enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Her Seçimi Kaybeden Başarısız mı Sayılır?

14 ve 28 Mayıs seçimlerini artık geride bıraktık. Neticede İktidar bir seçim daha kazanmış oldu. Muhalefet ise bir seçimi daha kaybetmiş oldu. Tabi muhalefet seçimi kaybedince SUÇLU tek kişi oldu. O da Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Peki sadece Kılıçdaroğlu mu suçlu?

Her Seçimi Kaybeden Başarısız mı Sayılır?
15 Haziran 2023 15:48 | Son Güncellenme: 15 Haziran 2023 22:59
A+
A-

Peki bu durumda muhalefet seçimi kazansaydı BAŞARI kimin olacaktı? Yine tek kişinin mi yoksa tüm muhalefetin mi başarısı olacaktı?

Ben inanıyorum ki tüm muhalefet liderleri, il başkanları, belediye başkanları, teşkilatları, hatta muhalif gazeteciler, Tv’ler ve gazeteler bile başarıdan pay çıkaracaktı. Hatta ben bile..

Peki başarının sahibi bu kadar çok oluyorsa başarısızlığın sebebi niçin tek kişi oluyor? Hani bir Futbol takımı galip gelirse tüm yönetim kameralar karşısına geçip başarının tadını doya doya çıkarıp ballandıra ballandıra anlatıyor ama takım mağlup olduğunda ise herkes bir tarafa kaçıyor ya, aynen bu seçimlerde öyle oldu.

Ben şahsen Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecinde çok başarılı buldum. Hatta beklentilerin çok ama çok üstünde bir performans sergilediğini bile düşünüyorum. Heyecanı, enerjisi, vaatleri, çözüm yolları, projeleri, dili, uslubu, uyumu gayet iyiydi hatta süperdi bile diyebilirim. Kazanacak aday olup olmadıyla ilgili ise yapılan tüm anketlerde önde görünüyordu. Demek ki kazanma potansiyeli vardı. Kupa da finale çıkmış bir takım 90 dakkası berabere bitmiş, uzatmalarda gol yiyip elenmiş, gayet normal yani. Şimdi bu finalde elenen takım başarısız diye yerden yere vurmaya ne gerek var? Bence vurulmamalıdır. Ha başarısızlık varsa ki evet var, ancak hemen seçim akşamı tüm suçu sayın Kılıçdaroğlu’na atıp kenara çekilmek ve illa değişim diye tutturmak doğru bir davranış olmasa gerek. Elbette seçim başarısızlığı uzun uzadıya değerlendirilmeli, istişareler yapılmalı ve gereken neyse mutlaka gerçekleştirilmelidir. Ancak bu değişimde bir anda veya bir gecede olmamalıdır.

Bu seçimde muhalefet partileri Ülkemizin sorunların ve çözüm yollarını gayet iyi analiz etmiş ve gayette güzel anlatmıştır. Ancak iktidarın yıllardır uyguladığı ve bu seçimde de zirveye çıkardığı; kamplaşma, kutuplaşma, ayrıştırma ve düşmanlaştırma politikası nedeniyle kararsız seçmen üzerinde çok etkili olamadı veya ilk önce oldu ama son haftalarda geri dönüşü bir türlü durduramadı.

PEKİ MUHALEFETİN EKSİKLERİ YOK MUYDU?

* 5 Milyon Yeni seçmene ulaşmadılar. İktidar ise evlerine kadar ziyaret etti.

* Her seçim oy kullanmayan 8 – 10 Milyon seçmenle ilgili özel çalışma yapmadılar

* Cami Cemaati ve köylerde yaşayan 60 yaş üstü seçmeni yok saydılar.

* Anadolu’da ve köylerde iktidarın devletin gücünü nasıl kullandığını göremediler ve buralarda çalışma yapamadılar.

* Muhalif gibi görünen ama din ve vatan düşmanlığı yaparak ve de toplumu aşağılayıp aslında iktidara çalışan eski siyasetçi, gazeteci, sanatçı vb. insanlardan bir türlü kurtulamadılar. Hatta kurtulmaya çalışmadılar.

* Son 30 gün hariç Ülkemizin sıkıntılarının çözüm yollarını ve projelerini tam anlatamadılar ve de güven veremediler. Sürekli iktidarın yanlışlarını anlatmaya çalıştılar ama kendi doğrularını anlatamadılar.

* Cumhurbaşkanı adayını belirlemekte çok geç kaldılar. Madem sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktı en az 6 ay daha önce açıklanabilirdi. Böyle olsaydı sayın Kılıçdaroğlu kendini ve projelerini daha iyi anlatır ve kararsız seçmen üzerinde daha etkili olabilirdi.

DEĞİŞİM HEMEN OLMAZ

Artık önümüzde yerel seçimler var, o seçimlere kadar değerlendirmeler ve istişareler yapılıp tüm muhalefet partilerinde yeniden bir yapılanma ve yeni kadrolar, yeni yüzler mutlaka ama mutlaka görev almalıdır.

Bakınız en çok eleştirdiğimiz sayın Cumhurbaşkanı hem bakanlarını hem parti yönetimini tepeden tırnağa değiştiriverdi ve bu durum muhalif tarafta bile olumlu karşılandı.

İktidar bundan önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de Devletin tüm imkanlarını istediği gibi kullanmış, nerede eksiği, gediği var ise de ona göre vaat ederek ve de muhalefeti hainleştirip ve pkk’laştırıp bu tüm ekonomik açığını da bu şekilde kapatmayı başarmıştır.!

Devletin TRT’sine seçim sürecinde mevcut Cumhurbaşkanı ve adayı 45 saat çıkarken, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı sadece 32 dakika çıkabilmiş. Bu bile ne kadar dengesiz bir seçim yarışı olduğunu göstermiyor mu sizce? Buna benzer daha neler neler…

Ben seçim sonrası CHP’deki süreci 28 Şubat sonrası Fazilet Partisinde yaşanan “Gelenekçi – Yenilikçi” sürecine benzetiyorum. O gün Necmeddin Erbakan’a karşı verilen parti içi mücadele bugün CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı verilmeye başlandığını gözlemliyorum.

 Erbakan hocamız tüm seçimlere girerken hep en önemli seçim vurgusu yapar, canla başla çalışır ama sandıktan çıkan sonucu kişiselleştirmez ve ona göre değerlendirmeler yapardı. Efendim Kemal Kılıçdaroğlu tüm seçimleri kaybetmiş onun için başarısız olmuştur, hemen bırakması gerekir. Eğer böyle ise Erbakan Hocamızda, Demirel’e, Ecevit’e karşı tüm seçimleri kaybetmiş oluyor. Çünkü en fazla aldığı oy yüzde 21.4 idi. Her seçim kazanan haklı ve başarılı ise de Kenan Evren’de, Demirel’de, Özal’da, Ecevit’te, Mesut Yılmaz’da haklı ve başarılı idi o zaman. Bir maç düşünün bir takım atak üstüne atak yapıyor, gol üstüne gol kaçırıyor, penaltıyı atamıyor, son dakikalara kadar kalecisine top gelmiyor ama hakemin yanlış bir kararı ile gol yiyor ve maçı kaybediyor. Şimdi bu takımın Teknik Direktörünün hemen istifa mı etmesi gerekiyor?

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin tamamıyla çok uyumlu ve verimli çalışmalar yapmış, az olsun benim olsun mantığıyla hareket etmemiş, demokrasi sınavını başarı ile vermiş, geçmişte yapılan hatalardan dolayı mertçe özür dilemiş, samimi, dürüst ve güven veren bir isimdir. Muhalefet haklı olarak bir sistem değişikliğinden ve geçiş sürecinden bahsettiği için en başa da buna uygun bir aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçmiştir. Başka aday çıksaydı da kazanırdı demek haksızlık olur. Sayın Kılıçdaroğlu kazanmak için yapılması gerekenleri de yapmıştır bence.

2017 yılında adalet yürüyüşüyle başlattığı helalleşme sürecini göz ardı etmemeliyiz. Kemal Kılıçdaroğlu isteseydi İYİ Partiye O 15 vekili vermeyerek İYİ Partiye gidecek oyların en az yarısını kendi partisine kazandırabilirdi, ama yapmadı. Hatta geçen seçimde Temel bey istememesine rağmen Saadet Partisine 6 tane vekil kontenjan vererek Saadet Partisinin de mecliste temsil edilmesini sağlamaya çalışmıştır. Ayrıca TBMM’de grubu olmayan partilerin vekillerinin konuşma hakları olmadığı için bu vekillerin CHP kontenjanından konuşmalarını sağlayarak bu konularda çok samimi olduğunu ispatlamıştır.

SEÇİMLERDE YALAN VE İFTİRA OLMAMALI

Ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, dinsizliği, aleviliği , teröristliği üzerinden karalamaya çalışanların çok büyük vebale ve KUL HAKKINA girdiklerini düşünüyorum. Bu yaklaşım tarzı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nda günah bırakmamış bile olabilir diye düşünüyorum. O kadar iftiralar atıldı ki elbette bunların bir hesap soranı olacaktır. Allah her şeyi gördü ve biliyor.

Savaşlarda dahi düşmanın hukukunu gözetleyen bir dinin mensupları olarak ülkemizde yapılan seçimlerde her yapılanı mübah görmemiz bence büyük sıkıntı. Allah hepimizi af etsin inşallah.

Teşbihte hata olmaz. Bir örnekle yazımı bitirmek istiyorum. Peygamber (s.a.v) efendimiz bir rivayete göre kafirlerin en azılısı olan Ebu Cehil’e tam 54 kez gittiği söyleniyor ve sürekli bu dillendiriliyor.
Peki Peygamber efendimiz, Ebu Cehil’e neden 54 kez gitmiş olabilir ? Çünkü Ebu Cehil gibi bir KAFİRİ Cehennemden kurtarmak istiyor da ondan.

Yüce Yaratan Maide suresi 32.nci ayette ne buyurmuş; …Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”

Yani Peygamberimiz, iki cihan serverimiz; en azılı KAFİRE, TERÖRİSTE, HAİNE bile dinsiz dememiş, cehennemlik dememiş ve hatta onun gideceği yeri çokta iyi bildiği için hep kurtarmak için kapısına kadar gitmişte gitmiş gitmişte gitmiş. Yani “TEBLİĞ” inin gereğini yapmış değil mi?

Peki şimdi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu beyi; “Cehennemlik, hain, dinsiz ve kafir” ilan eden hocalarımız, hoca efendilerimiz, cami cemaatlerimiz ve kanat önderlerimize bir soru sormak istiyorum: Madem böyle ise niçin sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu durumdan kurtarmak için bir kez olsun konuşmaya yani TEBLİĞ yapmaya gitmediniz? Niçin Peygamberimizin 54 kez Ebu Cehil’e gittiğini ballandıra ballandıra anlattınız da, bu örnek davranışını hayatınıza tatbik etmeyi düşünmediniz?

Eyyyy Hocalar ve Hoca efendiler! Sizler; Peygamberimizi ve Halifelerimizi sadece konuşup ve anlatıp ama hayatınıza hiç bir şekilde tatbik etmeyecek misiniz? Peki Allah (c.c) sizler “Niçin yapmadığınız şeyleri konuşuyorsunuz” diye hesap sorduğunda ne cevap vereceksiniz?

 

Vesselam

Yorumlar
  1. Hoca Köylü dedi ki:

    Sn Köse,
    Seçim sürecinde mükemmel bulduğunuz muhalefetin adayına TRT’de yeterince söz verilmediğinden dem vurmuşsunuz ama Muhalefetin İstanbul mitinginde kaç dakika konuşabildiğini neden söylemiyorsunuz?

  2. Hoca Köylü dedi ki:

    Sn Köse,
    Yazılarınızda futbol üzerinden benzetmeler yaparak siyasete uyarlamanız harika!
    Maçı uzatmaya götürüp uzatmada gol yiyerek seçimi kaybeden muhaletin yediği gol VAR’a gitseydi gol belki de iptal olurdu değil mi?