Kastamonu’nun Lezzet Hafızası: Biryan Geleneği Yeniden Hatırlanmalı
Kastamonu’nun geçmişten günümüze taşınan lezzet mirası “biryan” yeniden gündemde. Gazeteci-yazar Erol Erdoğan’ın değerlendirmeleri ve 1931 tarihli Talat Mümtaz’ın yazısı, Kastamonu’nun yemek kültürünü gözler önüne seriyor.

Bir zamanlar Kastamonu sokaklarında kokusu yayılan, bugün “kuyu kebabı” olarak bilinen “biryan”, 1931 tarihli yazılardan günümüze uzanan bir kültür hazinesi. Lezzetleriyle ünlü Kastamonu’nun gastronomik geçmişi, geleneksel kelimelerle yeniden keşfedilmeyi bekliyor.
Biryanın Kastamonu’daki Yeri ve Hikâyesi
Gazeteci ve yazar Erol Erdoğan, Kastamonu’ya yaptığı son ziyaretinde, bugün kuyu kebabı olarak bilinen meşhur lezzetin geçmişteki adının “bîran” veya “biryan” olduğunu öğrendiğini paylaştı. Kastamonu’nun mutfak kültürünü yakından bilen Erdoğan, bu keşfin kendisi için bir sürpriz olduğunu belirterek şu öneride bulundu:
“Kastamonulu esnaf olsam tabelalara ‘kuyu kebabı’ ifadesinin yanına ‘bîran’ ya da ‘biryan’ kelimesini de eklerim. Çünkü bu kelimeler yalnızca birer yemek adı değil, kültürel hafızamızın parçalarıdır.”
Erdoğan, kendi köyündeki geleneksel kelimeleri korumak için kızılcık yerine “kiren”, lahana yerine “kelem”, kanlıca mantarı yerine “elicek mantarı” dediğini ve bu kelimeleri yaşatmanın yerel kültür için bir zenginlik olduğunu vurguladı.
1931’de Kastamonu: Yemeklerin Başkenti
Paylaşılan 1931 tarihli Vakit Gazetesi’nde yayımlanan Talat Mümtaz imzalı yazı, Kastamonu’nun 90 yıl önceki gastronomi dünyasına ışık tutuyor. Mümtaz, Kastamonu’yu “mide işine bu kadar önem veren başka şehir yok” diyerek tanımlıyor ve o dönem şehirdeki aşçı dükkânlarının bolluğunu anlatıyor.
Gazetede yer alan satırlarda “bîran” ve “püryan” kelimeleriyle anılan bu eşsiz yemek, Kastamonu’nun yemek kültüründe ne kadar merkezi bir yere sahip olduğunu gösteriyor. Yazıya göre, sabah saatlerinden öğlene kadar kuzu kesimi ve yemek hazırlığıyla hareketlenen çarşılar, Kastamonu’nun “yemek zamanı şehri” olarak anılmasına neden olmuş.
Biryanın Kültürel ve Turistik Değeri
Günümüzde gastronomi turizmi, şehirlerin marka değerini artıran en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Kastamonu, yalnızca kuyu kebabı ile değil; çekme helva, banduma, siyez bulguru, kara çorba, ekşili pilav gibi eşsiz lezzetleriyle de Türkiye’nin gastronomi haritasında güçlü bir konumda.
Ancak biryan adı, modernleşme süreciyle birlikte unutulmaya yüz tutmuş durumda. Erdoğan, bu geleneğin tabelalarda ve menülerde yeniden kullanılmasıyla hem Kastamonu mutfağının köklü geçmişine vurgu yapılabileceğini hem de turistlere farklı bir deneyim sunulabileceğini belirtiyor:
“Bu kelimeler birer tarih layihasıdır. Çeşitliliği korumak, kültürümüzü yaşatmak demektir.”Kastamonu: Anadolu’nun Gizli Gastronomi Başkenti
1931’de yazılmış makalede, Kastamonu’nun her köşesinde yer alan aşçı dükkânları, dönemin yemek kültürünü gözler önüne seriyor. Yazar Talat Mümtaz, Kastamonu’nun mutfağını o yıllarda bile “başka şehirlerle kıyaslanamayacak kadar gelişmiş” olarak tanımlamış. Bu perspektif, günümüzde de Kastamonu’nun gastronomi potansiyelinin ne kadar güçlü olduğunun kanıtı niteliğinde.
Kastamonu’nun yalnızca coğrafi güzellikleri değil; tarihi kelimeleri, yemek isimleri ve geleneksel tarifleri de korunarak tanıtıldığında, hem yerel halk hem de ziyaretçiler için daha zengin bir kültürel deneyim sunmak mümkün olacak.
Geçmişin İzinde Bir Lezzet Yolculuğu
Kastamonu, yalnızca bir şehir değil; köklü mutfak kültürüyle bir “lezzet arşivi”dir. Erol Erdoğan’ın çağrısı ve Talat Mümtaz’ın satırları, biryan kelimesinin ve Kastamonu mutfağının zenginliğinin unutulmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Kastamonu Haber ekibimiz olarak, şehrin tarihi ve kültürel mirasının yaşatılması için bu tür değerlerin ön plana çıkarılması gerektiğini vurguluyoruz. Çünkü Kastamonu’nun sokaklarında yankılanan “biryan” adı, yalnızca bir yemek değil, Anadolu’nun kültür hafızasının bir parçasıdır.