EMR-İ BİL MA’RUF ve NEHY-İ ANİL MÜNKER NEDİR
Allahü Tealâ cc büyük lütuf ve ikram sahibi olduğu için yer yüzünün halifeleri kıldığı biz insanları yalnız bırakmamış, ilk insan ve ilk peygamber Hz Adem as’dan itibaren son peygamber Hz Muhammed Mustafa’ya (sas) kadar tüm peygamberlere dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını göstermiş ve onlara da insanlara tebliğ etmelerini emretmiş, onlar da bu vazifeyi aksatmadan hakkıyla yerine getirmişlerdir. Peygamberler bu tebliğ görevini hem hakkıyla yerine getirmişler hem de kendileri yaşayarak ümmetlerine örnek olmuşlar. Son Peygamber Hz Muhammed Mustafa (sas) de diğer peygamberler gibi tebliğ vazifesini hakkıyla yerine getirmiş ve yaşantısıyla da biz ümmetine örnek olmuştur.
İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmanın önemi hakkında Allah cc Kur’an- Kerim’inde Peygamber Efendimizi (sas) şöyle tarif eder:
“Ey Peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik ve hem de Allah’ın cc izniyle O’na bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil olarak gönderdik”. (Ahzap 45-46).
Peygamber Efendimiz (sas) Veda Hutbesinde :
-Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashab-ı Kiram da hep birden:
-Allah’ın cc emir ve yasaklarını tebliğ ettin, peygamberlik görevini yerine getirdin, bize tavsiyelerde bulundun ve nasihat ettin diye şahitlik ederiz, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sas) şehadet parmağını kaldırarak üç defa:
-Şahit ol Ya Rab, Şahit ol Ya Rab, Şahit ol Ya Rab dedi. (Müslim Hac 19).
Gerçekten O, bu şerefli görevi en mükemmel bir şekilde yerine getirmiş ve görevi hakkıyla yerine getirmenin huzuru içerisinde de biricik Sevgilisine kavuşmuştur.
Peki Peygamber Efendimiz’in (sas) vefatından sonra bu ihmal edilmesi mümkün olmayan önemli görevi kim veya kimler yapacak? Bununla ilgili Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü hatırlatmak mü’minlere fayda verir”. (Zariyat 55).
Bu kutsal ve çok mühim görev Peygamberimizden sonra biz müslümanlara intikal etmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah’a inanırsınız”. (Al-i İmran 110) buyurulmuş ve bu kutsal görevle tüm mü’minlerin görevli olduğu bildirilmiştir.
Müslümanların hem Allah’a inanmak, hem de iyiliği emredip kötülükten alıkoymak gibi ayırıcı özelliği var. Bu özellikleri sebebiyle de en hayırlı ümmet oldukları ifade ediliyor. Çünkü mü’minler birbirlerinin kardeşidirler. Bu nedenledir ki kardeş kardeşi uyaracak ve ona doğru yolu gösterecek ve bataklığa düşmemesi için gayret sarf edecektir. Rabbimiz bu hususu şu ayet-i kerime ile hatırlatıyor:
“Erkek ve kadın bütün mü’minler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekatı verirler. Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunları Allah cc rahmetiyle kuşatacaktır. Çünkü Allah cc azizdir, hakimdir”. (Tevbe 71).
Peygamber Efendimiz (sas) de şöyle buyuruyor:
“Sizden biriniz çirkin bir iş görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle uyarsın; buna da gücü yetmezse kalbiyle nefret etsin, bu ise imanın en zayıf derecesidir”. (Müslim ‘İman’ 20).
Müslümanlar bu iyiliği emretme, kötülükten sakındırma görevlerini yerine getirmezlerse haksızlıklar ve kötülükler alabildiğine yaygınlaşır ve toplum bozulur. İlk anda o kötülüğün zararı sadece kötülüğü yapana olur zannedilebilir. Ama salgın bir hastalık gibi bütün toplumu sarar ve o kötülükten toplum büyük zarar görür.
Müslüman her şeye duyarlı olacak ve toplumda meydana gelen olaylara ilgisiz kalmayacak ve “Bana ne ondan, her koyun kendi bacağından asılacak” dememeli. Her koyun dünyada değil, ahirette kendi bacağından asılacak. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (topluma sirayet eder ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın cc azabı şiddetlidir”. (Enfal 25).
Bugün sosyal hayattaki hepimizin rahatsız olduğu olumsuzlukların sebebi bu ilahi emri ihmal etmemizden kaynaklanıyor. Tabiri caizse kurunun yanında yaş da yanıyor. Bunun içindir ki ayet ve hadislerin uyarılarına kulak vermeli ve toplum olarak zararımıza olabilecek haksız tutum ve davranışlara kayıtsız kalmamalıyız. Ölçüler içerisinde iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak emri ilahisini mümkün olduğunca yerine getirmeliyiz.
Her bir mü’min kötülüğe karşı tavır almakla yükümlü olmakla birlikte Müslümanlardan özel bir grup bu görevle yükümlüdürler. Bu grup görevi yerine getirmeleri halinde diğer Müslümanlardan sorumluluk düşer. Bu grup ise ilmi ile amil olan alimlerdir. Bu husus ayet-i kerimede şöyle ifade edilir:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır” buyurulmuştur.
Yukarıda da belirtildiği gibi, nasihat edenin, hayra çağıranın söylediklerini önce kendi yapıyor olması gerekir. Yani bildikleri ve söylediklerini kendi yaşıyor olması gerekir. Yoksa konuştuklarının muhatabına bir tesiri olmaz. Böyle olmayanları kitabımız Kur’an-ı Kerim şöyle uyarıyor:
“İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı okuyorsunuz. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız”? (Bakara 44).
Bunun içindir ki nasihat edenin önce nasihatını kendisi tutması ve çelişkiye düşmemesi gerekiyor. Bu konuda meşhur bir atasözümüz var:
Ele verir talkını
Kendi yutar salkımı.
İyiliği emretmek kötülükten men etmek, toplumun ıslahı ve irşadı için olduğundan bu görevi yapan gayet yumuşak, Güler yüzlü ve sevecen olmalı, kaba ve kırıcı davranışlardan da sakınmak gerekir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da örneğimiz Peygamber Efendimizdir (sas). Cenab-ı Allah cc Peygamber Efendimiz (sas) için şöyle buyuruyor:
“Sen (Ey Muhammed) Allah‘ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi” (Al-i İmran 159).
Bir de nasihatlarımızda daima zor olanı değil, kolay olanı, cezalı tarafını değil, müjdeli tarafını söyleyeceğiz. Peygamber Efendimiz (sas) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:
“Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz”.
Allah cc bizleri hakkı Hakk bilip hakka irtibat, batılı batıl bilip, batıldan içtinap eden kullarından eylesin.
Bekir AYDIN
İlahiyatçı Yazar