“Aklınızı kiraya vermeyin”
Bir ülkenin gençleri o ülkenin sadece geleceği değildir elbette, aynı zamanda halihazırdaki gücü kuvveti ve potansiyelidir. Yaş gruplarına göre bir milletin ömrünü taksim etmek eski ve bir o kadar da yıpranmış bir alışkanlık. Bu anlayış çerçevesinde dedeler geçmişi, oğullar geleceği temsil ettiğine göre bugünün temsili babalara düşüyor
Geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’ün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Meclis Simülasyonu” etkinliği kapanış programında yaptığı konuşma gençler için çok önemli mesajlar içeriyordu. Bu konuşmanın içerisinde bir cümle vardı ki öğretim kurumlarından kafelere kadar gençlerin bulunduğu her ortamın duvarlarına asılmayı hak ediyor: “Bu milletin geleceğini siz belirleyin. Kimsenin sizin yaşam tarzınıza müdahale etmesine izin vermeyin. Aklınızı kiraya vermeyin.” Adalet Bakanı’nın bu mesajı, sözün hakkını verip anlamı ait olduğu yere yerleştirmenin de adalet kavramının kapsam alanı içerisinde olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Gençlerin öncü akıl ve lokomotif zekâ sahibi olmalarının altını çizmek, vagon olmamalarını, birilerinin peşine şuursuzca takılıp gitmemelerini yüksek sesle dile getirmek çok da rastladığımız bir şey değil. Zira neredeyse Y kuşağı denilen kuşağa kadar itaat kültürüyle yetişmiş birbirinin reflekslerini tekrarlayan ardışık kuşaklara alışkınız. Taklidin, şuursuz tekrarın, sürü olma psikolojisinin gelenek sanılıp saygı addedildiği dönemlerin nasıl gençler oluşturduğuna yakın tarihimiz şahittir.
Bir ülkenin gençleri o ülkenin sadece geleceği değildir elbette, aynı zamanda halihazırdaki gücü kuvveti ve potansiyelidir. Yaş gruplarına göre bir milletin ömrünü taksim etmek eski ve bir o kadar da yıpranmış bir alışkanlık. Bu anlayış çerçevesinde dedeler geçmişi, oğullar geleceği temsil ettiğine göre bugünün temsili babalara düşüyor. Kimse babalar bu kadar yükü nasıl kaldıracak diye düşünmüyor bile. Eğer yaşadığımız zamanın yegâne sorumlusu babalar ise onların sırtındaki yükü hafifletmek için yine evlatlar yetişip devreye girecektir. Bu durumda gençler sadece geleceğin temsilcisi olmakla kalmıyor, bugünün de el atıcısı, devreye giricisidir oluyorlar.
İdeolojiler, zihniyetler ve felsefeler varlıklarını gençlerle ayakta tutarlar. Çünkü yetişkinlerin onları bugünden yarına taşıyabilecek kadar güçleri yoktur. Ülkü ve ideallerin her birinin gençlik sembolleriyle (Âsım, Haluk, Mehmet, Taha…vb) ifade edilmesi bundandır. Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’ün, “Bu milletin geleceğini siz belirleyin” ifadesini asıl vuzuha kavuşturan “aklınızı kiraya vermeyin” cümlesidir. Zira aklını kiraya vermemek yarın için sıranın gelmesini beklemeden bugüne müdahil olmaktır. Yahya Kemâl’in meşhur ifadesiyle, “Ne harabiyim ne harabatiyim/Kökü mazide olan bir âtiyim” dizelerinin eyleme geçmiş şeklidir.
Gençler tek başına ne geçmiş ne gelecektirler. Yaşadığımız zamanın en dinamik şahidi ve aynı zamanda müdahilidirler. Evet, cephesi geleceğe dönüktür ve bugüne nereden geldiğinin de gayet bilincindedir. Geçmişle kavgaları değil yüzleşmeleri vardır. Geleceğin bir kısım malzemelerini bugünden toplayıp devşirirler. Ne sürükleyendirler ne de sürüklenen. Gençlerin ikna, telkin ve propaganda ağlarından başkaları tarafından kurtarılmalarından ziyade kendi kendilerini kurtaracak güç ve iradeye sahip olmasıdır asıl olan. İsterseniz bunu da Abdülhamit Gül’ün konuşmasındaki satırlarla ifade edelim: “Gençler şöyle profilde olun’ diyenleri elinizin tersiyle itin. Kimse size bir cetvelle şablon çizemez. Size ‘gençler böyle giyineceksiniz, böyle olacaksınız’ diyemezler. Siz alın cetveli siz siyasete ödev verin. Bu milletin geleceğini siz belirleyin.”
Dikkat edilirse Sayın Bakan bir gençlik profili çizmediği gibi çizilmesine de karşı çıkıyor. Ülke olarak bu yaklaşım biçimine ne kadar çok ihtiyacımız var. Cetveli gençlerin elinde görmek isteyen genç bakış açısı özlediğimiz bakış açısıdır. Her gün gençleri umutsuz vaka gibi gösteren şabloncu kafalardan gına geldi. Gençleri kendilerine çekmek için etrafına çember örüp pervane olanlara değil gençlerle birlikte yürüyen, gençlerin şaşkınlığına ve sorduğu soruların ağırlığına ortak olan, onları anlamaya çalışanlara selam olsun!