yerde haklıydı. Bilmediği şuydu. Herkes, hatta bizim ailenin neredeyse tamamının da bildiği soy ismimiz Çiftci. Aslında ise Gaffaroğlu’dur

Belki de yazdıklarım okunmaz veya sevilmezse bir toplumda benimle dalga geçmesinler, tanımasınlar diye seçtim bu yazar ismini ne biliyorsun Ertuğrul Bey.

Şimdi asıl hikâyeye birlikte bakalım.

Yıllar önce babamızı meraklı sorularla bunaltırdık. Biz hangi Türk boyundanız? Biz aslında nereliyiz? Ailemizi bu dağ başına nereden gelmiş? Çocuklukta aklımıza gelen ve bitmek bilmeyen sorularımızdan bunalınca.

-Bizim asıl soy ismimiz Gaffaroğlu veya Gaffarbeyoğlu demişti. O kadar hatırlayabiliyordu.

İşte aradığımız gizem, sır ve efsane buydu. Belki de Mısır’daki dedelerimize ulaşabilirdik. Ya da Kırım’da yaşamış bir han soyundan Tigin (Şehzade) olabilirdik. Babamı daha da daraltıp bıktıran sorularımızdan bir şey çıkmadı elbette.

Sonrasında bir daha sorunca Ahmet dedemin nüfus cüzdanında Gaffaroğlu isminin elle çizilip Çiftci yazıldığını anlatıp göstermişti. Bu olayı çocukluk heyecanıyla hafızamıza kazıdık. Bazen hava atmak isteyen çocuk sohbetlerimiz dışında çok da dile gelmeyen bir konu olarak kaldı.

Gel zaman, git zaman bu konu aklıma geldikçe internetten filan aratır bir şey bulamazdım. Bu meşhur yaz tatillerimiz ilerleyip köye daha sık gidip gelmeler başladı. Hatta küçük bir ev yapıp tatillerimizi uzatmaya başladık. Bunun sonucunda akrabalarımız ile daha sık ve uzun görüşme sohbet etme imkânımız oldu. Ankara’daki ve diğer illerde bulunan akrabalar gelip bir iki gece evimizi şereflendirdikçe sohbetler daha derinleşti.  Soy isim değişikliği konusunun sülalenin diğer bireyleri tarafından hiç bilinmediğini fark ettim.

Kendimce karar aldım. Dedemin kimliğini bulup akrabalarıma olayın ispatı ile birlikte bilgi verecektim. Hadi gel de bul. İnanın belki iki sene her yeri defalarca her aklımıza geldikçe aradık. Eski evimiz müştakil, iki katlı olması ve tavan arasında da ardiye olarak kullandığımız birçok bölüm olması nedeniyle bir daire gibi düşünmeyin.

Eşim ve çocuklarım konuya hassasiyetimi bildikleri için her başka bir şey aradıklarında bu nüfus cüzdanına da bakar, ararlardı. Maalesef bulamadık. Elbette benim söylemim de sadece dilde kalınca çok itibar görmedi.

Sonra bir gün evimizi kentsel dönüşüm olarak müteahhit firmaya verince toparlanmaya başladık. İnanın hiç akla gelmeyecek bir yerden nüfus cüzdanı çıktı. Çatı tamir ve yalıtım malzemelerinin arasındaki bir poşetin içinden.

Hemen kontrol ettim. Doğruydu hatırladıklarım. Yaşadığım sevinç ve zafer duygusunu anlatamam. Gaffaroğlu ismi elle çizilmiş, Çiftci yazılıp paraf veya imza ile resmileştirilmişti.

Resmini çekip ailenin tanıdığım bireylerine gönderdim. Bu olayı inanın kimse bilmiyordu. Aslında daha önemlisi şu bu işlemin arkasında ki hikâye neydi? Neden aile ismimiz değiştirilmişti? Büyükler bunu kendileri mi istedi? Yoksa devletimiz bize bazı şeyleri mi unutturmak istemişti? Yoksa Mısır’lı dede gerçek miydi?

Bakın hiç birini bilmiyoruz. Şakasıyla gerçeğiyle onlarca soru ve hikâye üretebiliriz. Sonuçta tek bir gerçeği bile bilmeden.

Bir konu daha vardı, bu bilinmezlikler ile alakalı. Köyde bulunan mezarlıklarımızın yenilenmesi esnasında benzer bir olay yaşadık. Mezarların hepsi biliniyor ancak iki adet mezarda yatan büyüklerimizin hangisi hangisinde bir türlü hatırlayamadı yaşlılarımız.

Bu iki olayı düşününce bu Gaffaroğlu meselesini yazarak, hemşerilerimize hayatlarına bir bakmaları bu tip değişiklikler var mı? Sorgulamaları ve bazı şeyleri yazmaları konusunda teşvik etmek istedim.

Bizim yöre de yazma alışkanlığı neredeyse hiç yok. Yaşlılarımızın hatırlayabildiği kadar biliyoruz. Nesiller artık gurbette doğup büyüyor. Yaşlılarımız ya unutuyor veya Rahmete erip aramızdan ayrılıyor. Tarihimiz, kültürümüz, geçmişimiz onlarla beraber hazan yaprakları gibi dökülüp kayboluyor, toprağa karışıyor.

Bakın Kastamonu’ya ait bir türkü bilen Kastamonu’lu, Kastamonu kültüründen alıntı yapabilen bir Kastamonulu kaç kişi tanıyoruz? Misafirlerimize Kastamonu yöresel lezzetlerinden bir iki sunum yapabiliyoruz. Ya Sepetçioğlu’nu, bize ait kına gecelerini, Halk oyunlarını, eski yöremizin mesleklerini, kim biliyor? Hani eski düğünlerimiz?

https://37haber.com/kastamonu-taskopru-ciftlik-pazar-yeri/  yazısının yorumlar kısmında yazmış ve canlı kaynaklardan bulduğum bilgileri belirtmiştim Çiftlik pazaryerinin eski isminin Hanönü olduğunu. Eminim orada yaşayanların bile çoğu bilmiyordur veya unutmuştur.

Bu yazımız da bir hatırlatma yazısı olsun. Tarihimizi kültürümüzü, adetlerimizi çocuklarımıza anlatalım. Gerekirse derneklerimiz veya bu tip yöre sayfalarında ortak alanlar oluşturup yazalım kaydedelim. Yarınlara taşıyalım.

Mağara duvarların yapılan ilkel resimler sayesinde biliyoruz binlerce yıl önceki hayatı. Kendimizin birkaç on yıllık adetleri unutuluyor kayboluyor! Bizler de varlığımızın ve kültürümüzün bize yüklediği görev olarak yarına taşıyalım bilgilerimizi ve varlığımızı. Tarih tekerrür etmesin, yani “Tarihi Türkler yapar başkaları yazar” sözü artık emekli olsun. Hem yapalım, hem yazalım.

 Son olarak Gaffaroğlu mahlası ile yazılar yazmaya başladığımı öğrenen kızımın hediyesi ile bitirelim yazımızı.

Saygılarımla.

Yorumlar
  1. Yakup öz dedi ki:

    Sayın gaffaroglu beyefendi, günümüzün en tehlikeli hastalığı kültür yozlaşması açısından yazılarınızı faydalı buldum.Allah Muzaffer eylesin inşallah..