enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Ak Parti 2023 Seçimlerini Kazanmak için ne Yapması veya ne Yapmaması Gerekiyor?

Bir şeyi, bir işi, bir makamı, mevkii, zenginliği, şanı, şöhreti, parayı ve pulu aşırıya kaçarak istemek ve bunlar için çok aykırı davranmak sonunda mutlaka o insanın hüsranı oluyor. Her ne yaparsak yapalım hiçbir zaman yaptığınız işlerde asla aşırıya kaçmayalım. Aşırılık insana her zaman zarar vermiştir. Zengin olma hırsı, kariyer yapma, iktidar olma ve iktidarda kalma hırsı ve sürekli kazanma hırsı insanları aşırıya kaçmaya ve de çeşitli entrikalara şartlıyor.

Ak Parti 2023 Seçimlerini Kazanmak için ne Yapması veya ne Yapmaması Gerekiyor?
31 Ocak 2023 12:42 | Son Güncellenme: 31 Ocak 2023 15:28
A+
A-

Şükrünü Yaptığın Az Mal, Şükrünü Yapamadığın Çok Maldan Hayırlıdır! (Hadisi Şerif)

MESCİT KUŞU SALEBE KİMDİR?

Şimdi konuyu daha iyi anlatabilmek için sahabe Salebe’nin hikayesini anlatmaya çalışacağım. Peki Salebe Kimdir? Peki Neden Çok Zengin Olmak istedi?

Medine halkından Salebe, cami kuşu denecek kadar sofu bir insandı. Ne var ki, bir ara nefsinin ve şeytanın verdiği telkine uyarak ne pahasına olursa olsun zengin olma hevesine kapıldı. Hatta hayırlı ise olsun bile demiyor, sadece zengin olmayı kafasına koymuş bulunuyordu.

Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (asm) Hazretlerine müracaat ederek zengin olmak için dua istedi. Onun bu talebine Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:

“Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır…”

Bu ifâde üzerine isteğinden vazgeçen Sâlebe, bir müddet sonra hırsının yeniden depreşmesi ile tekrar Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelip:

“Yâ Rasûlallâh! Duâ et de zengin olayım!” dedi. Bu sefer de Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Ben senin için kâfî bir örnek değil miyim? Allâh’a yemîn ederim ki, isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak arkamdan akıp geleceklerdi; fakat ben müstağnî kaldım.”

Sâlebe, yine isteğinden vazgeçti. Fakat içindeki ihtiras fırtınası dinmiyordu. Kendi kendine: “Zengin olursam, fakir fukarâya yardım eder, daha çok ecre nâil olurum!” şeklinde bir düşünceye kapılarak ve nefsinin şiddetli talebine yenilmiş olarak üçüncü kez Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanına gitti ve:“ Seni hak peygamber olarak gönderene yemîn ederim ki, eğer zengin olursam, fakir fukarâyı koruyacak, her hak sâhibine hakkını vereceğim!..” dedi.

Bu bitmek bilmeyen ısrarlı talep karşısında Allâh Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem-
“–Yâ Rabbî! Sâlebe’ye istediği dünyalığı ver!” diye duâ etti. Çok geçmeden bu duâ vesîlesiyle Allâh Teâlâ, Sâlebe’ye büyük bir zenginlik ihsân etti.

Sürüleri dağları ovaları doldurdu. Lâkin o zamana kadar “mescid kuşu” ifâdesi ile anılan Sâlebe, mal ve mülkü ile meşgûliyete dalması sebebiyle yavaş yavaş cemaati aksatmaya başladı. Gün geldi sadece Cuma namazlarına gelir oldu. Ancak bir müddet sonra Cuma namazlarını da unuttu.

“SALEBE’YE YAZIK OLDU”

Bir gün onun durumunu sorup öğrenen Allâh Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem;
“Sâlebe’ye yazık oldu!..” buyurdular.

Sâlebe’nin gaflet ve cehâleti, bu yaptıklarıyla da kalmadı. Kendisine zekât toplamak için gelen memurlara:

“Bu sizin yaptığınız düpedüz haraç toplamaktır!” deyip, daha evvel yapacağını vaadettiği infaklar şöyle dursun, fakir fukarânın âyetle sâbit olan asgarî hakkını dahî vermekten kaçınacak kadar ileri gitti. Netîcede münâfıklardan oldu.
Münâfıkların bu tavırları, âyet-i kerîmede şöyle ifâde edilir: “Onlardan kimi de: «Eğer Allâh, lutuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız!» diye Allâh’a söz vermişlerdi.”

“Fakat Allâh, onlara lutfundan (zenginlik) verince, cimrilik edip (Allâh’ın emrinden) yüz çevirerek s◌ özlerinden döndüler.” (et-Tevbe, 75-76)

Kendi ahmaklığı yüzünden Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in îkâzını dinlemeyerek, sefil ve perişân bir şekilde hazîn bir âkıbete dûçâr olan Sâlebe, dünyanın geçici servetine aldanarak ebediyet fukarâsı olmuştu. Büyükbir pişmanlık içinde ölürken kulaklarında âdetâ Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in şu sözleri çınlıyordu:

“Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır…”

Ancak bu îkâza kulak vermemiş olan Sâlebe, fânî servetinin kendisini perişân eden girdapları içinde sonsuz bir elem ve ızdırâba dûçâr olarak can verdi. Düştüğü felâketi saâdet zannederek, kısacık bir dünya hayatına mukâbil, ebedî bir saâdeti ahmakça mahvetti.

                Dostlukta düşmanlıkta aşırıya kaçmasın. Hz. Muhammed (sav)

SALEBE OLMAKTAN UZAK DURALIM

Şimdi Salebe’nin hikayesini niçin anlattım. “İster paraya, ister mala, ister makama veya mevkiye” neye olursa olsun BİR ŞEYİ”; aşırı istemek ve ISRAR ETMEK en sonunda mutlaka o insana zarar veriyor. Hatta bu istek bir PEYGAMBER (s.a.v) duasıyla olsa bile…

Bu yaşanmış hikaye hepimize örnek ve ibret olmalıdır. Bizde hayatımızda ister muhtar olsun, ister Belediye Başkanı, ister milletvekili, ister Vali, İster Kaymakam, İster Hakim, ister Savcı, isterse işçi, memur, öğretmen, müdür… aklınıza ne gelirse gelsin. Eğer bu işleri aşırı şekilde istiyorsak, hile yapıyorsak, normal davranmıyorsak, olağanüstü davranıyorsak, birilerinin hakkını yiyorsak, ayak oyunları yapıyorsak, bulunduğumuz makam ve mevkiyi veya gücü bu durumlar için kullanıyorsak bilinki hepimiz birer SALEBEYİZ ve kul hakkı da yemiş oluyoruz.

Sevginin de aşırısı fazladır; çok fazla seversen ya sevdiğini kaybedersin ya da kendini.

FETÖNÜN SONUDA SALEBE GİBİ OLDU

Aslında günümüzde buna en iyi örnek Fetö yapılanmasıdır. Uzun yıllar devleti yönetenleri dahi etkilemiş olmalarına rağmen bitmek bilmeyen istek ve arzuları onları sonunda bir “SALEBEYE” çevirmiştir. Çünkü onlarda ÇOK AŞIRI bir şekilde ZENGİN OLMAK, MAKAM VE MEVKİLERİ ELE GEÇİRMEK için her şeyi MÜBAH görüyorlardı değil mi? Peki sonları nasıl oldu? Tıpkı Salebe gibi…

Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır…”

 

AK PARTİ DE İKTİDAR KALMAYI HEMDE ÇOK AŞIRI İSTİYOR

Ak Partide iktidarda yani makamda yani mevkide yani koltukta kalmayı çok aşırı derecede istiyor. Bunun için yapmayacağı veya başvurmayacağı bir yöntem maalesef ama maalesef yok gibi… Her seçim öncesi devletin tüm valileri, kaymakamları, emniyet müdürleri, müsteşarları, okul müdürleri vb. tüm memurlar mecburen Ak Partinin emrine girmek durumunda kalıyorlar ve başta muhtarları ve seçmenlere ulaşıp psikolojik baskılar yapıyorlar.

Tarafsız olması gereken tüm kurumlar TRT- RTÜK- AA vb. dolaylı veya dolaysız Ak Partinin iktidarda kalabilmesi için çalışıyorlar veya çalışmak zorunda kalıyorlar.

Her parti seçime niçin girer? Elbette iktidarı devirmek veya yenmek için girer değil mi? Nasıl 2003 yılında Ak Parti Ana-Sol M iktidarını devirmek veya yenmek için seçime girdiyse şimdiki muhalefet partileri de Ak Partiyi devirmek için seçime gireceklerdir. Peki 2003 yılında iktidarda olan üç partiden bir kişi çıkıp Ak Partiye siz bizi yıkmaya çalışıyorsunuz, siz apoyu teslim alan Karaoğlanı devirmeye kalkışıyorsunuz siz ZİLLET- HAİN- PKK vb. gibi insanın hafızasının almayacağı iftiralar atmış mıydı? O zaman da ekonomik kriz vardı ve Ak Parti bu durumu çok iyi kullanıp iktidar olmuştu.

Şimdiler de de ekonomik kriz var ve o gün ki krizden çok daha fazla. Şimdi pandemi ve savaş varsa o zamanda deprem, 11 Eylül ve yine savaş vardı. Ve bunlara rağmen Ak Parti meydanlarda bangır bangır iktidarı eleştiriyordu hatta yerden yere vuruyordu.

O zaman Ak Parti yetkilileri çok rahat TRT’ye çıkabiliyordu. Çünkü TRT tarafsızdı. Peki şimdi muhalefet TRT’ye çıkabiliyor mu? İmkansız! Peki bu makamı ve mevkii aşırı istemekten kaynaklanmıyor mu?

Devletin tüm imkanları Ak Partinin emrinde.. Eskiden partiler sadece hazine yardımı alırlardı. Ak Parti ise adeta devletin tamamını kendisinin seçim kazanması için kullanıyor. Eskiden üç önemli bakan istifa ederdi. Şimdi devletin tüm uçakları, tüm otobüsleri ve tüm ulaşım hizmetleri Ak Partinin emrinde. Muhalefet günde bir iki miting yaparken Ak Parti en az 5 mitingi rahatça yapabiliyor. Neden Devletin ATA uçağı ve özel uçakları var ya ondan!

SIRF SEÇİM KAZANMAK İÇİN APONUN MEKTUBUNA BAŞVURULMADI MI?

Peki yenilenen 2019 İstanbul seçimleri öncesi Aponun mektubuna niçin başvurulmuştu? Pkk’nın iki numaralı ismi Osman Öcalan TRT’ye niçin çıkarılmıştı? Bakın daha Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu TRT‘de görmek nasip olmadı henüz. Tıpkı 2003 -2011 arası Erbakan hocamızı görmek nasip olmadığı gibi.

Peki bu aşırılıklar niçin yapılıyor? Ak Parti iktidarda kalsın diye..

Peki bu yapılanların tıpkı Peygamber efendimize ısrarla zengin olayım diye dua et diye yalvaran Salebe’den ne farkı var? Neden bu kadar ısrar? Neden tüm kanallar Ak Partiye çalışıyor? Neden tüm gazeteler sayfa sayfa Ak Parti reklamı yapıyor? Neden tüm valiler, tüm kaymakamlar, emniyet ve okul müdürleri Ak Partiye çalışmak zorunda kalıyorlar? Neden normal bir seçim dönemi geçiremiyoruz? Neden Ak Parti her yıl hazineden 500 Milyon seçim zamanı da iki katı 1 MİLYAR alıyor da Saadet Partisi bir KURUŞ bile alamıyor? Ve biz buna ADALETLİ SEÇİM DİYORUZ değil mi!? Neden, neden neden?

Darbeci Kenan Evren bile muhaliflerin TRT’ye çıkmasını engellemezken Ak Parti neden engelleme gereği duyuyor sizce? Daha çok makamda kalabilmek için olmasın sakın?

“YAŞ YETMİŞ İŞ BİTMİŞ”

2000 yılında Erbakan hocamız 70 yaşlarında iken sayın Tayyip Erdoğan’da 50 yaşlarında idi. Sayın Erdoğan o gün 50 yaşın verdiği özgüven ile Erbakan hocamıza ithafen “YAŞ YETMİŞ İŞ BİTMİŞ” röportajını veriyordu. Çünkü kendisi 50 yaşındaydı ve 70 yaşına 20 yıl vardı. Ve sayın Erdoğan 70 yaşına gelen liderin bırakması gerektiğini kendisininde bunu yapacağını söylüyordu. Tabi bu sözler kulağa hoş gelen sözlerdi. Tribünler böyle sözleri çok severler çünkü.! Peki şimdi sayın Erdoğan 70 yaşına geldi. Bırakmayı bırakın CB için 3.Dönem aday olamaz diyenler bile hain mumamelesi görüyor. Peki hani “YAŞ YETMİŞ İŞ BİTMİŞ” o zaman. Ayrıca o gün “YAŞ YETMİŞ İŞ BİTMİŞ” denilen Erbakan hocamızdan sonra LİDER veya GENEL BAŞKAN olabilecek; Abdullah Gül, Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan, Numan Kurtulmuş, Abdüllatif Şener vb. en az 10 isim sayılıyordu. Şimdi Yaşı Yetmişe gelmiş sayın Tayyip Erdoğan sonrasında ise GENEL BAŞKAN veya LİDER olabilecek BİR KİŞİ bile yok maalesef.!

BAZEN KAZANDIK DERKEN KAYBETMİŞ OLABİLİRİZ!

2018 seçimlerini kazanınca bizim whatsap gurubunda arkadaşlar zafer çığlıkları atıp beni de kızdırmaya çalışıyorlardı. O zaman gruba şöyle bir şey yazmıştım: “Bazen kazanmak kaybetmektir. Kazanıp kazanamadığınızı zaman gösterecektir.” N’oldu şimdi? Kazanmış mı oldular? O gün ki ekonomik tabloyla bugün ki ekonomik tablo arasında siyah ile beyaz kadar fark var değil mi? Peki Ak Parti o seçimleri kazanmayı AŞIRI istemeseydi; mesela mühürsüz oyları saydırmasaydı, misale bürokrasi tarafından muhtarları aratmasaydı n’olurdu? Diyelim seçimi kaybederdi? Peki o seçimi kazara Muharrem İnce kazansaydı n’olurdu veya ne yapabilirdi? Bence hiç bir şey! Ve şuan Ak Parti rahat yüzde 70-80 ile tekrar geri gelirdi.! Demek ki her zaman kazanmak kazanmak olmuyormuş anlaşılan. Onun için bir şeyi çok aşırı istememek gerekiyormuş. Tıpkı geçmişteki siyasi liderler Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş ve Özal gibi akışına bırakmak gerekiyormuş..!

                       Aşırılık, gerçek mutluluğu getirmez. (Goethe)

HAK YERİNİ MUTLAKA BULUR

Ak Partide bir ilçede uzun yıllar belediye başkanlığı yapan ve 2014 ve 2019 seçimlerinde yerine aday olarak düşünülen x kimseyi akıl almaz yöntemlerle başkan adaylığından uzaklaştırmayı başaran x başkan, ne olduysa oldu birden başkanlığı bırakmak zorunda kalıverdi nedense? Yerine de türlü ayak oyunlarıyla diskalifiye ettirdiği kişi başkan olarak atanı verdi.

2014 yılında Melih Gökçek’in, Mansur Yavaş’a karşı kazandığı Ankara seçimlerinde hatırlayın ne tartışmalar çıkmıştı. Toplum o seçimin Mansur Yavaş’ın kazandığını kabul etmişti ama yılların kurt siyasetçisi Melih Gökçek normal akışı nasıl olduysa değiştiriverdiği iddia edilmişti değil mi? Peki daha sonra ne oldu? Melih Gökçek durup dururken görevden el çektirildi ve şimdi tesadüf odur ki Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı oluverdi. Sizce bu durum bile düşündürücü değil mi? İşte “Etme bulma dünyası” dedikleri bu olsa gerek”.

İstanbul seçimlerinde muhalefete oy verenleri SİSİ’ye vermekle suçlayan iktidar bugün SİSİ ile işbirliği yapıyor. Esenyurt seçimlerini muhalefet kazanırsa “MEKKE VE KABE DÜŞER” diyenlerde Ak Partililerdi. Peki Esenyurt’u Chp kazandı ve 4 yıl oldu Mekke ve Kabe’nin düştüğünü gördük mü?

İktidarda kalmak için her türlü DİNİ VE MİLLİ DUYGULARI kullanmak, istismar etmek, muhalefeti düşmanlaştırmakta makam ve mevkii aşırı şekilde ve aykırı davranmaktan kaynaklanıyor.

                         

               Mutluluk bile haddini aşarsa eziyet olur. Seneca

Ak Partili kardeşlerim bana kızmasınlar, beni anlamaya çalışsınlar. Bizler kendilerini çok seviyoruz ve uyarıyoruz. Bir şeyi aşırı şekilde istemek insana da, cemaatlere de, partilere de zarar veriyor. Onun için ne olur artık “ŞU AŞIRILIĞINIZI ŞU MAKAM VE MEVKİ HIRSINIZA” artık bir DUR deyin N’OLUR N’OLUR!!!

Artık nefislerinize göre değil VİCDANLARINIZA göre hareket edin. Bu AŞIRILIKLARINIZLA gelecek seçimi de rahat kazanabilirsiniz. Ancak gerçekten de kazanabilecek misiniz ondan hiç emin değilim işte.!!!

Sakın bizim niyetimiz samimi falan demeyin. Salebenin niyeti de çok samimiydi ve müslümanlara yardım etmek için çok zengin olmak istiyordu.

Aşırılığın ve Aykırılığın neresinden dönerseniz dönün kardır diye düşünüyorum…

Gelin 2023 seçimleri aşırılığın, aykırılığın, kamplaşmanın, kutuplaşmanın ve ötekileştirmenin olmadığı ve de DEVLETİN TÜM İMKANLARININ kullanılmadığı bir seçim dönemi olarak geçirelim.

Vesselam

Yorumlar
  1. Anonim dedi ki:

    Ağzına ve yüreğine sağlık,Çok yerinde tesbitler.Tabii ders alabilen…