İBADET: ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ KUTLU BAĞ (Cuma Hutbesi)
12 Kasım bugün tüm Türkiye’de olduğu gibi Kastamonu ve ilçelerdeki camilerinde okunacak hutbenin konusu İBADET: ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ KUTLU BAĞ
İşte o bugün ki Cuma Hutbesi
Muhterem Müslümanlar!
İslâm nurunun Mekke topraklarını aydınlatmaya başladığı günlerdi. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s), Kabe’nin yanındaki Safâ tepesine çıktı ve Mekkelilere şöyle seslendi: “‘Şu
vadinin arkasında size saldırmak üzere bekleyen bir ordu var.’ desem bana inanır
mısınız?” Mekkeliler hep bir ağızdan, “Evet, inanırız. Zira biz senin yalan söylediğini hiç
işitmedik.” dediler. Bunun üzerine Rahmet Elçisi (s.a.s), “Ben sizi elîm bir azaba karşı
uyarıyorum.”1 buyurdu. Ve Mekkeliler nezdinde bütün insanlığı İslam’a ve ebedi kurtuluşa davet
etti.
Aziz Müminler!
İki Cihan Serveri Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bu çağrısı insanları Âlemlerin Rabbine
kul olmaya ve O’na ibadet etmeye davettir. Bu davette yalnızca Allah’a iman ve kulluk vardır.
Bir ve tek olan Allah’ın huzurunda eğilmek, eğildikçe yücelmek vardır. Bu davette şirk ve
nifaktan, küfür ve isyandan, fitne ve fesattan, hile ve tuzaktan, yalan ve aldatmadan uzak durmak
vardır.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsanın yaratılış gayesi Yüce Rabbine kulluk ve ibadettir. Cenâb-ı Hakk’ın rızasını,
dünya ve ahiret mutluluğunu kazandıracak salih amelleri işlemektir. Yaratıcısı ile arasındaki bağı,
iman ve ibadetle canlı tutmaktır. Zira bizi yoktan var eden Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine
inanmamız, O’na kâmil manada kul olmamız Rabbimizin bizim üzerimizdeki en büyük
hakkıdır. Nitekim bir gün Allah Resûlü (s.a.s), Muaz b. Cebel (r.a.) ile yolculuk yaparken ona,
“Ya Muâz! Sen, Allah’ın, kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?” diye
sormuştu. Muâz b. Cebel: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” şeklinde cevap verince Resûl-i Ekrem
Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı, kulların O’na ibadet etmeleri
ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine
ortak koşmayan kimselere azap etmemesidir…”2
Aziz Müminler!
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Erkek veya kadın, mümin olarak
kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette
yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”3 O halde geliniz, Rabbimize karşı kulluk
vazifemizin idrakinde olalım. O’na canı gönülden bağlanalım, vefakâr bir kul olalım. İbadetlerimizi
aksatmayalım, en güzel şekilde yerine getirelim. İbadet ederken mâsivâdan, her türlü dünyevi
meşguliyetten ve riyadan arınalım. Böylelikle Rabbimizin ihsan ve ikram ettiği sonsuz nimetlere
şükrümüzü eda edelim. İbadetleri terk ve ihmalin dünyada manevi boşluk, bereketsizlik ve
huzursuzluk sebebi, Rabbimiz katında ise vebali ağır bir yük olduğunu asla unutmayalım.