İslamda Çocuk Eğitimi Nasıl Olmalıdır (Çocuklar Hayata Nasıl Alıştırılmalıdır?)
Ağaç yaşken eğilir atasözünün gereği dinimiz İslamda çocuk eğitimi daha mükellef olmadan başlar. Daha da öncesine gidersek aslında çocuk eğitimi eş seçimi ile başlar. Çünkü çocuğu ebeveyn birlikte eğitirler.
İSLAMDA ÇOCUK EĞİTİMİ ve HAYATA
ALIŞTIRILMALARI
Annenin hamileliği döneminde helal gıda ile beslenmesi, çocuk dünyaya geldikten sonra yine çocuk helal süt ile beslenmesi, babanın eve getirdiği iaşelerin helal yollardan kazanılmış olması gerekmektedir.
Çocuk daha küçük yaşlarda iken ibadete yönlendirilmeleri, alıştırılmaları gerekmektedir. Zira büyüyünce iş işten geçmiş olur.
Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:
“Çocuk yedi yaşına geldiğinde ona namazı emredin, on yaşına kadar kılmazsa onu dövün”(Tirmizi, Ebu Davud).
Eğitim işi bu kadar önemli ve net olarak ifade edilmiş. Dayağa mecbur kalınmadıkça cevaz vermeyen dinimiz, eğitim konusunda ebeveynleri bu şekilde uyarıyor. Çünkü Kur’anda en fazla emredilen ibadetlerden olan, hadis-i şeriflerde “dinin direği” olarak nitelendirilen namaz, bu kadar önemli ki, üzerinde fazla durulmuş.
O halde bize düşen, çocuklarımıza küçük yaştan itibaren bazı kolay dua ve sureleri öğreterek, namazı şeklen talim ettirerek bu önemli ibadeti uygulatmakta titizlik göstereceğiz.
Büyüyünce kursa gönderirim, yazın hocaya gönderirim, biraz daha büyüsün kitaptan öğretirim gibi bahanelerin arkasına sığınıp çocuklarımızın geleceğini karartmayalım.
Tüm bunlarla beraber çocuğun kafasına İslamın emir ve yasaklarını da kazımak, yerleştirmek, onu hayat tarzı haline getirmek de küçük yaşlarda başlamalı. Zira bu konuda çocuklarımıza en güzel örnek de kendimiz olmalıyız. Böylelikle çocuk dünyaya gelir gelmez emir ve yasaklara karşı duyarlı olur. Helal ve haramlara karşı hassasiyet sahibi olur.
Bu konuda Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:
“ Allah’ın emirleri ile amel edin, onun yasaklarından sakının ve evlatlarınıza da onun emirlerini yerine getirmeyi ve yasaklarından sakınmayı emredin. İşte bu hem onlar için hem de sizler için ateşe karşı korunma olur”(İbni Cerir ve İbni Münzir).
Onları Allah cc sevgisi, Peygamber sevgisi, ehl-i beyt sevgisi, sahabe sevgisi içeren siyer kitapları okutarak selef-i salihin yolunu sevdirmeliyiz.
Onlara Kur’andan bir sure öğrettiğimiz gibi, Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatını ve yaşantısını, gaza Cr cihadını, sahabenin itaatını ve sevgisini, salih insanların hikayelerini, tarihi kahramanlarımızın cengaverliklerini de anlatıp öğretmeliyiz.
Çocuklarımıza ilk öğreteceğimiz Allah’ın cc kelamı Kur’an-ı Kerim olmalıdır. Sonra sırayla Hadis-i Şerifler, adab-ı muaşeret gibi konular gelir.
Çocuklarımıza okullarda mutlaka dini dersler de öğretilmeli, hatta eğitim dini dersler ağırlıklı olmalı. Temel eğitim verildikten sonra istediği branşta eğitim almalıdır.
Normal hayatta dürüst olmayı, yumuşak davranmayı, hayâlı olmayı, sözüne sadık olmayı, ahde vefalı olmayı, metanetli ve sabırlı olmayı beşeri münasebetlerde uyulması gereken ahlak kurallarına bağlı kalmayı çocuklarımıza tembih etmeli, uygulatmalı ve kendimiz de uygulamalıyız.
Onlara, İslami yaşantısı olmayan, tesettürüne dikkat etmeyen, ibadetini aksatan, hayatlarında İslami kurallara uymayanlarla arkadaşlık yapmalarının uygun olmadığının şuurunu vermemiz gerekiyor. Yani nemelazımcılık, vurdumduymazlık, kayıtsızlık ve sorumsuzluğun dinimizde yerinin olmadığını çocuklarımıza kavratmamız gerekiyor.
Çocuklarımızı daha yeni yetişirlerken sorumluluk almaya, görev adamı olmaya, İslami yükümlülüklere karşı duyarlı olmaya, dini eserleri okumaya, İslami medyayı takip etmeye, her türlü İslami çalışmalara destek vermeye, müslümanların dertleri ile dertlenmeye teşvik etmeliyiz.
Onları İslami yaşantısı olmayan din adamlarından,! entellektüel aydınlardan, kötü emelleri olan ama iyi görünen ifsatçılardan da korumalıyız.
Topçuların, popçuların, dansözlerin, şarkıcıların, velhasıl İslamın onay vermediği her hangi bir alanda şöhret olmuş insanların peşine düşmeme konusunda da çocuklarımızı şuurlandırmalıyız.
Çocuklarımıza paranın, servetin, makam ve mevkinin, kariyerin, güzelliklerin ve teknolojik nimetlerin dinimize uygun olmak şartıyla helal olduğunu, ama bunun yanında para hırsının, dünya tutkusunun, zenginlik ve meşhur olma sarhoşluğunun tehlikeli olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.
İslamı bir yaşam tarzı olarak kabul etmeyen ve dini referans almayanların, Allah’ın cc tabiriyle “kör, sağır ve dilsiz” olarak tabir edildiklerinden, liderliklerinin kabul edilmeyeceği ve peşindekileri asla sahil-i selamete çıkaramayacaklarını onlara anlatıp, kendilerine yanlış lider ve yollar edinmemeleri konusunda uyarmalıyız.
İslamın da eğlence kültürünün olduğunu, oyun, eğlence ve spor çeşitlerinin İslami çizgiyi aşmamak şartıyla mübah ve helal olduğunu çocuklarımıza anlatmalıyız.
Beşeri sistem ve ideolojilerin İslama alternatif olarak, millet İslamın peşinden gitmesin diye ortaya çıkarıldığını çocuklarımıza anlatmamız gerekiyor.
Çocuklarımıza İslamın bir hayat nizamı olduğunu, ibadet ve ahlakta olduğu gibi giyimde, kuşamda, çalışmada, ekonomide, kazanmada, harcamada, düğünde, nişanda, ferdi ve toplumsal yaşam alanlarında, ailevi ve sosyal hayatın bütün kademelerinde, sosyal medyada, yani yaşamın her alanında İslamı referans almanın, dine uymanın şart olduğu inancını ve şuurunu kazandırmalıyız.
Para, Servet, makam, mevki ve sahibi olduğumuz bütün imkanların beşeri ihtiyaçlarımızı karşılamak ve imtihan edilmek için bize Allah cc tarafından bir nimet olarak verildiğini, onların bizi şımarıklığa ve sefahate düşürmemesi gerektiği konusunda onları şuurlandırmalıyız.
Onlara dünya ve dünyada olanlara kul köle olmak için değil, onları bir geçimlik meta olarak görmemiz, kula kul olmak için değil Allah’a kul olmak ve O’nun düzenini yeryüzünde hakim kılmak için yaratıldığımızı, dünyaya da ancak imtihan için gönderildiğimizi öğretmemiz ve şuurlandırmamız gerekiyor.
Bu saydığımız kriterleri belki de kendimiz de bilmiyor ve yaşamıyor olabiliriz. O halde muhakkak çocuklarımızı bu eğitim ve şuuru verecek eğitim kurumları ve hocalardan destek almalıyız.
Çocuklarımız neslimizi devam ettirdikleri gibi inancımızı da devam ettirsinler. O halde bize düşen de, önce kendimizi bu kriterlere göre hazırlayıp, sonra da onlara bu eğitimleri vermek olmalıdır.
Çocuklarımızın eğitimi için yapılan bir yanlış yönlendirme en az 10-15 sene sonra bir sıkıntı ve pişmanlık olarak karşımıza çıkar. Bunun telafisi mümkün olmayacak derecede azdır. O halde ne yapıp yapıp, çocuklarımızın eğitimini zamanında ve eksiksiz yerine getirmemiz gerekiyor.
Dünyalık makam, mevki ve çıkarları için çaba sarfettiğimiz kadar, kulluk görevlerini yerine getirmesi için de gayret etmezsek, hem kendi vebalimizden, hem de çocuklarımızın vebalinden kurtulamayız.
Akıllı insan; üç günlük dünya için varını yoğunu ortaya koyanlar değil, ebedi hayat için, plan program yapıp yaşayabilenlerdir.
Bekir AYDIN
Aile Danışmanı & Yaşam Koçu