Üniversite Sınav Koşusu Zorlu Geçti (Hızır Gibi Bir Dayı Bizi Sınava Son Anda Yetiştirdi)
Her yıl haberlerde seyrettiğimiz, okuduğumuz ve duyduğumuz “Üniversite sınavına yetişemedi, hüngür hüngür ağladı, polis motoru ile son anda yetiştirdi vb” haberlerine bu kez az kalsın biz konu olacaktık son anda paçayı yırttık….Bakın nasıl yırtık?
İkiz kızlarım hukuk ve tıp okuma sevdası nedeniyle geçen yıl puanlarını beğenmemişlerdi. Bu yılda hedeflerini tutturmak için gece gündüz demeden çalıştılar nasip bakalım…
Dershaneydi, özel hocaydı, destekti, kitaptı, defterdi, denemeydi derken 365 gün bayağı stresle, gamla, kederle ve kaygılarla geçmiş oldu.
Geçti mi geçmedi mi inşallah geçmiştir diye dua edelim. Artık evin her bir köşesinde kitap, defter, kalem görmekten gına geldi vallahi.! Çoğu zamanlar birde evde nefes bile alamamakta cabası tabi…
Geçen yıl aynı okula çıkan ikizlerin sınavı bu yıl Bağcılarda ama farklı okullara çıktı. İlk kezde ayrılmış oldular nasıl olduysa işte.
Demek ki çekecek çilemiz varmış…
Özellikle son bir hafta çocuklarla aşırı stresten iletişim kurmakta çok zorlandık. Gerçekten de çok zor bir süreçti Mevlam herkese yardımcı olsun.
Cumartesi sabah her zaman ki gibi erkenden kalktılar. Heyecan ve stres içinde bazen tekrar yaparak bazen evin içinde dolaşıp volta atarak kendilerini yatıştırmaya çalıştılar ama nafileydi.
En fazla 15-20 dakikada gideceğimiz iki okul için saat 09:00 gibi evden çıktık. Önce ikiz kızımı annesi ile Kemalpaşa mah. bulunan Okula bırakıp bizde diğer kızımla Hürriyet mah. bulunan Okula geçecektik. K.Paşa mah. indik ama sokaklar sıkıntılıydı. Tarif ettikleri okulda benim düşündüğüm yol üzerinden taşınmış meğer… Okul zaten yakındı biz geç kalırız düşüncesiyle orada bırakıp döndüm.
Ama ne dönme! Her yer kilit olmuş. Çiftlik’e gelemedim, yan yollardan falan kaçıp Bağcılar Müftülüğünün karşı tarafına yani bizim evin arka tarafına gelebildik. Orada bulunan okullarda da sınav olduğundan aman Allahım her yer adeta kördüğüm gibi olmuş.
Saat 09:37 olmuş ama bende sınavın 10:30’da olduğunu içeri girişlerin 10:00’dan sonra başlayacağını düşünüyordum. Hatta arabayı park edip biraz hızlı yürüyerek bile 15-20 dakikada varırız diye hesap yapıyordum. Ki bu durum uzun sürmedi arka tarafta bulunan kızım birden eyvah geç kalacağız diye başladı ağlamaya… Kızım daha var yetişiriz desem de çok fayda vermedi.
Kızım saat 10:00’dan sonra kimseyi almıyorlar deyince ve iki üç defa tekrarlayınca kafama adeta beton düştü. Araba yerinden kımıldamıyor bile, çabalıyorum ama nafile, park bile edemiyorum.
Neyse ufak bir boşluk bulup arabayı kaldırıma park edip hüngür hüngür ağlayan kızımla koşa koşa gitmeye başladım. Bir taraftan kızımı teselli etmeye yatıştırmaya çalışırken bir taraftan da motor falan geçiyor mu diye bakınıyorum. Bir km falan Bağcılar Halk Sarayının sağ tarafından kestirmeden çimenlerin içinden Mahmutbey caddesine doğru koştuk ama ne koşma.
Hani rüyada korktuğunda kaçamazsın ya aynen öyle… Kızım iki de bir saati soruyor. Ben hep 15 dakka var koş sen diyorum. Bir ara baba yüreği işte sırtıma alayım bari diye düşündüm ama çok zor olacaktı vazgeçtim.
Gözüm bir motor kuryede ama hiç rastlamadı. Bir sokakta vardı ama kimseler yoktu. Bende Cüneyt Arkın olamayacağım için düşüncemden vazgeçtim zaten.
Neyse Eski Vahdet Petrolün karşısına çıkıp yoldan karşı yöne geçtik, araçlar anlamıştı durumu.. Karşıya geçerken bir araba yol verince başka çaremin olmadığını düşünerek arabaya el edebildim. Konuşacak mecalim kalmamıştı. Dayı sınava geç kaldık ne olur bizi yetiştiriver diyebildim ama harıl harıl adeta sarhoş gibiydim.
Neyse ki adam bizi arabaya bindirdi. İnanın konuşamadım nefes nefese kaldım. Kalbim küt küt atıyordu. Okulu söyledik. Allah’ın hikmeti işte adam ben o okulu biliyorum yetiştireceğim sizi deyiverdi. Yollar açıktı ama her kırmızı ışıklar adeta kalbime kurşun gibi saplanıyordu. Kızım iki de bir saati sorsa da bana da nasılsın diye sormayı ihmal etmiyordu. Gerçekten de kötü olmuştum..
Neyse adeta az gittik uz gittik dere depe düz gittik. Dayıya istemsizce şuradan gir falan desem de sen merak etme yetiştireceğim diyerek kendi bildiği yoldan gitmeyi tercih etti. İyi ki öyle yapmış. İki gündür kendim bildiğim yerden gidiyorum o daracık sokaklardan oraya varmakta çok zorlanıyorum. Tek yön olmasına rağmen karşıdan ya bir araba geliyor tıkanıyor ya da araç yolun ortasına park etmiş bekliyor.
Dayı resmen HIZIR gibi yetişti kısacası Okulun yerini ve nereden gidileceğini çok iyi biliyormuş.! Bende biliyordum ama sokaklardan oraya o sürede varmam imkansızdı.
Okulun alt tarafında ışıklar var. Bir sefer yandı önümüzde iki araç vardı inip bağırdım, sağ olsun orada olan bir dayı da destek vererek o iki aracın kırmızıdan geçmesini sağladı. Önümüzdeki kamyonet biraz ileride bize yol verdi geçerken şoförü “biraz erken çıksaydınız ya” diye serzenişte bulundu. Bende sadece teşekkür mahiyetinde el sallayabildim.
Saat tam 10:00’du artık. Sağ tarafa dönüp okulun önüne vardık. Okulun önündekiler adeta alkışlarla tezahuratlarla bizi karşıladılar. Sağ olsunlar polislerimizde bir dakikayı dikkate almadılar hemen içeri soktular ama kızım ağlamaktan ben yorgunluktan bir hal kalmıştık bende bahçeye girip sarılarak vedalaştık. Neyse kızım içeri girince zor sıkı ayakta biraz durup “Hızır dayıya” sarılıp teşekkür ettim, ismini bile soramadım. Son anda arkadan plakasını çektim.( 34 FE 6891) İnşallah bulurum da gerektiği gibi teşekkür ederim artık…
Bu Hızır dayı değil de başkası bir önceki araç veya bir sonraki araç durup alsaydı bizi o okula kesinlikle yetiştiremezdi.
Orada kendimi bir evin duvarına atıp yığılıp kaldım. O durumumu gören bir genç az sonra bir şişe su ile geldi. Bir teşekkürü bile zor ettim, çünkü konuşacak halim yoktu.
Kendime geldikçe bir yudum içip oturmaya devam ettim. Az sonra geçen yıl ikiz kızları sınava giren bu yılda sınava küçük kızını getiren Malatyalı bir abla ikiz kızları ile beni öyle görünce bir şişe su da onlar getirdiler. Birazda konuşunca yarım saat içinde hafiften kendime geldim ama aklım kızımda idi, ben böyle olunca ya o bildiklerini bile unuttuysa diye…
Yaslandığım yerden kalkarken sendeleyip tekrar oturmak zorunda kaldım. O anda telefonumda çalıyordu ama bakacak takatim yoktu. Ayağa kalktım ama siz gelin bana sorun. Ya kızım sınava giremeseydi. Ben onu nasıl yatıştırırdım inanın bunları düşünüp durdum.
Bacaklarım koşmaktan et kesmişti. Sınava yetişememek iftara falan yetişememeğe hiç benzemiyordu. Kızımın hem arabada hem koşarken iki de bir “Eyvah bir senem boşa mı geçecek” demesi beynimde adeta zonkluyordu. Sınav sonrasında korktuğum başıma gelmedi ve kızım baba çok iyi geçti merak etme sadece aklım sende kaldı deyince biraz daha rahatlamış oldum.
Pazar sabahı dersimizi alıp daha da erken çıkıp çok ama çok erken bir şekilde okulun önüne varıp beklemeye başladık. “Korkulu rüya görmekten uyanık yatmak evlaymış” atasözünü çok daha iyi anlamış olarak.
Gerçekten de çok zor bir durummuş! Mevlam herkesin ve tüm öğrencilerimizin yardımcısı olsun. Mevlam hiç kimseyi “Eyvah benim bir senem boşa mı gidecek diye ağlayan bir çocuğunun yanında hiç kimseyi çaresiz bırakmasın.”
Bizim gibi son anda da olsa Hızır gibi bir dayı çıkarıp sınava yetiştirmeyi ve tüm yorgunlukları unutturmayı nasip etsin inşallah.
Bizi sınava yetiştiren “Hızır dayıya” da; tüm sevdikleri ile birlikte Mevlam, sağlık, sıhhat, afiyet, huzur ve mutluluk içinde uzun ömürler ve iki cihan saadeti versin. Amin
Şimdi mutlaka biraz daha erken çıksaydın ya diyecekler olacaktır. Haklısınız demekten başka ne diyebilirim ki? Gerçi ben bu gibi haberleri hep üzülerek seyrederdim ama başıma da geldi ne yapayım. Bazen erkende çıksan, tedbirli de davransan elinde olmayan nedenlerle iş varacağına varabiliyor.
Şunu söylemek isterim. Milli Gazetedeki işim gereği en üst düzey markaya da, ajanslara da, kobilere de her zaman randevularıma erken gitmeyi alışkanlık haline getirmiş ve çok hassas davranan birisiyim. Şehirler arası da olsa, Anadolu yakası da olsa hep 30 dakika önce gitmeye gayret ederim ama bu kez ne olduysa oldu işte.. Allah afvetsin!
İnşallah bundan sonra kimsenin başına gelmemesi ümidiyle…
Selam ve dua ile…