Kastamonu İzlenimleri 3: Köy Yolları Nasıl ve Geleneksel Köy Programları Niçin Yapılıyor?
Köy yollarımız için yıllardır yazıp çiziyoruz, anlatıyoruz, konuşuyoruz. Sadece köy yolu mu Taşköprü Çiftlik Pazaryeri ve Tosya yolunun da genişlemesi gerektiğini söyledik durduk. Ekim Kasım aylarında köy yollarımız yeni yeni kumlanıyordu, ve yapılan yerler çok güzel oluyordu. Resim ve videoda çekmiştim ama hele bir Nisan sonunu ve Mayıs ayını görüp öyle değerlendireyim diye yazmamıştım.

Mayıs ayı gelince gittim, gezdim ve gördüm ve kararımı verdim. Peki köy yolları nasıl olmuş?
KÖY YOLLARI GAYET GÜZEL OLMUŞ
Kasım ayında sezonu kapatıp Anne ve babayı İstanbul’a getirmeye gittiğimizde Çiftlik Pazaryerinden yukarısının yollarında harıl harıl çalışma yapılıyordu. Kış bitip sezonu açmak için gittiğimiz Mayıs ayında ise köy yollarının nasıl olacağı merak konusu olmuştu. Nedenine gelince, geçen yıl Mayıs ayında gittiğimizde bazı yerlerden çıkamamış ve kendi imkanlarımızla yani kazma kürekle yolları açmıştık. Bu yıl ise gittiğimizde Çiftlik Pazaryerinde köye kadar yollar çok güzel olmuş, tozda olmuyor, asfalt gibi çok güzel olmuş. Sadece tomruk kamyonlarının çok işlediği bazı yollarda çukurlar oluşmuş. Ama geneli diri efe olmuş inşallah daha da efe olur. Hatta bizim mahalle Yayla ile Kirazcık arası bile çok güzeldi ama sadece silinmişti, kumlama olmamış. Bu ara yol köy yolu değilmiş, Orman yolu imiş. İşin garibi ise yıllardır ne köy hizmetleri ne de Orman bu yola bakmıyordu bir türlü. Elimizden kazma kürek düşmüyordu. Hatta geçen yıl Körüşün Bayramın traktörüne düzelttirdik bazı yerleri. Bu yıl bu yolda güzeldi ancak biz köydeyken yağan aşırı yağışlardan sonra bozuldu, çamurlaştı, kayganlaştı ve çukurlaştı. Yani beni de kumlasınlar diye adeta gözyaşı döktü. İlgililere duyurulur.
BU YIL YOL DEĞİL SANSAR SÜRPRİZ YAPTI
Her bahar köye gittiğimizde ya yol sürprizi ile karşılıyoruz veya başka bir şeyle. Bu yıl yollar güzel derken, eve girdiğimizde bambaşka bir sürprizle karşılaştık. Normal de tavanlar falan kapalı doğru dürüst toz bile olmuyordu yıllardır. Koridor kısmında ufak tefek dağınıklıklar vardı ama mutfak tarafı felaketti. Kapı da kilitli olmasına rağmen bacadan giren sansar odayı perişan etmiş. Şeker vb. dolaplarda bulunan kuru gıdaları çıkarıp bir güzel keyfine bakmış. Çay paketlerini açıp birde savurmuş. Yemiş yemiş sıçmış doldurmuş. Kış boyu bizim eve kaymakam olmuş. Buzlar çözülünce gitmiş sanki. Eve düşman girse bu kadar hasar vermezdi. Bardakları falan özene özene param parça etmiş. Yani ilk bakışta kesinlikle sanki biri girmişte özel çaba sarf etmiş, özene bezene kırmış gibi geliyor. Hele ki Ayçiçek yağını zorlamış ama açamamış, onu da açsaydı yanmıştık şartusun. Her tarafa yayıp yayıp sıvıyor namıssız. Madem girdin güzel güzel ye iç yat, ne her tarafı kırıp döküp parçalıyorsun ki be hayvan oğlu hayvan. Garezin ne? Önceki sene de komşumuzun evine soba bacasından girmiş ve perişan etmişti ve ayçiçek yağını her tarafa dökmüştü. Bu yıl nöbeti biz devralmış olduk. Neyse can sağlığı yapacak bir şey yok..

Sansar mı düşman mı?
KAMYONLAR YOLLARI ÇABUK BOZUYOR
Kamyonların yüklü geçişiyle yer yer çökmeler oluşmuş olsa da genel olarak yollar asfalt görünümündeydi. Yollar için emeği geçen başta geçen yıl Hocaköyü Sorguncukta gerçekleştirdiğimiz geleneksel köy programımıza kadar gelip yolları görüp yapma sözü veren ve yapılmasına vesile olan Kastamonu Milletvekili Avukat Halil Uluay kardeşime, İl genel meclis üyesi Bayram Özsoy kardeşime, bir önceki meclis üyesi Hüsnü Yılmaz abimize, Mustafa Çelik kardeşime ve diğer tüm emeği geçenlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum ve ediyoruz.
Tabi mesele sadece yol değil. Mesele köylerimizin birer birer boşalmasına karşı, yeni bir umut, yeni bir hareket kazandırabilmek için Çiftlik Pazaryeri ve yapılması gerekenler, 15 köyün muhtarlarına açık mektup tarzında yazacağım bir sonraki yazımı okumanızı ve değerlendirmenizi istirham ediyorum.

Geleneksel Köy Programları tek program halinde yapılmalıdır.
Hocaköy’de her yıl bir mahallede gerçekleştirdiğimiz geleneksel köy mevlit ve YAZET programlarımız çok ilgi gördü görmeye de devam ediyor. Bu etkinlikleri sadece mevlid ile sınırlı tutmuyoruz. Çocuklar için bisiklet yarışları, çuval ve yumurta yarışları, yürüyüşler, sohbetler organize ediyoruz. Geçen yıl Sorguncuk Mahallesi’nde çok güzel bir program yapmıştık. Kararımızda her yıl bir mahallede yapıp köy olarak birlik beraberliğimizi daha da pekiştirmekti.
Ama öncülük etmek kolay değil. Organizasyonları düzenleyen biz olunca, tüm eleştiriler, eksiklikler hatta kimin niçin katılıp katılmadığı vb. lüzumsuz bir çok şey bize yöneliyor: Bir Program sadece o gün 3-4 saatle olmuyor. Onun aylar öncesinden başlayan bir organizasyonu, duyurusu, masrafı, ayrıntıları, yemeği, çayı, şekeri, yemeği, afişi, pankartı vb. envai çeşit hazırlığı var. Sırf bir gün öncesi program yapılacak ortamı hazırlamakla geçiyor. Ben bunlardan şikayetçi değilim. Şikayetçi olsam zaten hiç girmem bu işlere. Ancak Program günü birisi geliyor, Şu kişi niçin katılmadı, bu kişi niçin gelmedi, biri Muhtar neden gelmedi, biri Hoca nerede, biri niye burada yapıyorsunuz, biri o niçin katıldı, biri yemekleri niçin şurdan almadınız, niçin kendimiz yapmadık, Şu ne kadar para verdi, ses düzeni niçin bozuk vb. 50 çeşit soru sorunca bunalmıyor değilim.
Benim bir özelliğim var, her söyleneni sineye çekiyorum ve hep iyi tarafına bakıyorum. Program günü bir cenaze olmuştu. Cenazeye gidenlerin bazıları yetişti bazıları ise gelmedi programa. Biz gelmeyene veya katılmayana niçin gelmedin niçin katılmıyorsun diye hesap soracak durumda değiliz. Biz katılan sağlar bizimdir der geçeriz. Kastamonu milletvekili o kadar yoğunluğuna rağmen hatır saymış gelmiş, ve 500 kişiye yakın katılım olmuş daha ne isteyelim ki?
Her söyleneni birine söylesem fitne çıkarırım, dedikodu yapmış olurum. Allah şahit olsun kimseyi düşürmemek için kılı kırk yarıyorum. Benim niyetim kimseyi kırmak, dökmek değil, Kimseyi kimseye birbirine düşürmek değil. Ama korkuyorum kaş yapıyorum derken göz çıkarırım diye.
Kıran Yayla olarak başladığımız program için, önce Kıran Yaylalıları birlikte yapmaya ikna etmeye çalıştım. Sonra Sorguncuk cami yapmış onlarda ayrı mevlit yapmak istiyorlardı, Allah razı olsun onlarda ikna olup önceki yıl Hocaköyümüzde, geçen yıl Sorguncukta çokta güzel katılımla beraber yapmış olduk. Her mahalle ayrı ayrı mevlit yapacağına, her sene sırayla bir mahallede ortak etkinlik düzenlemek, daha kalabalık, daha anlamlı, daha güçlü olmak açısından son derece önemli. Çünkü Hocaköyü ayrı, Sorguncuk ayrı, Kıran,Yayla, Mehter ayrı değil. Hepimiz aynı ecdadın torunlarıyız. Koca Muhtar, Islıkçı, Hasan, Memiş Hoca, Mustafa, Yaşar Çiftçi, Halidin Şaban, Fırfırlı, Çolak, Hatıpların Kamil, Ziya, Kasım Usta, Kadı memed, Usta Kamil, Cafer, İzzet, Bacak Hasan, Hamit, Çakır Taksim, Paşa, Murad, Abduruk, Ömer, Bekir, Ayluklu, Akman, Ahmet, Yusuf, İmam, Emekli, Yusuf emmi, Kazım, Satı, Mutalip, Esed, Hilmi, Hamit, Hamitağa, Ayluklu, Süleyman, Muhammet, Hasan, Hüseyin emmiler ve niceleri… Hepsi ve niceleri hepimizin hatıralarında yaşayan kıymetli isimler. Onun için ayrı gayrı olmaz olmamalıdır.

Dargınlıkların Gölgesinde Kaybolan Köyler
Köylerde insanlar azaldıkça ne yazık ki dargınlıklar daha da artıyor. Fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerden dargınlıklar bizi de zor duruma sokuyor. Köyde kimse kalmamış, ama küs kalmışız. Bu küslük geleneğinin kırılması ve bitirilmesi gerek. Küçücük meseleler, koca gönülleri kırıyor. Bizim bunu aşmamız, bir arada olmamız lazım.
Bu vb. sebeplerden ve endişelerimden dolayı bu yıl içimden organizasyon yapmak gelmiyor inanın. Dangır veya Mehter köyünden bir ses çıkmadı. Bizim köyde yer yok. Kurban yaklaştıkça program ne zaman diye arayan soranlar çoğaldı Hevesim kırıldı mı, kırılmadı ama endişelerim var. Kaş yapayım derken göz çıkarmaktan korkuyorum. Aslında bu yıl Pazaryerinde geniş kapsamlı yapmayı hayal ettim ama bir iki yoklama yaptım ve işlerimin yoğunluğu nedeniyle motive olamadım maalesef. Bu yılda Ötegeçeden yapalım bari dedim bir abiyi aradım oda gönülsüz davrandı bende tamam dedim. Aslında bir seferde İstanbul’da yapalım diyenlerde olmuştu. İstanbul’da belki kışın yapılabilir.
Ama inşallah yetiştirebilirsem Temmuz sonu ya da Ağustos ayında, pazar yerinde bir buluşma organize etmeyi hayal ediyorum. 3-5 köyle de başlayıp daha sonra nasıl olsa 15 köyden katılım olur diye düşünüyorum. Hem pazaryerinin yeniden canlanması için kıvılcımı başlatmış oluruz. Pazaryeri canlanırsa tüm köyler canlanır. Bu konuyu da bir sonraki yazıda detaylıca yazmaya çalışacağım inşallah.
KÖY PROGRAMLARI NEDENİYLE İLGİNÇ GELİŞMELERDE OLUYOR
Köy programlarını yaparken çokta güzel gelişmeler oluyor. Sorguncuktan Koca muhtar lakaplı İrbehem emminin aynı ismi taşıyan Galinse Hatıplar mahalllesinden İbrahim Aslım abi, programı duyup bende katılmak istiyorum diye araması ve her yıl katılması, geçen yıl Çorumluymuş, Çakır Taksim emminin kardeş İzzet emminin damadı imiş, arayıp her iki isim adına bizde katılıyoruz demeleri, özellikle gençlerin ve çocukların yoğun katılımı insanı hem duygulandırıyor hem de birlik beraberlik adına motive ediyor. Allah razı olsun herkesten. Biz herkes kendi imkanı neye yetiyorsa vereceği miktar konusunda herkesi serbest bırakıyoruz. Rakamları açıklamıyoruz ki kimse kimseyi eleştirmesin, görmesin diye. Ha bir çok kişi ne kadar eksik kalırsa ben tamamlayım diyor. Bu işleri amatörce yapmak lazım. Yani doğal, doğaçlama. Ne kadar eksik bulmaya çalışırsak o kadar zorlaşır program yapmak. Böylesi programlar disipline etmeye çalışmak demek insanı yorar ve yoruyor da. Maksat hasıl olsun yeterli bence.
Bizlerin esas maksadı köylerin sönmemesi, veya bu durumu geciktirebildiğimiz kadar geciktirebilmek. Allahtan ümit kesilmez. Gün doğmadan neler doğar. Ve inşallah o güneş mutlaka doğacaktır.
Selam ve dua ile…
Ertuğrul Köse
ağzına kalemine sağlık