Çankırı ve Ilgaz’da Gezilecek Yerler
Çankırı, İç Anadolu Bölgesinin Doğu-Batı doğrultusunda kısmen Karadeniz bölgesine geçişinde yer almakta olup uzunluğu 130 km, genişliği ise 80 km’dir. Yüzölçümü (749.000 ha) 7.490 km2 olup Türkiye yüzölçümünün %1’ini oluşturmaktadır.
Kastamonu ile Komşu Çankırı ilimizi tanıyalım.
Çankırı, batıda antik dönemde Bithynia (Bitinya), doğuda ise Pontus diye isimlendirilen bölgeler arasında yer alan Paflagonya Bölgesi’nde bulunmaktadır. Çankırı şehrinin, antik ismi Gangra’dır ve bu ismi günümüze kadar korumuştur.
Tarıma elverişli araziler genellikle engebelidir. Doğusunda Çorum, batısında Bolu, kuzeybatısında Karabük, kuzeyinde Kastamonu, güneyinde ise Ankara ve Kırıkkale İlleri ile komşudur. İlin Güneydoğu kesiminde yer alan Kızılırmak Havzasında düz ve geniş sulanabilir taban araziler bulunmaktadır. Bölgenin diğer kısımlarında ise orman, mera ve meyilli araziler ile küçük vadilerle sınırlı taban araziler mevcuttur.
Tarıma uygun sahalarda ise kuru tarım sistemi uygulanmaktadır. 268.580 ha tarım alanının % 9,7’si olan 25.900 ha’ lık arazi sulaması yapılmaktadır.
İlimize bağlı yerleşim birimleri merkez ilçe hariç 11 ilçe, 3 Belde ve 371 köyden oluşmaktadır.
ÇANKIRI İLÇELERİ
Çankırı ilçeleri ATKARACALAR, BAYRAMÖREN, ÇERKEŞ, ELDİVAN, ILGAZ, KIZILIRMAK, KORGUN, KURŞUNLU, MERKEZ, ORTA, ŞABANÖZÜ, YAPRAKLI, ilçeleridir.
Çankırı plakası 18, Çankırı ilinin ilçe sayısı 12, Çankırı ilinin mahalle sayısı 96, Çankırı ilinin köy sayısı 371’dir.
Çankırı Kalesi
Çankırı Kalesi şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerinde kurulmuştur. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde sağlamlığıyla ünlü olan kale geçen yüzyıla kadar iskan edilmiş olup yapıdan zamanımıza birkaç sur kalıntısından başka bir şey kalmamıştır. Dörtgen planlı olan kalenin surları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Eteklerinde bulunan dereden itibaren yüksekliği 150 metre kadardır. Kale içinde Roma Dönemi‘nden kalma kaya mezarı, iskan kalıntıları ve pişmiş toprak kap parçaları ile Çankırı Fatihi Emir Karatekin Bey’in türbesi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda ağaçlandırılan kale, ziyaretgah ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Çankırı Sultan Süleyman Cami
Sultan Süleyman Camisi Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile Sadık Kalfa tarafından inşa edilmiştir. Sülüs Hat’la yazılı Kitabesinde;
“Buyurdu yapmağa isna yılında
Bunu Sultan Süleyman tali-ül hayr
Münadi görecek hayretle hatmin
Didi tarihi ya cami-ul hayr”
dörtlüğü yazılıdır. 1522 yılında başlayan inşaatın 1558 yılında tamamlandığı bilinmekle birlikte neden bu kadar uzun sürdüğü konusunda bilgi bulunmamaktadır.
Kare planlı olan cami üzerinde ortada bir büyük tam kubbe ile bu kubbenin dört tarafında birer yarım kubbe bulunmaktadır. Bu kubbeler dört paye ve duvarlar arasındaki kemerlere oturmaktadır. Duvarları ve minaresi kesme taş, kubbe üstleri kurşunla kaplıdır. Cami’nin içi rokoko üslubu ile süslenmiş, bunların araları hat örnekleriyle bezenmiştir. Mihrab istalaktitlidir, zengin bir görünümü vardır. Minber’i taştan yapılmıştır. Kürsüsü köşeli ve gövdesi yuvarlaktır. Kapı söveleri mermer olup kemerleri kilit taşı, içleri oluklu konsol halinde çıkarılmıştır. Son cemaat yeri, dört sütuna dayanan üç kubbe ile örtülü ve iki tarafında istalaktidli mihrap nişleri bulunmaktadır.
Merkez İlçe Mimar Sinan Mahallesinde bulunan Cami 1992 ve 2015 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.
Çankırı Ilgaz Kırkpınar Yaylası Mesire Alanı
Yaylaya, Çankırı-Kastamonu karayolunun 60’ncı kilometresinden batıya ayrılan 10 kilometrelik asfalt bir yolla ulaşılmaktadır. Yayla Çankırı’ya 70, Ilgaz İlçesi’ne ise 20 kilometre mesafededir. Ilgaz İlçesi sınırları içerisinde yer alan yayla 1650 metre rakıma sahiptir. Çevre köylere ait yayla evleri bulunan Kırkpınar Yaylası’nda yaklaşık 55000 metrekarelik alana sahip bir de gölet yer almaktadır.
Çevresi sarıçam, karaçam, köknar ağaçlarıyla ve çayırlarla çevrili olan yayla, kolay ulaşımı, nefis manzarası, temiz havası ve bol su kaynaklarıyla günübirlik ziyaretçilerin dışında atlı ve yaya yürüyüş, manzara seyri, kamping, karavan, fotoğrafçılık, dağ yürüyüşü yapmak isteyenler için oldukça caziptir.
İl merkezine 23, Eldivan ilçe merkezine 5 kilometre mesafede, ormanlık alanda yer alan mesire yerine asfalt bir yolla ulaşılmaktadır. Alanın içerisinde çam; meşe; dere kenarlarında söğüt ve az miktarda da fındık, kavak, yabani erik ve alıç türleri bulunmaktadır. Geniş bir alana yayılmış olan mesire yerinde masa-bank tipinde oturma yerleri, ocaklıklar, çeşmeler, umumi tuvaletler, büfe, yağmur barınağı, seyir terası ve kulesi, otopark, çocuk parkı, örme taş üzerine yapılmış ahşap köprü ve bungalov tipinde bir dinlenme evi bulunmaktadır.
İlçede, Bülbül Pınarı Mesire Yeri’nin dışında Karadere ve Saray Göletleri, çevrelerindeki orman varlığı, çeşme ve su kaynakları ile piknik ye kamp yapmaya elverişli alanlardır.
Çankırı Taş Mescit
Taş Mescit Çankırı’da Selçuklular Dönemi’nden kalma en önemli yapıdır. Cemaleddin Ferruh Şifahanesi ve Darülhadisi olarak birbirine bitişik inşaa edilen bu iki yapı, mimarlık tarihi bakımından olduğu gibi plastik sanatlar açısından da ilgi odağı niteliğindedir. Günümüze kadar ulaşan kitabelerinden anlaşıldığına göre Şifahane, Keyhüsrev Oğlu l.Alaeddin Keykubat zamanında Atabey Cemaleddin Ferruh tarafından 1235 yılında yaptırılmıştır.
Bundan yedi yıl sonra 1242-1243 yılında Şifahanenin önüne bir Darülhadis ekleten Cemaleddin Ferruh, bu yapılarıyla Çankırı’da ilginç sağlık kurumlarından birisinin kurucusu olmuştur. Bu iki yapıdan, halk arasında Taş Mescit olarak tanınan Mescit ve Cemaleddin Ferruh’un Türbesi bulunan Darülhadis kısmı, bütünüyle günümüze ulaşmıştır. Şifahane kısmı ise tamamen yok olmuş durumdadır.
Tekkelerin kapatılması kararına kadar bir süre Mevlevihane olarak ta görev yapan Şifahanenin yıkılmasına, moloz taştan yapılmış olması ve arazinin durumunun sebep olduğu sanılmaktadır. Buna karşılık olarak ön tarafa yedi yıl sonra yapılan Darülhadis, iki katlı olarak kesme taştan yapılmış, dışardan iki duvar ve bir köşe kulesiyle desteklenmiştir.
Bu yapıların bir diğer önemi de yapı üzerinde yer alan iki adet figürlü parçadan gelmektedir. Bunlardan biri sürekli yayınlara konu olmuş, devamlı olarak üzerinde durulmuştur. Boyutları1 x 0.25 metre olan bu kabartmanın özelliği, gövdeleri birbirine dolanan iki ejder (yılan) motifidir. Ejderlerin başları karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde “Tıp Sembolü” olarak kullanılmaktadır. Halk arasında su içen yılan olarak da adlandırılan ikinci parça ise, diğeri gibi alçak kabartma olarak biçimlendirilmemiş olup başlı başına bir heykel görünümü verilmiştir. Darülhadis’te kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça, kupa şeklinde olup gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısımda uzantı yaparak sonuçlanmaktadır. Bu motif de günümüzde “Eczacılık Sembolü” olarak kullanılmaktadır. Eser yakın döneme kadar Mevlevihane olarak da kullanılmıştır.
Çankırı Müzesi
Çankırı’da profesyonel anlamda ilk müze faaliyeti çevreden derlenen 116 parçalık eserin 9 Haziran 1972 tarihinde Halkevi binasının alt katında (Halk Eğitim Merkezi) sergilenmesi ile başlamıştır. Çalışmalarını 1976 yılına kadar bu binada sürdüren Çankırı Müzesi, Halk Eğitim binasının yıkılıp yerine 100. Yıl Kültür Merkezi’nin yapılması nedeniyle geçici olarak Çankırı Lisesine taşınmıştır. Lisenin bir sınıfı depo haline getirilmiş ve büro faaliyetleri burada yürütülmüştür. 23 Ağustos 1981 tarihinde 100. Yıl Kültür Merkezi’nin tamamlanması ile birlikte Müze bu binanın ikinci katına taşınarak tekrar ziyarete açılmıştır. Ancak Müzenin sürekli artan eser sayısı ile fiziki koşullarının yetersiz hale gelmesi nedeniyle yeni bir binaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda yürütülen çalışmalar sonucu, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil kaydı bulunan Çankırı Hükümet Konağı ve adliye binası olarak kullanılan yapı müzeye dönüştürülmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmiştir. Restorasyonu tamamlanarak 2017 yılında faaliyete geçen bina 3 bin metrekare kapalı ve 600 metrekare açık sergileme alanı ve kafeteryaya sahiptir.
Çankırı Müzesi Doğa Tarihi, Arkeoloji ve Etnografya Bölümü olmak üzere üç ana salondan oluşmaktadır. Müzede 8 milyon yıl öncesine ait fil, gergedan, koyun, keçi, domuz, zürafa, geyik ve primatların atalarına ait fosil buluntuları sergilenmektedir.
Çankırı Karaören Göleti
Karaören Göleti Şabanözü ilçesine 6, Şabanözü-Orta karayoluna 2 kilometre mesafede bulunmaktadır. Gölet’in çevresi çam ve meşe ağaçlarıyla çevrilidir. Oluşturduğu doğal güzellik nedeniyle mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Çankırı Kaya Mezarları Ve Peri Bacaları
Genel olarak Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu tahmin edilen Sakaeli Kaya Mezarları, köyün sırtını yasladığı tepenin güneyde dik inen yamaçlarında yer almaktadır. Çakıl taşlı tortul kaya özelliği taşıyan tepenin yüzeyindeki oyukların yere yakın olanları köy halkı tarafından önü kapatılmak suretiyle değişik maksatlarla kullanılmaktadır. Çeşitli yükseklik ve genişlikteki oyuklar; tek, birbirine geçişli, basamakla inilen iki odalı bölmeli, aydınlatma pencereli özellikler göstermektedir. Kare, dikdörtgen planlı, düz kubbe ve semerdam tavanlıdırlar. Duvarlara açılmış küçüklü büyüklü nişler mezar odası ve ikamet amaçlı olarak kullanılmıştır. Bir kısmının girişleri kemerli ve içlerinde ölü sedirleri mevcuttur. 1.5 x 1.5 ile 10.0 x 10.0 metre arasında değişen taban ölçüleri, 2-3.5 metre arasında değişen tavan yüksekliklerine sahiptirler. Oyuklar arasında 27 basamakla inilen bir sulu in bulunmaktadır Devrez Çayı’nın akıntısı istikametinde köye 2 kilometre mesafedeki Gelin Kayası Mevkii’nde peri bacası oluşumları ve aralarındaki kaya mezarları ilginç görünümler oluşturmaktadır.
Çankırı Hüyük Yeraltı Şehri
Hüyük Yeraltı Şehri İl merkezine 55, Orta ilçesine 11 kilometre mesafede yer alan Hüyük Köyü’nde bulunmaktadır. MS 3 – 5. yüzyıllarda yapıldığı ve kullanıldığı tahmin edilen yer altı şehri 2005 yılında tespit ve tescil edilmiştir. 2006 ve 2008 yıllarında Çankırı Müzesi müdürlüğünce gerçekleştirilen temizlik çalışmalarıyla; küçük kilisesi, keşiş odaları, sarnıcı ve diğer hayat alanlarıyla komplike bir yapı arz eden çok katlı kültür varlığı tamamen açığa çıkartılmıştır.
Çankırı İndağı Kaya Mezarları
Bölgedeki anıtsal yapılar Devrez Çayı’nın güneyinde ve Çankırı-Kastamonu yolunun solunda kayalık, yüksekçe bir tepenin doğuya bakan yamaçlarındadır. Burada çok sayıda ve insan eliyle oyulmuş mağaralar, kaya mezarları, kaya kilisesi olabileceği tahmin edilen tapınak ve amacı tam olarak bilinemeyen oyuklar bulunmaktadır. Mezarların dini törenlerin yapıldığı ve muhtemelen höyükle bağlantılı kutsal kabul edilen mekanlardan olduğu tahmin edilmektedir.
Çankırı Akbaş Köyü Köprüsü
Çerkeş İlçesi Melan Çayı üzerine kurulu olan Akbaş Köyü Köprüsü 20’nci yüzyıl başında Çerkeşli Hacı Gökmen tarafından Safranbolulu ustalara yaptırılmıştır.
Çankırı Hacı Murad-I Veli Cami
Eldivan İlçesi’ne bağlı Seydiköy’ünde bulunan Hacı Murad-ı Veli Camisi, moloz taştan yapılmış, yalın, ahşap çatılıdır. Cami ve türbe içice aynı yapı altındadır. İnşa kitabeleri bulunmadığından yapılış tarihleri bilinememektedir. Hacı Murad-ı Veli’nin ölüm tarihi 1207 olduğuna göre türbe bu tarihten sonra yapılmış, daha sonra cami ilave edilmiş olmalıdır. Çeşitli dönemlerde yapılan bakım ve onarımlarla bugünkü şeklini almıştır.
Cami, boyuna dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı, türbe kısmının üzerini de kapatacak biçimde alaturka kiremit kaplı çatılıdır. İç duvarlarda yer alan kalem işleri Tosyalı Ali Usta tarafından 1951 yılında yapılmıştır. Güneybatı köşede tuğladan sekiz sıra kirpi saçaklı pah yer alır. Cami doğu duvarına bitişik türbenin kare planlı ve ahşap tavanlı ön mekanında Hacı Murad-ı Veli’nin oğlu ve kızlarının sandukası ile yörede kutsal sayılan iki göktaşı bulunur. Hacı Murad-ı Veli’nin kabrinin bulunduğu asıl türbe kare planlı ve tromp geçişli kubbe ile örtülüdür. Mimari olarak büyük bir özelliği bulunmamakla birlikte Horasan Erenleri’nden olan Hacı Murad-ı Veli’nin Türbe’si olması sebebiyle önem arz etmekte ve çok sayıda ziyaretçi çekmekte, özellikle yaz aylarında adak kurbanı kesmek isteyen vatandaşlarca tercih edilmektedir.