Unutulanlar 6 (Kara Saban-Basak Oynamak-Gül ve Gül Reçeli)
Bu yazımızda, Kastamonu ve ilçelerimizde ve Karadeniz yöremizden unutulan ya da unutulmak üzere olan, geçmişten bugüne çok hatıraları ve anıları olan, hatırladıkça özlem duyduğumuz alet ve yöresel yiyeceklerimizden bazılarını hatırlatmaya gayret edeceğiz.
Kara Saban
Benim kullanılışını pek görmediğim ama kenarda köşede denk geldiğim bir alet kara saban. Hepimizin bildiği resimlerini gördüğü meşhur bir tarım aleti. Buraya yazma sebebim ise birçok dernek veya köy evinde eskiden kullandıkları bir sabanı veya kara sabanı muhafaza etmeleri. Genelde bir çift öküz veya at ile toprağın sürülmesi için kullanılan bu kara saban veya biraz daha metalle desteklenmiş hali saban eskilerin nerdeyse her hikâyelerinin başkahramanıdır. Öküzün sabanda ki gücü ile övünülür. Boyunduruğa uyması, yanındaki çifti ile aynı ayarda ilerlemesi gibi meziyetleri anlatılırdı. Keşke bizlerinde bu eski tarım ve ev aletlerimizi saklayıp sergileyebileceğimiz bir yerel müzemiz olsa.
Saban
Basak Oynamak
Elbette unuttuğumuz ya da daha önce yazdığımız için değinmediğimiz başlıklar çok fazla. Örneğin keşkek yapım süreçleri. Başlarken de belirttiğim gibi amacım tüm unutulanları yazmak değil. Hatırladığım unutulanları yazmak ve sizlerin desteği ile bilmediğim görmek nasip olmayan adetlerimizi işlerimizi buradan kayıt altına almak.
Bu yazı dizisine hazırlanırken çocukluktan aklıma basak adı ile bir oyun geldi. Düz ve sağlamca bir ağaç alınıp üzerinde ki dallar temizlenir. Sadece yerden cesaretiniz kadar yüksek bir güçlü dal yarım kesilir. Bu kısım ayak ile basmak için bırakılıyor. Böylelikle iki tane hazırlanan basaklar oyun için hazırdır.
Her oyuncunun iki adet basağı olur. Yarışırlar top oynarlar. Amaç basaktan düşmeden oyunu devam ettirebilmektir. Aklınızda canlandırabilmek için 2 metrelik bir su borusuna ayak basacak kadar 10-15 cm bir ek takıp üzerine çıkmak gibi düşünün. Çok eğlendiklerini hatırlıyorum.
Aramızda kalsın babam halen bana basak yapmadığı için ben hiç basak oynayamadım.
Bir türlü resimlere ulaşamadım. Çok araştırdım ancak belki de başka bir isimle bilindiği için resim bulamadım. Umarım bir okuyucumuzun elinde böyle bir resim çıkar ve buraya ekleriz.
Gül ve Gül Reçeli
Taşköprü ilçemizin merkez çarşısına yolunuz düştüğünde en sık karşılaşacağınız manzaralardan biridir Şekerciler. Küçük tarihi dükkanların önüne konulan tezgahlara dizilmiş, çeşit çeşit Çekme Helvalar, akide şekerleri, şekerlemeler ve gül reçeli.
İlk tanıştığım zamanlar normal bir manzara gibi gelmişti bana. Zamanla her köşede aynı ürünü görünce dikkatimden kaçmadı. Bu kadar kişi neden gül reçeli satsın ki?
Diğer çeşitler yok gibi neredeyse. Sordum soruşturdum. Kuşkularımda haklıydım. Taşköprü kendine has gülü ve bu nefis kokulu gülünden yapılan hoş kokulu gül reçeli meşhurdu. Maalesef ki her kültürel varlığımız gibi bu güzelliğimiz de unutulmaktaydı. Birkaç kez aldım, hediye getirdim ki azıcık da olsa tanıtımına katkıda bulunayım.
Hediye ettiğim bir arkadaşımın uyarısı ile dikkat edince gördüm ki, eski usuller terk edilerek yeni şeker alternatifli yöntemlere başlanmış. Üretim yapan ve satan hemşerilerimle sohbetlerde bu konuyu hep yokladım. Eski usul üretim yapan var mıdır bilmem ki? Diye yanıt verdiler.
Bu has ve güzel kokulu gül yüksek köylerimizde halen yaşamakta. Umarım yeniden bir ekim planlaması ile canlandırılır. İşleme tesisi kurularak ilçemize katma değer anlamında kazanımları olur. Gül suyu, Gül yağı, gül reçeli derken oldukça güzel istihdam sağlayacağına inanıyorum.
Yukarıda resimde görüldüğü gibi dağ köyünde bile, rast gele ekildiğinde oldukça güzel gelişen ve açan bir gül çeşidi bu. Eminim üzerine düşersek Taşköprü’müzde bu değerimizi yeniden yaşatabiliriz.
NOT: Özel olarak “GÜL YETİŞTİRİCİLİĞİ” bir projeyi Taşköprü Kaymakamlığı ve Taşköprü Belediyesi veya ilgili kurumlara sunmak için hazırlamış bulunmaktayız.
Saygılarımla…
Projenizi merak ettik?