Kastamonu’da Asırlardır Ayakta: Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii
Kastamonu’nun Tosya ilçesinde yer alan Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii, Osmanlı’nın mimari, vakıf ve ilim anlayışını aynı çatı altında buluşturan, asırlardır ayakta kalan eşsiz bir tarih mirası olarak dikkat çekiyor.

Kastamonu Tosya’daki Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii’nin tarihçesi, mimarisi, vakıf sistemi ve geçirdiği onarımlar… 1584’ten günümüze uzanan bu eşsiz Osmanlı eserini keşfedin.
OSMANLI DEVLET AKLININ TAŞA YANSIMIŞ HALİ
Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii, Kastamonu’nun Tosya ilçesine bağlı Hocafakı Mahallesi’nde yer almakta olup, Osmanlı klasik dönem mimarisinin Anadolu’daki güçlü örneklerinden biridir. Hicri 992, miladi 1584 yılında Abdurrahman Paşa tarafından inşa ettirilen cami; yalnızca bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda ilim, vakıf ve sosyal düzen anlayışının merkezinde yer alan çok yönlü bir külliye yapısıdır.
Caminin banisi Abdurrahman Paşa, Osmanlı bürokrasisinde önemli görevler üstlenmiş; Rumeli ve Mısır defterdarlığı yapmış, Bursa, Maraş ve Bağdat beylerbeyliği görevlerinde bulunmuştur. Bu tecrübe ve devlet aklı, inşa ettirdiği caminin mimari detaylarında ve vakıf düzeninde açıkça hissedilmektedir.
732 metrekarelik bir alan üzerine kurulan yapı, geniş avlusu ve planlı kütlesiyle Tosya’nın siluetinde tarihî bir odak noktası olmayı sürdürmektedir.

MİMARİDE ESTETİK VE FONKSİYONUN UYUMU
Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii’nin avlusu doğu, batı ve güney yönlerinden üç ayrı girişe sahiptir. Avlunun kuzeyinde ise üzeri kubbe ile örtülü zarif bir şadırvan yer alır. Bu düzenleme, Osmanlı cami mimarisinde hem estetik hem de işlevselliği bir arada sunan klasik bir anlayışı yansıtır.
Son cemaat yeri, mermerden altı sütunun taşıdığı beş kubbe ile örtülüdür. Uçlardaki sütunlar sekizgen formda, ortadakiler ise yuvarlak biçimde tasarlanmıştır. Bu sütun düzeni, yapıya hem statik denge hem de görsel bir ritim kazandırmaktadır.
Camiye kuzey cephedeki ana kapıdan girilir. Kapının üzerindeki mukarnas dolgular, Osmanlı taş işçiliğinin inceliğini gözler önüne serer. Kapı üzerinde yer alan ve 992 (1584) tarihini veren kitabe, caminin inşa sürecini ve ruhani anlamını edebi bir dille ifade eder. Bu kitabe, yapının yalnızca mimari değil, manevi yönünün de güçlü olduğunun bir göstergesidir.
Ana yapı duvarları bir sıra kesme taş, dört sıra tuğla olacak şekilde örülmüş; bu teknik, Osmanlı’da hem dayanıklılığı hem de estetiği önceleyen bir yapı anlayışının ürünüdür.
KUBBELER, AKUSTİK VE İÇ MEKÂN DETAYLARI
Caminin üst örtüsü, ortada büyük bir ana kubbe, etrafında dört yarım kubbe ve kuzey cephenin iki köşesinde yer alan iki küçük kubbeden oluşur. Bu örtü sistemi, ikisi sekizgen ve bağımsız, ikisi duvara bitişik olan ve “fil ayağı” olarak adlandırılan dört büyük sütunla taşınmaktadır.
Kubbe kasnaklarına yerleştirilen küçük küpler sayesinde iç mekânda doğal bir akustik oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu detay, Osmanlı mimarisinin yalnızca görselliği değil, ses ve kullanım konforunu da dikkate aldığını gösterir.
Beşgen planlı mihrap bölümü, yarım kubbe büyüklüğünde dışa taşırılmıştır. Mihrap nişi, ana giriş kapısında olduğu gibi mukarnas dolgularla süslenmiştir. Mihrap, minber ve vaaz kürsüsünün mermerden yapılmış olması, yapının inşa edildiği dönemdeki maddi imkânları ve estetik anlayışı açıkça ortaya koyar.
Caminin dikkat çeken unsurlarından biri de “döner sütun” uygulamasıdır. Ancak bu camide klasik örneklerden farklı olarak, mihrabın sağ ve solundaki iki pencerenin duvarlarına ikişer adet olmak üzere toplam dört döner sütun yerleştirilmiştir. Yapıda bir dengesizlik oluştuğunda bu sütunların sıkışarak dönme özelliğini kaybetmesi, mimarinin adeta kendi kendini kontrol eden bir sistemle tasarlandığını gösterir.
İç mekân, çok sayıda pencereyle aydınlatılmakta; revzenler ve kalem işi süslemeler ise 1943 depreminden sonra yapılan restorasyon çalışmalarına aittir.

VAKIF GELENEĞİ VE İLİM MERKEZİ KİMLİĞİ
Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii, vakıf sistemi açısından da son derece zengin bir yapıdır. Abdurrahman Paşa, caminin sürdürülebilirliği için İstanbul’da evler, Ankara Kalecik’te Bezzazlar Çarşısı’nda 58 dükkândan oluşan bir ticaret hanı ve 460 bin dirhem nakit parayı vakfetmiştir. Bu gelirler, “on bir hesabıyla” nemalandırılarak cami, medrese ve su giderlerine harcanmıştır.
Vakıf kayıtlarında; müderris, medrese talebeleri, imam, hatip, müezzinler, Kur’an okuyucuları, duahânlar, kayyım, ferraş, salâhânlar ve kütüphaneci gibi pek çok görevliye düzenli maaş bağlandığı görülmektedir. Ayrıca camide her gün birer cüz okumakla görevli otuz kişi ve bu cüzleri dağıtan görevli bile vakıf sistemine dâhil edilmiştir.
Belgelerden, caminin avlusunda en az dört ayrı medresenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, yapının yalnızca ibadet değil, aynı zamanda bir ilim ve eğitim merkezi olarak da işlev gördüğünü ortaya koymaktadır.

YANGINLAR, DEPREMLER VE BUGÜNE ULAŞAN MİRAS
Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii, tarih boyunca birçok zorlu süreçten geçmiştir. 1756 ve 1868 yıllarında onarımlar görmüş, 1914 yılındaki yangın ve 1945 depremi sonrasında da kapsamlı tamiratlar yapılmıştır. Kuzeybatı köşede yükselen minare, depremde yıkılan eski minarenin yerine inşa edilmiştir.
Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan Mer’aşi Abdurrahmanpaşa Camii, ibadete açık olup Tosya’nın ve Kastamonu’nun yaşayan tarihî yapılarından biri olma özelliğini sürdürmektedir. Kastamonu Haber için kaleme alınan bu eser, geçmişten bugüne uzanan vakıf bilincinin, mimari zarafetin ve manevi mirasın somut bir göstergesi olarak varlığını korumaya devam etmektedir.