Kastamonu ile Komşu Kara Elmas’ın Ocağı Zonguldak’ta Gezilecek Yerler
Kastamonu ile komşu ve Kara Elmasın ocağı olan, Zonguldak adının nereden geldiği hakkında da çeşitli rivayet ve görüşler vardır. Zonguldak kent merkezinin bulunduğu alan eskiden Üzülmez Deresi’nin ağız kesiminde yer alan bir bataklıktı. İlkçağda “Sandraka/Sandrake” adıyla bilinen köyümsü yerleşme, ilin yerleşim alanı olup, adını Sandra Çayı’ndan (Üzülmez/Zonguldak Deresi) almıştır.
Bir başka görüşe göre, yörenin sazlarla kaplı olması nedeniyle “sazlık, bataklık” anlamına gelen “Zonguralık, Zunguralık, Zongalık, Zungalık” sözcüğü zamanla değişime uğramış, Zonguldak’a dönüşmüştür. Bu görüşü pekiştiren varsayım ise, sazlık ve bataklığın neden olduğu sıtma hastalığının belirtisi olan “titreten yer” anlamındaki, “Zonklatan” sözcüğünden geldiğine öne sürmektedir. Bir diğer görüşü göre ise kent adını, ocakları ilk işleten Fransız ve Belçika şirketlerince, kentin hemen yanındaki Göl Dağ’ın nirengi noktası alınması sonucu, Göl Dağ kesimi ya da bölgesi anlamına gelen “Zone Gheul Dagh”ın Türkçe okunuşundan almıştır.1.
ZONGULDAK TARİHÇESİ NEDİR?
Zonguldak Kentinin Tarihçesi Kısa bir zamanda şehir merkezi haline gelen Zonguldak’ın tarihi, yörenin tarihinden çok çok yenidir. Şehrin oluşumu, bu havalideki kömür madeninin işletilmesiyle başlamıştır. Madenlerin faaliyete geçmesiyle havzaya yerli ve yabancı sermaye girişi başlamıştır. Bu suretle kömür ocakları, birbiri ardına açıldıkça baş gösteren ekonomik ve sosyal koşullar, maden ocaklarının açıldığı bu sahada yeni bir yerleşim birimi meydana getirmiştir. 1896 yılına kadar yapılan yazışmalarda Zonguldak, Ereğli livasına bağlı “Zonguldak nam mevki” olarak anılmıştır. 1893’de Zonguldak limanı mendireğinin inşası ile faaliyet sahası daha da genişleyen Zonguldak mevkinin nüfusu ve bina sayısı hızla çoğaldığından, tarihi Zonguldak’a oranla çok eski olan Gaca Köyü, konumunu muhafaza ederken, Elvan Köyü’nün mahallesi olan Zonguldak mevkii 1899 yılında kaza olmuştur. Zonguldak 1920 syılına kadar kaza teşkilatı olarak yönetilmiştir. Ancak maden cevherinin üretimi ve satışı arttıkça, daha doğrusu ekonomik koşullara şartlara paralel olarak şehirde nüfus ve yapı adedi de arttığından, Zonguldak, 1 Haziran 1920 tarihinde kaza sınıfından çıkarılarak mutasarrıflık (ilçe) sınıfına alınmıştır. Kurtuluş Savaşı ve sonrasında kurulan Cumhuriyet’le birlikte havza hak ettiği önemi görmüş ve Zonguldak 1 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olmuştur.
- Zonguldak (il merkezi)
- Alaplı
- Çaycuma.
- Devrek.
- Gökçebey.
- Karadeniz Ereğli.
- Kilimli.
- Kozlu.
İlçe Sayısı | :7 |
---|---|
Belediye Sayısı | :25 |
Belde Sayısı | :17 |
Köy Sayısı | :380 |
ZONGULDAK GEZİLECEK YERLER NERELERDİR?
Zonguldak Cehennemağzı Mağaraları
Cehennemağzı Mağaraları Zonguldak Ereğli İlçesi, İnönü Mahallesi’nde bulunmaktadır. Bu bölge Antik Dönem‘in Acheron Vadisi olarak bilinmektedir.
Ereğli Müzesi’ne bağlı ören yeri olarak faaliyet gösteren Cehennemağzı Mağaraları yan yana sıralanmış üç mağaradan oluşmaktadır. Birinci mağara, iki bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci bölümde, zemin orijinal bitki ve geometrik motifli mozaik ile döşelidir. İkinci bölümün doğu duvarında küçük bir apsis açılmıştır ve önünde kademeli basamaklar bulunmaktadır. Çok eski bir Hıristiyan kilisesi olan bu mağara, Hıristiyanlığın yayıldığı ilk yıllarda gizli ibadet yeri olarak kullanılmıştır.
İkinci mağara, yol kenarındaki 10-12 metre yükseklikteki yamaç üzerinde bulunmakta ve yöre halkınca Koca Yusuf Mağarası olarak adlandırılmaktadır. Yamaç üzerinde yer alan dar bir girişten geçilerek 3 basamaklı dikey bir merdiven yardımıyla inilen mağara, 1,5 kilometre dağın içine doğru devam etmektedir. 1960’larda tavandan düşen bir kaya yolu kapattığından, ancak 350 metre kadar derinliğe gidilebilmektedir. İnsan elinden çıktığı taşçı kalem izlerinden anlaşılan mağara, yaklaşık 400 metrekarelik bir alanı kaplamakta ve iki fil ayağı ile desteklenmektedir.
Üçüncü mağara, yüzölçümü bakımından en geniş olanıdır. Zemini taban suyu ile kaplıdır. İnsan eli ile yapılan mağara birinci ve ikinci mağaralara su sarnıcı görevi görmüştür.
Zonguldak Mağaraları’nın Tarihçesi
İnsanın doğaya karşı yenilmez dayanma ve saldırma gücünü simgeleyen Herakles’e (Herkül), Kral Eurystheus tarafından verilen on iki görevden sonuncu ve en güç olanı, Cehennem Köpeği Kerberus’un, hiçbir ölümlünün bir daha geriye dönemediği Ölüler Ülkesi’nden (Hades) kaçırılmasıdır. Herakles, Altın Post’u aramak üzere yola çıkan Argo Gemicileri ile birlikte Ereğli’ye gelir ve Hermes ile Athena’nın da yardımıyla Kerberus’u yeryüzüne çıkarır. Eurystheus’un Kerberus’u gördüğünde çok korkması üzerine, Herakles onu tekrar Ölüler Ülkesi’ne bırakır. Herakles’in Kerberus’u kaçırmak üzere Ölüler Ülkesi’ne indiği yer Cehennemağzı Mağaraları’dır.
İlkçağın en önemli iki kehanet merkezinden birinin bu mağaralar olduğu bilinmektedir. Diğeri ise Yunanistan’ın Delphoi kentindedir. Bir başka söylenceye göre, şehir tekfurunun kızı hizmetkarı olan gence âşık olur; birlikte evden kaçarlar ve Cehennemağzı Mağaraları’ndaki kız-oğlan odasına saklanırlar. Cehennem zebanisi de dışarıdan gelecek tehlikelere karşı onları korur. Mağaraya giremeyen tekfur kızına ve genç hizmetkarına “taş olun” diye seslenir, kız ve oğlan taş kesilir.
Cehennemağzı Mağaralarının birincisi olan ve kilise mağarası olarak da bilinen mağara içindeki sütunlar, sütun başlıkları, mozaik döşeme ve kandil yuvaları, mağaranın paganizmin egemen, Hıristiyanlığın ise yasak olduğu dönemde, ilk Hıristiyanlarca gizli ibadet merkezi olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu mağara içinde bulunan kalıntılar, Erken-Hıristiyanlık Dönemi‘nin izlerini taşıyan motiflerle süslüdür.
Zonguldak Gazi Alemdar Gemisi Müzesi
1914 yılında I. Dünya savaşının başlaması ile birlikte kömür ocaklarının işletim hakkı Almanlar’a verilir. Buna kızan Ruslar, 2 yıl süreyle Karadeniz Ereğli kıyılarını sık aralıklarla bombardımana tutarlar. Dünya savaşının ardından Anadolu’nun, Avrupalı devletler tarafından işgal edilip paylaşılmasıyla Fransızlar Karadeniz Ereğli’ye gelirler ancak işgal etmeyi başaramazlar. Kurtuluş Savaşı sırasında işgal altındaki İstanbul’dan vatanseverler tarafından kaçırılan Alemdar isimli küçük bir savaş gemisi, Zonguldak’a ve Karadeniz’e hakim olan Fransızlar tarafından ele geçirilmek istenmiştir. 9 Şubat 1920 günü Alemdar‘ı Karadeniz Ereğli limanına getiren vatanseverler gemiyi karaya oturtmuşlar ve Fransızlara teslim etmemişlerdir. Vatanseverlerin Karadeniz Ereğli’ye sığınmalarına kızan Fransızlar, kenti işgal etmek istemişler ancak Karadeniz Ereğli halkının mücadelesi sonucu başarılı olamamışlardır.
Şehrin hastanesi dahil kıyıya yakın bölgelerini denizden bombalayan Fransızlar, Alemdar gemisinin gizlice yüzdürülmesi sonucunda karşı saldırıya maruz kalmıştır. 18 Haziran 1921 tarihinde Karadeniz Ereğli halkı tarafından esir alınan bazı Fransız komutan ve askerler, henüz kurulmamış olan Türkiye Cumhuriyeti ile anlaşma imzalamak zorunda kalmışlardır. Bu anlaşma, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk uluslararası anlaşması olmuştur ve Milli Kurtuluş Hükümeti‘nin kabul edildiğinin bir göstergesidir. Kurtuluş Savaşı sırasında Karadeniz Ereğli halkının mücadelesi sonucu elde edilen bu başarı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazandığı zaferlerin temelini oluşturmuştur. Bu şekilde, Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve tek deniz savaşı Karadeniz Ereğli’de gerçekleşmiştir. Tarihi önemi olan bu olayı yaşatmak için Gazi Alemdar Gemisi’nin bire bir örneği yapılarak 08.08.2008 tarihinde müze olarak hizmete açılmıştır.
Zonguldak Filyos Kalesi
Zonguldak Filyos’ta bulunan ve Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen Filyos Kalesi, kentin denize hakim bir noktası olan bir burun üzerinde kurulmuştur. Güçlü ve heybetli bir görünüm kazandırmak düşüncesiyle yapımında iri taşlar kullanılmıştır.
Kale uzunca bir süre harabe durumda kaldıktan sonra, 2003 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onarım çalışması yapılmıştır. İlk yerleşim yeri, kentin kuzeyindeki kale tepesi üzerindedir. Bugün burada Ortaçağ Kalesi’ne ait duvarlar ile Helenistik-Roma dönemlerine tarihlenen kule kalıntıları bulunmaktadır. Kale tepesinin doğusunda mermer sütun ve kaidesi, mermer yazıtlı levha, taş lahitler ve tuğla mezarlar ortaya çıkarılmıştır.
Efsaneye göre kent, MÖ 7’nci yüzyılda kurulmuştur. Tarihi boyunca değişik isimlerle (Tios, Tieion, Tianon, Tium) anılmıştır. Tarihi boyunca siyasi güç oluşturamayan ve Ereğli ile Amasra’nın gölgesinde kalan kent, Roma Dönemi‘nde MÖ 70 yılında yakılmış ve yağmalanmıştır. Daha sonra yeniden inşa edilmiş ve bir ticaret ve balıkçı kenti olarak yaşamını devam ettirmiştir. Kent, Bizans Dönemi‘nde MS 5.’inci yüzyılda önemli bir dini merkez olmuştur. Selçuk ve Osmanlı dönemlerinde ise (14-15’nci yüzyıl) giderek önemini yitirmiş ve küçük bir balıkçı köyüne dönüşmüştür.
Bugün Filyos Beldesi’nin bulunduğu alanda eski kentten toprak üstü kalıntı olarak; Roma, Bizans ve Orta Çağ dönemlerine tarihlenen kalede; sahil surları, su kemeri, tonozlu galeri, tiyatro, savunma kulesi ve çeşitli mezarlar görülebilmektedir. Tios Kenti’nin bilimsel olarak araştırma ve kazıları, 2006 yılından beri devam etmektedir. Prof. Dr. Sümer ATASOY’un bilimsel başkanlığında yapılan çalışmalarda, kale içinde, Hellenistik Devir‘e (MÖ 4’üncü yüzyıl) ait yapılar ve çanak çömlek çeşidinin bol olması, yapılan ticaretin zenginliğini göstermektedir. Sahil surunun güneyindeki tarlalarda yapılan radar ölçümlerinde eski kentin yapıları tespit edilmiştir. Buradaki sondajlarda, Hellenistik Devir’e tarihlenen sur duvarları, Roma-Bizans dönemine ait yapı kalıntıları, Roma Dönemi sikkeleri ve çanak-çömlek parçaları ortaya çıkarılmıştır. Su kemerinin hemen yakınında ise; anıtsal bir meydan çeşmesi olması muhtemel bir yapı bulunmuştur. Tiyatroda yapılan temizlik çalışmalarında; mermer iki heykel parçasına rastlanmıştır. Ayrıca bir uzman grubu tarafından, ortaya çıkan tüm küçük ve büyük buluntuların yapı kalıntılarının çizimleri yapılmaktadır.
Tios Kentinin araştırılması ve kazılması, Karadeniz tarihi ve arkeolojisi için büyük önem taşımaktadır. Çünkü Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında kazılan ilk ve tek antik kentidir. Buradan elde edilecek bilgi ve belgeler büyük önem taşımakta olup, toprağın hemen altında yolları, meydanı, hamamı, dini yapıları, evleri depoları, dükkanları, mezarlarıyla büyük bir kentin varlığı düşünülmektedir.
Zonguldak Kent Ormanı
Zonguldak Kent Ormanı içinde çocuk oyun alanları, yürüyüş yolları, seyir terası, yağmur barınağı, çadır kamp alanı, ahşap köprü, gölet ve otopark bulunmaktadır. Orman içinde çok sayıda ağaç ve endemik bitki türü yer almaktadır. Kent Ormanı’na Zonguldak merkeze bağlı Elvan pazarcık Beldesi’nden gidilebilmektedir.
Zonguldak Gökgöl Mağarası
Jeolojik yapı bakımından yörenin jeomorfolojik ve hidrolojik gelişim evrelerini ve özelliklerini de içeren Gökgöl Mağarası birbirinden farklı dört kattan oluşmuştur. Birinci katı oluşturan ağız kısmı ve çevresi (mağaranın ilk oluşan bölümü) ile Büyük Çöküntü Salonu’nda bulunan damlataşların yer aldığı ikinci kat tamamen fosilleşmiştir. Mağaranın en genç bölümü olan üçüncü ve dördüncü katlarda Damlataşlar Salonu, yer altı deresi ve aktif küçük kol bulunur. Mağaranın ikisi fosilleşmiş, biri aktif olmak üzere üç ağzı vardır. Girişi sağlayan fosil ağızlardan büyük olanı, görkemli görünümüyle dikkat çekicidir. Dar ve sulu olan aktif ağız ise giriş için uygun değildir. Kollarıyla birlikte toplam uzunluğu 3350 metre olan Gökgöl Mağarası, doğu, güneydoğu – batı, kuzeybatı yönünde gelişen ana galeri ile iki büyük yan koladan meydana gelmiştir. Dar ve sulu bir sifonla sona eren ana galeriden sonra, yan kollardan gelen suların birleşerek oluşturduğu Büyük Çöküntü Salonu’nda yer altı deresi görülür. Yürüyüş yolu üzerinde bulunan ve köprülerle geçilen bu dere, mağaranın aktif ağzından Erçek Deresi’ne dökülür.
Mağara içi damlataş birikimi yönünden son derece zengin olan Gökgöl Mağarası, her traverten, sarkıt, dikit sütunlar yanında, bayrak, perde, akma damlataşları ile süslüdür. Aktif ve yarı aktif katlarda duvar damlataşları, makarna sarkıtlar, mağara gülleri, mağara iğneleri ve içi su dolu damlataş havuzları bulunmaktadır. Gelişim halinde olan bu damlataşlar, mağaradaki oluşumun hala devam ettiğinin belirtileridir. Gökgöl Mağarası’nın ilk 875 metresi turizm amaçlı kullanıma açılmıştır. Girişten Büyük Çöküntü Salonu’na kadar uzanan bu bölüm 2-15 metre genişlik, 1-18 metre yükseklikte olup, Fosil Giriş, Damlataşlar Galerisi, Çöküntü Salonu, Muhteşem Salon, Büyük Çöküntü Salonu ve Harikalar Salonu gibi adlarla nitelendirilmiştir. Aydınlatması yapılan bu alanda yürüyüş parkuru, köprüler ve seyir terasları bulunmaktadır.
Zonguldak Bostandüzü Ormaniçi Dinlenme Alanı
Bostandüzü Ormaniçi Dinlenme Alanı, Zonguldak Devrek ilçesi Akçasu Köyü’nde bulunmaktadır. Yaklaşık 3,5 hektarlık bir alan üzerinde kurulmuştur. Kamp ve karavan turizmi için son derece uygun olan bu alanda lokanta, telefon, oturma grubu, otopark, çeşme, büfe gibi üniteler bulunmaktadır.
Zonguldak Harmankaya Şelaleleri
Şelalelerin yer aldığı vadi içine orman içindeki patika yoldan iniş yapılır. Vadinin çoğu yerinde 10 metre genişliğinde düz alanlar vardır. Vadi içinde, ortalama 1100 metrelik bir yürüyüş sonrası birinci şelale karşınıza çıkar. Birinci şelalenin hemen yanından yokuş yukarı 10 metresi yüzde 80 eğimli, 15 metresi yüzde 60 eğimli tırmanış ve yine çalılar arasındaki patikada 20 metre ilerledikten sonra birinci şelalenin akış tepesindeki vadiye inilir. Buradan 250 metre ilerleme yapıldıktan sonra ikinci şelale karşınıza çıkar. Burada da hemen şelale yanından yukarıya orman içine yüzde 70 eğimli 30 metre bir tırmanış ve tırmanıştan sonra 20 metrelik patika yoldan yüründüğünde ikinci şelalenin üzerine çıkılır. Burada vadi içinde 200 metre daha ilerledikten sonra karşınıza üçüncü şelale çıkar.
Parkur boyunca ziyaretçilere yemyeşil bir bitki örtüsü eşlik eder. Vadi içindeki ormanlık alanda kestane, meşe, gürgen, ıhlamur, şimşir, kızılcık, kızılağaç, kavak, çınar, karayemiş, kocayemiş, yabani elma, yabani kiraz, yabani fındık, defne, muşmula, yılkın çalısı, geyik üzümü, yabani üzüm, ovaz, ahlat, orman gülü, böğürtlen, kuşburnu gibi bitki türlerine rastlamak mümkündür. Ayrıca zılbıt, çiçekli ve çiçeksiz sarmaşık türleri, ısırgan, katırtırnağı, ballıbaba, papatya türleri, siklamen, mor menekşe, çuha çiçeği, böcek kapan, çaydanlık çiçeği, yabani çilek, yosun gibi endemikler de bulunmaktadır.
Zonguldak Karadeniz Ereğli Müzesi
Karadeniz Ereğli Müzesi, Halil Paşa Konağı olarak bilinen zemin + 3 katlı, orta sofalı plan tipinde ve kagir olan bir yapı içinde hizmet vermektedir. Halil Paşa Konağı 19’uncu yüzyıl sonlarında (tahminen 1870’li yıllar) Padişah 2. Abdülhamit döneminde sancak beyi (mirimiran) olan Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından yaptırılmıştır. Bozhane Yalı caddesi üzerinde, eski bir kilisenin temeli üzerine inşa edilen konakta, Roma Dönemi’ne ait binalardan toplanan antik spoli malzemeler şapolyen (devşirme) olarak özellikle cephe süslemesinde kullanılmıştır. Bir dönem ortaokul ve kız meslek lisesi olarak kullanılan, uzunca bir süre ise sahipsiz kalan ve büyük ölçüde tahribata uğrayan bina restore edilmek üzere 1989 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Yaklaşık 10 yıllık bir restorasyon çalışmasından sonra müze 01.08.1998 tarihinde hizmete açılmıştır.
Müzenin zemin katında Ereğli ve çevresinden toplanan Hellen, Roma, Bizans dönemlerine ait mermer mezar atelleri, figürlü mermer sütun başlıkları, cam kaplar, takılar, çeşitli madeni eserler, kandiller ve figürlerden oluşan arkeolojik eserler sergilenmektedir. Birinci katında pişmiş toprak amforalar, Lidya, Grek, Roma, Bizans, Abbasi, Emevi, Sasani, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri koleksiyonlarından oluşan eserler teşhir edilmektedir. İkinci katta çeşitli erkek ve kadın giysileri ile yöreye özgü bir dokuma olan “elpek” kumaşı ve ipliği, dokuma aletleri, mendil, bohça, örtü gibi dokuma türleri, silahlar,mühürler, tütünle ilgili eşyalar, tespih, saat, mutfak eşyaları, ölçü ve tartı aletleri ve yazma eserlerden oluşan yöresel etnografik eserler sergilenmektedir. Üçüncü kat ise Osmanlı Dönemi’ne uygun döşenmiş olup, müze-ev düzenlemesine uygun olan bu katta sırasıyla oturma odası, misafir odası, günlük oda ve yatak odası bulunmaktadır. Müze bahçesinde ise, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sütun başlıkları, sütun gövde ve kaideleri, çeşitli mimari parçalar, lahitler ile pandomim sanatçısı Krispos’un anıt mezarı vardır.
Zonguldak Ilıksu Plajı
Kozlu Aşağıçayır Köyü Ilıksu Mevkii’nde yer almaktadır. Plajda; duşlar, tuvaletler, soyunma kabinleri, büfe, ilkyardım alanı, çay bahçesi ve lokanta bulunmaktadır.
Zonguldak Kapuz Plajı
Büfe, ilkyardım bölümü, duşlar, soyunma kabinleri, restoran ve çay bahçesi bulunan Kapuz plajı, özellikle tatil günlerinde yoğun ilgi görmektedir.
Zonguldak Bastoncular Çarşısı
Devrek’in en önemli el sanatları ürünlerinden biri olan bastonun üretim ve satışının yapıldığı Bastoncular Çarşısı yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görmektedir.
Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr