Kabir Cennet Bahçesi mi Yoksa Cehennem Çukuru mu?
Kabir hayatı insanların ölümünden sonra dünya ve ahiret âlemi arasında geçici bir süre devamettirdikleri devre olup ‚kabir hayatı‛ veya ‚berzah âlemi‛ şeklinde isimlendirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de hem kabir hem de berzah kelimesi kullanılmıştır.1 Bununla birlikte kişinin kabir hayatı yaşaması için mutlaka bir mezara konulması şart olmayıp hangi şekilde olursa olsun kişi bu evreden geçecektir. Bu esnada vücudun bütün uzuvlarının canlı ve sağlam olması gerekmediği gibi vücudu parçalanmış, yanmış, havaya karışmış, küllere dönmüş, vahşi hayvanlara yem olmuş kişiler dahi ya azab görecek ya da nimete nail olacaklardır.
KABİR CENNET BAHÇESİ, VEYA CEHENNEM ÇUKURU
Esselamü aleyküm! Kıymetli kardeşlerim! Alem-i Ervah’tan başlayan insanın serüveni dünya hayatını tamamladıktan sonra kabir hayatı ile devam ediyor. Topraktan yaratılan insan tekrar toprağa dönüyor. Allah dilediği kadar onu kabirde tutacak, sur borusu ile diriltecektir.
İnsanın kabre girmesinden yeniden diriltildiği zamana kadar geçen süreye “Berzah hayatı” denir. Kabre giren insana Münker ve Nekir melekleri şu soruları soracak? Rabbin kimdir? “Allah” diyeceğiz. Peygamberin kimdir? “Hz. Muhammed (s. a. v.) diyeceğiz.
“Dinin nedir” sorusuna da “Dinim İslam’dır” şeklinde cevap vereceğiz. Kişi İslam üzere bir hayat sürerse, bu soruları kolayca cevap verebilecektir. Son nefeste bu diller konuşmazsa bülbül gibi dilin olsa da fayda yok. Allah güzelce cevap verenlerden eylesin!
Bir Hadis: “Biriniz öldüğü zaman, ona, varıp yerleşeceği yer sabah akşam gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise, cennetliklerin yeri; cehennem ehlinden ise cehennemliklerin yeri gösterilir. Ona, “Senin yerin burasıdır, Kıyamet günü burada olacaksın, denilir.” (Buhari)
ÖLÜME, AHİRETE HAZIR OLALIM!
Kardeşler! Akıl ve baliğ olan kişiye mükellef denir. Mükellef, Allah’ın emir ve yasaklarından “sorumlu” olmaktır. Kendisine peygamber sesi, Allah bilgisi ulaşan kişi “mükelleflik” görevlerini yapmaktan sorumludur. Her insan kendisine ulaşan bilgiyi yaşamakla görevlidir.
Bir sebepten peygamber sesi duymayanlar aklı ile bu kainatın bir varlık tarafından yaratıldığını bilmekle yükümlüdürler. Çünkü, kişinin Rabbini bilmesi akli bir olaydır. Böylelerinin başka bir şey bilmesine gerek yoktur. Bilgiye ulaşma imkanı olanlar bilgiye ulaşmalıdırlar.
Peygamberler aracılığı ile insanlara ulaşan bilgilere “Haberi Sadık” denir. Peygamberimizin bir sıfatı da “Muhbiri Sadık – doğru haber getirendir.” Peygamberleri Allah seçip gönderdiği için, onların insanlara bildirdikleri “Haber-i Sadık”tır. Yani doğru sözler ve ilim.
Pek çok kişi ve pek çok yerde aynı olarak söylenen sözler mütevatir sözlerdir. Tevatür, insan için sağlam bilgi ve ilimdir. Allah’ın indirdikleri tevatür sözlerdir. Pek çok sahabenin şahit olduğu peygamber hadisleri (sözleri) de mütevatir cinsindendir.
KENDİ KUSURLARIMIZI GİDERMEYE ÇALIŞALIM
Kardeşler! Kişi noksanlarını, kusurları görür ve onları tamamlamaya çalışırsa olgunlaşır. Kendi eksikliklerimizi görelim, kendi günahlarımıza ağlayalım. Başkasının yanlış ve ayıplarını araştırıp yaymak gibi bir görevimiz yok. Allah onları biliyor, melekler yazıyor.
Durmadan başkalarının eksiklik ve ayıplarını konuşan insanlar, bunu yapmaktan kendi kusur ve ayıplarını göremezler. Herkes kabrine ayrı girecek, herkes hesabını Allah’a ayrı verecek. Allah bizleri hesabını verenlerden eylesin! Allah’a emanet olunuz, benim can kardeşlerim!
Şakir Tarım
Gazeteci Yazar
Yorumlar