enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Kastamonu’nun En Büyük Eksikliği: Enecilik, Takım Ruhu, Planlama ve Üretim Aklı

Kastamonu’nun en büyük eksiği ve sıkıntısı birlik olamamak ve ortak akılla düşünememek . Pastırmadan sarımsağa, Kastamonu Günleri’nden ihracata kadar her alanda markalaşmak için bireysel değil, kurumsal ve takım ruhuyla düşünmenin zamanı geldi.

Kastamonu’nun En Büyük Eksikliği: Enecilik, Takım Ruhu, Planlama ve Üretim Aklı
17 Ekim 2025 19:45 | Son Güncellenme: 17 Ekim 2025 21:04
A+
A-

  Kastamonu’nun en büyük sorunu, takım olamamak. Bu sadece futbolda değil; siyasette, ekonomide, üretimde, hatta sivil toplumda bile böyle. Takım olmak, herkesin aynı hedefe odaklanması, birbirini tamamlamasıdır. Bir makinenin dişlileri gibi düşünün: bir dişli eksik olursa makine dönmez.

“Kastamonu’nun Sınırı Ülke Değil, Düşünce Tarzı”

  Bugün Kastamonu’da herkes kahraman olmak istiyor ama kimse arka planda kalmayı kabul etmiyor. Herkes Galatasaraylı Viktor Osimen olmak istiyor ama kimse oyunu kuran, savunmayı yapan ya da perde arkasında çalışan kişi olmayı seçmiyor. Oysa başarı, sahadaki 11 oyuncunun ve tribündeki binlerce insanın aynı duyguda birleşmesiyle gelir.

Aynı eksikliği üretimde de yaşıyoruz. Herkes “ben yaptım” diyor ama kimse “biz nasıl daha iyisini yaparız?” sorusunu sormuyor. Herkes “KAHRAMAN” olmak istiyor. İşte Kastamonu’nun kırılma noktası burada başlıyor.

Sarımsaktan Çıkan Ders

1992 ya da 1993’tü. TRT 2 yeni açılmıştı. O dönem değerli ekonomist Nazmi Kal, bir yayında Kastamonu üzerine konuşurken şöyle demişti:

“Siz sarımsağı yanlış işliyorsunuz. Topraktan alıp satmakla olmaz; işlemeniz lazım. Yağını, suyunu, şampuanını, sosunu yapmanız lazım.”

Aradan 30 yıl geçti, hâlâ aynı noktadayız. Sarımsağı hâlâ topraktan çıkarıp satıyoruz. Ne yağını üretiyoruz, ne sosunu, ne de modern bir formda pazarlamasını yapabiliyoruz.

“Kastamonu’nun Geleceği Kurumsal Akılda Saklı”

Oysa sarımsağın hem gastronomik hem tıbbi hem de kozmetik değeri var. Geçmişte Mehmet Reis gibi isimlerin çabaları olmasa, belki bugün sarımsak bu kadar bile tanınmayacaktı. Hasan Altan’ın başlattığı Taşköprü Sarımsak Festivali tanıtım açısından bir dönüm noktasıydı; fakat orada kaldı. Bir türlü değiştirip farklılaştıramıyoruz.

Bir başka tehlike daha var: tüketim alışkanlıkları değişiyor. Bugünün gençleri sarımsağı bizim kadar kullanmıyor, kullanmayacakta. Artık kimse akşam eve gelip bir hamur kes bir güzel yoğurtla, bol sarımsak döv demeyecek. On beş yıl sonra bu alışkanlıklar iyice azalacak. Yani üretimi artırmaz, ürünü modernleştirmezsek sarımsak da geçmişin bir nostaljisi haline gelecek.

Pastırmadan Pirince, Üründen Markaya

Pastırma örneğinde de benzer bir tablo var. Kastamonu pastırması doğallığıyla Kayseri’den farklı bir noktada. Ancak üretim kapasitemiz sınırlı. Bizim rekabetimiz tonlarla değil, kaliteyle olmalı. Çünkü fabrikasyon üretim markayı zayıflatır, nitelikli üretim ise markayı büyütür.

Çok az şubeleri bulunan meşhur Baklavacı Emiroğlu ve Köşkeroğlu markalarının sahipleri hemşehrimiz Abdullah bey ve Antepli Süleyman bey, yıllar önce bana şöyle demişlerdi:

“Eğer fazla büyürsek, fabrikasyona döneriz. O zaman kaliteyi kaybederiz.”

  Aynı mantık Kastamonu için de geçerli. Bizim hedefimiz pastırmayı daha çok üretmek değil; onu doğallığından ödün vermeden, daha çok üreticiyle üretmek olmalı.
Kastamonu’nun pastırması, siyez bulguru, Taşköprü sarımsağı, Tosya pirinci, Üryani eriği… Hepsi birer marka değeri. Ama biz bu markaların etrafında birleşemiyoruz. Ürünü değil, kişiyi konuşuyoruz. Oysa mesele “kim yaptı” değil, “ne yaptık” olmalı.

Kastamonu Günlerinden Küresel Tanıtıma

İstanbul’da ve Ankara’da yapılan Kastamonu Günleri de bu duruma iyi bir örnek. KASDER, KASKON,  büyükşehirlerin ya da bakanlıkların katkılarıyla yapılan etkinlikler elbette önemli, ama ne yazık ki her seferinde bir kargaşa yaşanıyor. Kim düzenlerse düzenlesin bir türlü ortak akıl oluşmuyor.

  Neden bu organizasyonları sadece İstanbul ve Ankara ile sınırlı tutuyoruz?

 Kastamonu’nun tanıtımını Azerbaycan’da, Makedonya’da, Bosna Hersek’te, Kosova’da, Kırgızistan’da, Türkmenistan’da da yapamaz mıyız?
Elbette yapabiliriz. Ama bireysel girişimlerle değil, kurumsal kimlikle yapmamız gerekir.

  Böyle organizasyonların başında Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası ve KASİAD gibi yapılar olmalı. Çünkü bu tür tanıtımlar kişisel çabayla değil, devlet ve kurum desteğiyle kalıcı olur.
Ertuğrul Köse ya da başka biri kalkıp “ben Azerbaycan’da Kastamonu Günleri düzenleyeyim” derse, belki bir defa olur; ama sürdürülebilir olmaz.

  Oysa bu etkinlikleri Avrupa ülkelerinde, Almanya’da, Hollanda’da, Türk Cumhuriyetleri’nde – kurumsal şekilde düzenlersek hem markalaşma hem ihracat açısından çok değerli bir adım olur. Hem de öncü olmuş oluruz. Ama bunun için önce Kastamonu’nun kendi içinde “ben” değil, “biz” diyebilmeyi öğrenmesi gerekiyor.

Ne yazık ki şu anda herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor.
Siyasi partilerde, STK’larda, derneklerde…
Herkes “ben daha iyi yaparım” diyor.
Ama kimse “o da yapabilir” demiyor.

Bu “ben” zihniyeti değişmedikçe, Kastamonu hiçbir alanda takım olamaz. Çünkü “ben” diyen çok, “biz” diyen yok.

Değişen Dünyaya Ayak Uydurmak

  Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Bakkallar süpermarketlere yenildi, süpermarketler zincir marketlere yenildi. Şimdi zincir marketler de e-ticarete yeniliyor.

  Bugün “yarışamayız” dediğimiz devler, yarın tarih olacak. Ama o geleceğe hazırlananlar kalacak. On yıl sonra belki fiziksel para bile kullanılmayacak. Dijital para ve online ticaret hayatın normali haline gelecek.

  Kastamonu bu dönüşüme hazırlanmazsa, en değerli ürünlerini bile satamaz hale gelir. Çünkü dünya artık “topraktan çıkan” ürünü değil, “işlenmiş, ambalajlanmış, markalaşmış” ürünü satın alıyor.
O yüzden bugünden başlamamız lazım. Sadece üretmek değil, üretimi akılla yönetmek, takım halinde planlamak zorundayız.

 Kastamonu’nun Geleceği Takım Ruhunda

Kastamonu’nun kurtuluşu bireysellikte değil, birlikte üretimde.
Pastırmayı da, sarımsağı da, pirinci de, siyezi de kurtaracak olan şey “takım ruhu”.

Kişiler değil, fikirler konuşmalı.
Kahramanlar değil, ekipler öne çıkmalı.
Ancak o zaman Kastamonu hem yerelde hem dünyada hak ettiği yere gelir.

Gerçek başarı; herkesin gol atmasında değil, kimsenin kaleyi boş bırakmamasında gizli.

Selam ve dua ile…

Ertuğrul Köse

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.