Yaz Tatilinde Neredeydim (Bir Kastamonu’lunun komşu ildeki tatil hikayesi)
İkinci Bölüm : Düştük yollara, artık dönüş vakti. Cidden daha kalabilseydik kalırdık. Sevdik, beğendik ve ilk fırsatta İstanbul’da kalan sevdiklerimizle tekrar gelmek üzere ayrıldık. Hatta şimdiden Sinop’u özledik.
1. Bölüm: Yaz Tatilinde Nerelerdeydim? (Kastamonu’ya Komşu İlden İzlenimler)
YAZ TATİLİNDE NEREDEYDİM : KOMŞU İL
Yol boyu abimin aracında ki arızası nedeniyle sık durarak geldik. Yol üstünde bir köy girişinde çok hoş bir şey gördüm ve inşallah benzer bir yerin banisi olmak bana da nasip olur.
Bir köye giden yol ayrımında. Ana cadde üzerinde mini bir kompleks yaptırılmış. Aracımızda ki arıza ile uğraşmamız ve aynı anda köyde ki evimize yeni aldığımız buzdolabının servisinin telefon trafiği nedeniyle fotoğraflayamadığım için halen üzgünüm.
Yaptırandan Allah razı olsun. Gıpta ettim ve çok beğendim. Bir çeşme, bir küçük mescit, Kadın/Erkek tuvalet, lavabo ve bir de durak yaptırmışlar, sanırım araç bekleyenler kadar servis bekleyen öğrenciler için düşünülmüş. İçinde koltuklar filan vardı durağın. Çok hoştu gerçekten.
Tahmin etmişsinizdir. Bu konuda tek şikâyetim:
Lavaboların kırılması, tuvaletlerin pis bırakılması, etrafa saçılan çöpler. Ayıp yahu! Adam emek vermiş, para harcamış. Yoldan geçen, yolda kalan, servis veya vasıta bekleyen herkes yararlanıyor. Biz orada moladayken, kaç yolcu geldi, durdu su içti, pet şişeleri doldurdu gitti. Kaç traktör arkasında bidonla geldi su aldı.
Bu kadar emeğe yazık değil mi? Benzer bir durumu, Kargı ilçesinin Hacıveli köyü sınırlarında bulunan ve mayasıl hastalığına şifası ile ünlenen mayasıl suyu tesislerinde de görmüştüm.
Bir hayırsever yaptırmış birde bekçi koymuş. Adamcağızı dövmüşler bunu duydum, görmedim. Ama kırılan, duvarları, kapıları. Bozulan su ısıtma sistemlerini, pisletilen yerleri ve çevreye saçılan çöpleri kendim gördüm. Bir daha da mayasıl suyuna gitmedim. Dediklerine göre halen viran haldeymiş.
Neye yaradı? O suya gelenler devam etseydi, bir uğrak yeri olurdu. İnsanlar sürekli gelirdi. Bildiğim kadarıyla Hacıveli köyünün peyniri meşhur. Köylüler ufak satış noktalarında satış yapar kazanır ve üretmeye devam ederlerdi. Bakın şimdi insanlar gelmiyor. Kime zarar verdiniz? Kim kazandı? Neyse, biz asıl konumuza dönelim.
Yolda acıktık. Pidecide yedin ya demeyin o önceki akşam. Boyabat’a döndük, geçmişin verdiği tecrübe ile sulu yemek yiyelim, yöresel yemekler bize alışık değil görüşü ile bir lokantaya doluştuk.
Sanırım turistlerin Boyabat’a gelmesinden dolayı lokantanın işletmecisinden servis personeline kadar bir göz ışıması oldu.
Nakliyeleri, hesaplarının ödemesi ve rahatlarından sorumlu olduğumuz ancak grup içinde ayrı grup olan kızlarımız hanımefendiler hemen ayrı masaya kuruldu. Bu Ayangil sülalesi her nesilde biraz keyifçi galiba?
Saatin ilerlemesi nedeniyle tüm çeşitlerden kalmamıştı. Pide tavsiye ettiler.
-Yoooo. Pideyi En son merkez de yedik. Zirvede bıraktık, artık burada pide yemiyoruz diyerek reddettik. Israr ettiler ama aman dedik son pide tecrübemizden sonra cesaretimiz kalmadı dedik.
Olanlarla yetindik. Karnımızı da doyurduk. Esnaflık, Güleryüz ve anlayışlı tavırlarla adeta Ahilik can çekişiyor ama çok şükür ölmemiş havasını yaşadık. Nerdeyse durun biz götürelim içtenliği ile gezmek istediğimiz kalenin yolunu tarif de ettiler.
Emin olun yemekler on numara beş yıldız değildi. On üzerinden 7-7,5 verirdim. Tas kebabı o etle olmaz, içinde kızarmış küp patates olur, bu yemek sulu et yemeği gibi birçok haklı eleştirim olabilir. Sonuçta İstanbul’da ülke gastronomisinin neredeyse tümünün temsil edildiği kalbinde yaşıyoruz. Ama emin olun güler yüzlü yaklaşımları, anlayışlı tavırları ve çözüm sunan cevaplar ile bunları unutturdular.
Mekanın ismini hatırlayamadım şimdi, Hem restoran, hem otel olan bir işletmeydi. Ana cadde üzerinde bir mekan. Yanlış anlamayın yemekler kötü filan değildi. Hele incir uyutmasını yiyen beğendi, tekrar yerim dedi. Lahmacunu da beğenildi. Et yemeği de oldukça güzeldi. Aslolan ise yemekten bile güzel tavırlarıydı.
Genel olarak memnun kalmadığım mekanları isimsiz ve diğerlerine örnek olsun diye onaylamadığım tavırları ile yazıyorum. Memnun kaldığım işletmeleri mümkün olduğunca adları ile yazacağım.
Eğer yanılırsam haklarını helal etsinler Boyabat’ta ki mekanın ismi “BİRTAT” olsa gerek ama emin de değilim.
Bunları neden anlattığımı Taşköprü kısmında detaylı olarak anlatacağım. Eminim beni daha iyi anlayacaksınız. Evet, birde Taşköprü bölümümüz var. Belki araya azcık Kastamonu ekler veya Kastamonu’ya ayrı bir yazı yazarız bakalım…
Hoşça kalın. Saygılarımla…