Saadet Partisi Kongresi 24 Kasım’da: Başkan Adayı Sayın Birol Aydın Başkana Açık Mektup
Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, genel başkanlığı bırakması nedeniyle 30 Haziranda yapılması planlanan kongre 24 Kasım’da Ankara’da yapılacak.
Büyük kongreye giden Saadet Partisinde, kongre hazırlıkları, çalışmalar ve istişareler devam etse de henüz tek aday üzerinde ittifak sağlanamadı. Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, YİK ve teşkilatların adayı olarak Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan olarak açıklamıştı. İstanbul Milletvekili Birol Aydın ve eski genel başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ta bu kongrede başkan adayı… Tabi adayım demek yetmiyor, aday olmak için 200 civarında delege imzası şartı aranıyor. Tek aday üzerinde çalışmalar ve istişareler devam ediyor.
Milli Görüşün 50 küsür yıllık tarihinde Erbakan hocamızın vefatından önce ve sonra olmak üzere yüzlerce kongre geçirmiştir. Her bir kongrede mutlaka ama mutlaka muhalif sesler çıkmıştır. Kimisi adaya karşı gelmiştir, kimisi GİK’e karşı çıkmıştır, kimisi de kişilere kimisi de farklı farklı sebeplere karşı çıkmıştır. Milli Görüşün en önemli özelliği istişare geleneğidir. Ancak artık bu gelenek, işine gelen için demokratik, işine gelmeyenler için ise anti demokratik olmaya başlamıştır.
HER KONGREDE BAHANE BANKTAN BEKLENEN BAHANE KREDİSİ ÇIKTI
“Genel Başkan veya YİK’in kararı, “benim” kararımla örtüşüyorsa, Genel Başkanımız ve YİK çok demokratik bir süreç geçirdiler. İnce eleyip sık dokudular, kimseyi kırıp dökmeden muhteşem bir karar verdiler. Bizde böyle diyenlere HELAL OLSUN NE NE BÖYÜK MİLLİ GÖRÜŞÇÜ diyoruz.
Ancak gel zaman git zaman Genel Başkan ve YİK “benim” düşündüğüm ve beklediğim kararın tam aksini verince; İstişareler sağlıklı yapılmadı, teşkilatlar dinlenilmedi, genel başkan ve YİK keyfince bir karar aldı. Temayül sonuçları hiç dikkate almadılar.” oluyor.
İnanın 50 yıl önce de aynı şeyleri Korkut Özal’lar, 25 yıl önce Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, 15 yıl önce Numan Kurtulmuş, 7/8 yıl önce Fatih Erbakan’da aynı şeyleri yaptı, aynı bahaneleri söyledi. Sadece kişiler değişiyor.
Sayın Abdullah Gül ve Sayın Tayyip Erdoğan benzer bahanelerle aday çıkarırken, Numan Kurtulmuş ise şiddetle karşı çıkıyor ve sürecin ne kadar Milli Görüşe uygun olduğunu anlatıyor ve onlara karşı mücadele ediyordu. 2010’da bu kez Numan Kurtulmuş aynı bahanelerle Lideri ve YİK’i eleştirirken, oğul Erbakan şiddetle buna karşı çıkıyor ve Partisinin kararlarının ne kadar isabetli verildiğini anlatıyordu. Çok geçmedi bu kez Fatih Erbakan, aynı veya benzer bahanelerle aday oluyorken, sayın Prof. Dr. Mustafa Kamalak ve sayın Birol Aydın, sürecin ne kadar demokratik olduğunu anlatıp, Milli Görüşün geleneğinde İSTİŞARE’NİN önemine vurgu yapıyorlardı. Keza Zonguldak- Adana ve İstanbul il kongrelerinde Genel Başkan ve Milli Görüş liderinin ne kadar isabetli kararlar verdiğini ballandıra ballandıra anlatanlar şimdi Genel Başkan ve YİK’in ne kadar kötü karar verdiğini anlatıyorlar. Tabi bunlar elbette oldu ve olacaktır da. Çünkü imtihan dünyasında olduğunu unutmamak gerekiyor. Peygamberimizin vefatından hemen sonra bile tartışmalar çıkmış, şimdi tartışma çıkıyor diye yadırgamamak gerekir.
Geçen gün Temel beyin bir konuşmasını dinledim. İstişare süreciyle ilgili iddialara cevap veriyordu ve çok öfkeliydi ve sonunda …”Şerefsizdir” dedi. Bir Lider bu kelimeyi parti içi meselelerinde asla kullanmamalıdır. Ancak İftiralarla bir Lideri bu kelimeyi kullandıracak duruma da asla ama asla getirilmemelidir.
Ben ne olursa olsun ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜNÜN olması gerektiğine inanıyorum. Bir yerde eleştiri yoksa o yerden hayır çıkmaz, nitekim çıkmıyor da. Çıkmadığını hep birlikte görüyoruz zaten. Şakşakçılığın sonu hüsrandır. Tabi eleştirinin de bir edebi adabı olacak ve olmalıdır. Eleştiriyorum diye; hakaret etmek, küfür etmek, alay etmek, küçük düşürmek, iftira atmak, fitne ve fesat çıkarmak, aşağılamak biz MÜSLÜMANLARA kesinlikle yakışmaz değil mi? Yoksa Allah bunun hesabını sorar.!
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Birol Aydın Başkanıma Açık Mektup
Yazı yazmadan önce kafamda yazarım, çizerim sonra yazıya dökerim. Bazen gece aklıma bir şey gelir hemen doğrulur telefona not alırım. Kafamı bir şeye takınca veya sorumlusu olduğum bir programın gecesinde kesinlikle uyuyamam. Hep programı veya konuyu düşünürüm, taktikler ve stratejiler geliştiririm. 8 Kasım Cuma akşamı çok önemli bir toplantı yaptık. Sonra bazı önemli gelişmeler oldu ve sabaha kadar uyuyamadım. Sayın Prof. Dr. Mustafa Kamalak beye mektup yazınca, ve sayın Kamalak hocamda yazıya cevap için arayınca, sayın Birol Aydın başkanıma da dua niyetine yazayım diye düşünüyordum.
Gece bu bağlamda kafamda yazılar yazdım, notlar aldım. Sabahta işe falan gittim, uykusuzluktan yoruldum. İkindi eve girerken dış kapıya geldim baktım whatsaptan Birol Aydın başkan arıyor. Kafam karıştı, yazıyı yazmadım ki, daha yazmadan yazı etkisini mi gösterdi nasıl aradı ki, hemen sezdi. Acaba yanlış bir şeyler mi gitti kulağına falan diye bin bir türlü evham yaparken ve belki de whatsaptan eli dokunmuştur diye düşünürken telefon durdu. Biraz sonra bu kez normalde aradı sayın başkan. Neyse düşündüğüm gibi olmamıştı başka bir konu hakkında bir şeyler sordu da rahatladım.
Sayın Birol Aydın Başkanım; Uzun yıllar bu camianın içindesiniz. Gayretinizden, samimiyetinizden, çalışkanlığınızdan şüphemiz yoktur. Ancak bu kongrede hemen aday olmanız çok yanlış olmuştur. Genel Başkan ve YİK aynı istişareler ve sürecin sonunda Mahmut Arıkan ismini değil de sizin isminizi açıklasaydı yine de bu sürecin yanlış yürütüldüğünü ve Genel Başkan ve YİK’in yanlış yönlendirildiğini iddia edebilecek miydiniz? Büyük ihtimal bu kez geçmişte olduğu gibi hararetle siz savunacaktınız ama bir başkası veya başkaları bu kararın yanlış olduğuna parmak basacak ve aday olacaktı. O zaman sorarım size bu mu dur Milli Görüşçülük? Bu mudur istişare sonucuna eyvallah demek? Niçin muhterem büyüğümüz Oğuzhan Asiltürk gibi olamıyoruz niçin?
İstişarelerde Numan Kurtulmuş genel başkan adayı olmasın diye karşı çıkıyor, karşı görüş bildiriyor. Ama sonuçta Numan Kurtulmuş ismi çıkınca susuyor ve kabulleniyor. Ve Numan beyin ifadesine göre genel başkan seçildikten en çok Oğuzhan bey destek veriyor. Daha sonra yaşanan Numan Kurtulmuş sürecinde ise çıkıp ta; Ben size bu uygun değil, genel başkan olmaz vb. nedenlerle karşı çıkmıştım beni dinlemediniz demedi doğru mu? Peki şimdi Oğuzhan Asiltürk mü doğru yapmış oluyor yoksa sizler mi doğru yapmış oluyorsunuz?
Evet mutlaka yanlışlar, eksikler vardır. Nitekim var da. Bunları dile getirin, harıl harıl çalışın, ziyaret edin, istişare edin ama aday olmayınız lütfen. İlla yanlışları dile getirmek için aday olmanız mı gerekiyor. Aday olmaya gösterdiğiniz gayreti bu süreçte Birlik ve Beraberliğimize gösterseniz vallahi çok şeyler değişir. Bereket gelir bereket.
Sayın Birol Aydın Başkanım; Siz İstanbul il başkanı iken bende Bağcılar Teşkilatlanma başkanlığı yaptım. İl divanlarında ve toplantılarda bir disiplin getirme heyecanınız vardı. Yani toplantı saat 19:00 da başlayacaksa başlamalı derdiniz ama bunu bir türlü başaramadınız. Yani şimdi düşündüklerinizi de genel başkan olunca başaramayabilirsiniz. Sayın Aydın; Hatipliğiniz, bilgi ve birikimiz muhteşem ama herşey bunlarla olmuyor ki; Bakınız daha yeni İBB adayı oldunuz. Ulusal kanallara çıktınız, Sosyal medyayı çok güzel ve çok çok kullandınız ama Nejdet Gökçınar’ın 2.seçimde aldığı oyu bile alamadınız. Demek ki bazı şeyler reklamla, ulusal kanallara çıkmakla ve çok çalıştığınızı düşünmekle olmuyormuş. Elbette ben bunu başarısızlık olarak görmüyorum. Siz başka partiden aday olup aynı kampanyayı yürütseydiniz inanıyorum ki yüzde 6-7-8 hatta yüzde 10 oy bile alabilirdiniz. Saadet Partisi diğerlerinin yaptığını yaparak oy alamaza en iyi örnek budur aslında. Bunun içindir ki ben Saadet Partisini Sabah Namazına, Diğer Milli Görüşçüyüm diyen partileri Cuma ve Bayram Namazlarına benzetiyorum. Konuyla ilgili yazımı linke tıklayarak okuyabilirsiniz.
Sabah namazı demişken; Sayın Birol Aydın il başkanımız ve il divanında konuşma yaparken; Sabah namazına kalkan ama oğlunu çocuğunu namaza kaldırmayan babalara gür bir ses, öfke ve şiddetle “Sen nasıl babasın ya” sözü adeta bir tokat gibi yüzümüzü kızartmıştı. O zaman dedim ki işte Saadet Partisi bu. İşte Saadet Partisi bu. Bir insanın iki Cihan Saadetini istemek ve düşünebilmek ancak biz Milli Görüşçülere has bir özellik olsa gerek.” Şahsen Birol Başkanın bu sert ama çok doğru sözlerini dinlemeye devam etmek istiyorum.
Muhterem Genel Başkanımız ve Liderimiz, İbrahim Titiz bey ile bir süreç yürütmüş. Sürecin sonucunda da Mahmut Arıkan isminde karar verilmiş. Hadi diyelim Temel bey taraflı davrandı. Ancak Erbakan hocamızın en güvendiği bir isim olan İbrahim Titiz ağabeye haksızlık yapmayalım ve yıpratmayalım lütfen. İbrahim Titiz ağabey bir yerde varsa ise; Orada güven vardır. Hakkaniyet vardır, Dürüstlük vardır. Eşitlik vardır. Adalet vardır. Ahlak vardır. Namus vardır. Sır vardır. Şeref vardır. Var oğlu vardır yani.
Sayın Birol Aydın başkanım; Fatih Erbakan, Genel Başkan yardımcılığı, il başkanlığı veya Gençlik Başkanlığı vb. görevleri kabul edip tavsiyelere uysaydı ve sabretseydi, büyüklerini dinleseydi vallahi şimdi otomatikman SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI olurdu. Hiç bir rüzgar da, adayda karşısında duramazdı değil mi? Ama o ne yaptı? Dinlemedi, tavsiyelere kulak asmadı, etrafının esiri oldu, çok aceleci davrandı. Ekstra çabalar onu yoldan çıkardı ve partiden ayırıverdi. Şimdi sizde ne olur şartları zorlamayınız. Bağış üstüne deyiniz ve var gücünüzle çalışmaya devam ediniz.
Kongrede divan başkanlığını siz yaparak saygı değer büyüğümüz Yasin Hatipoğlu hasretimizi gideriniz lütfen. Kongreye birlik beraberlik içinde ve Temel Bey, Mahmut Bey, Mustafa Kamalak Bey, Selman Esmerer, İlyas Tonguç, Abdullah Sevim vb. büyüklerimizle hatta Prof. Dr. Mete Gündoğan hoca gibi dışarıda kalmış değerlerimizle el ele girmek için büyük gayret sarf ediniz. İşte bu çabayı gösterirseniz otomatikman genel başkan adayı olabilirsiniz. Geliniz yol yakınken bu süreci sonlandırınız ve Mustafa Kamalak beyle geçin kamera karşısına gördüğümüz lüzum üzerine biz adaylıktan çekildik deyiverin gitsin. İşte o zaman ellerinizden öper bağrımıza basardık. Gözümüzde de de yüreğimizde daha da büyüyüverirsiniz şartusun.!
Sayın Birol Aydın; Gelin bu kongrede bunları yapın ve sayın Mustafa Kamalak beyin bahsettiği 7-8 grubun el ele kongreye girmesini sağlamaya çalışınız. Geçmiş kongreler gösterdi ki tüm kaybeden adaylar partiden ve en önemlisi “DAVADAN UZAKLAŞIYOR.” Biz sizi seviyoruz. Ayrıca “TECRÜBE EDİLEN ŞEY TECRÜBE EDİLMEZ” diye bize siz öğretmediniz mi? Ne olur şartları daha fazla zorlamayınız ve bu karara saygı gösterip çalışmalara devam ediniz.
Peki Birol Başkanım; Tecrübe edilen şeyi şimdi niçin tecrübe etmeye kalkıyorsunuz? Hani sizin çok güzel anlattığınız; Bir adamın midesi, böbreği veya bir başka hayati organı hasta tedavi olması gerekiyor ama insan keline saç ektirmeye çalışıyor demiştiniz ya; şimdi sizin adaylığınızda Gazze başta olmak üzere Ülkemizde ve camiamızda onca sıkıntılar var iken saç ektirmek gibi bir şey değil mi?
Sonra Gazze’de zulüm devam ederken TV TV, sohbet sohbet “RABITA” anlatan hocaya benzeriz MAAZALLAH!
Prof. Dr. Mete Gündoğan hoca; Saadet Partisine sadece Genel Başkan olursam gelirim demiş ve hala dışarıda. Gelip ne görev verilirse bağış üstüne deseydi inanın şimdiye kadar genel başkan olurdu. Tabi nasip işi bunlar. Ama dışarıda durup ta genel başkanlık beklemekle de kimseye başkanlık verilmez. Ne olur şimdi sizde bu durumlara düşmeyiniz. Ayrı aday olmak demek, liste dışı kalmak demek, GİK’e ve Başkanlık divanına girememek demek. En önemlisi morallerin bozulması demek, kalplerin kırılması demek.
Teşkilatlar olarak; Hani Münir Özkul ve Adile Naşit’in oynadığı 6 çocuklu bir aileyi anlatan “Neşeli Günler” filminde “TURŞU SUYU” yüzünden ayrılan anne ve babalarını barıştırmak için AÇLIK GREVİ yapan çocuklar gibi mi yapalım? Yeter ki sizler birlik ve beraberliği sağlayın biz gerekirse TOKLUK GREVİ bile yaparız.!
Sayın Başkanım; Ben ne sizin ne de Mahmut Arıkan’ın, yıllardır ben genel başkan olacağım diye bir hesap, kitap, kulis yaptığınıza kesinlikle inanmıyorum. Milli Görüşte böyle yapılamayacağını bizlere de sizler öğrettiniz zaten. Şimdi Allah (c.c) Mahmut Arıkan beye bu görevi nasip etti. Etti ama Mahmut beyinde çok çalışıp teşkilatları heyecanlandırması gerekiyor. Efendim TBMM’de grubumuz var. Orada bangır bangır bağırıyoruz. Bol bol araştırma önergeleri veriyoruz. Ne yaparsanız yapın; Erbakan hocamız gibi çalışmadığınız sürece bu teşkilatlar canlanmaz ve hiç bir heyecan da duymaz. Onun için Mahmut Arıkan beyin sorumluluğu çok ama çok büyük. 5-6 Yıldır gündelik siyasetin peşine takıldık gidiyoruz. Gazze dışında ekstra hiç bir şey yapamıyoruz. Eskiden il il, ilçe ilçe konferanslar olurdu. 7/24 saat çalışan teşkilatlar “ Bayramdan Bayrama- Bayramdan Bayrama” çalışır hale geldi. Kongreden sonra bu vb. sorunların mutlaka ama düzelmesi ve teşkilatlara heyecan gelmesi gerekiyor.
Sayın Birol Başkanım; Adaylıktan çekileceğinize yürekten inanıyor, Cenab-ı Allahtan sağlık, sıhhat, afiyet ve iki cihan saadeti diliyorum.
Selam ve dua ile…
Ertuğrul bey yüreğine sağlık güzel kaleme almışsınız
Yüreğine,ağzına ve tüm bedenine sağlık…Tevhidi bir uyarı olmuş..Umarım muhatapları dikkate alır.
Ağzına yüreğine kalemine sağlık Ertuğrul kardeşim Rabbim tesirini halk etsin
Yüreyine sağlık
Allah senden razı olsun kardeşim bütün yazdıklarına aynen katılıyorum Allah yar ve yardımcın olsun