Depremin İnsani ve Sosyal Boyutu ile Ekonomik ve Tarıma Etkisi
Ülkemizde 6 Şubatta Güney doğu sınırında gerçekleşen ve 10 ilde etkili olan iki büyük depremin matemini yaşarken 20 Şubat tarihinde tekrar yaşanan deprem ile acılarımız daha da büyüdü.
Böyle bir dönemde konuşmakta yazmakta çok zor. Hepimizin başı sağ olsun, yaralılara acil şifalar dilerim. Bu büyük travmayı atlatmak için daha çok dayanışmaya, daha çok desteğe ve en önemlisi unutmamaya ihtiyaç olduğunu belirten Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis yaşanan depremlerin insani ve sosyal boyutlarının toplumumuzu çok uzun süre derinden etkileyeceğini söyleyerek sözlerine devam etti.
Kastamonulu işadamı, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis; “Ülkemizde gerçekleşen depremin insani ve sosyal boyutu ile ekonomik ve tarımsal envanteri” üzerine yaptığı değerlendirme yaptı.
Kaybettiklerimizin yeri asla dolmayacak. Ancak felaketi yaşayan, yakınlarını ve evlerini, iş yerlerini, ayrıca işine ve gelir kaynaklarına ilişkin güvencelerini kaybeden insanlarımızın rehabilite edilmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet Reis “zaman kaybetmeden, tüm imkanları seferber ederek ülkece imece usulüyle çalışmamız gerektiğini sözlerine ekleyerek devam etti. Depremin ekonomik ve tarımsal bilançosuna baktığımız zaman 13,5 milyon insanın, ülke nüfusuna oranıyla ise yüzde 15,7’sinin etkilendiğini; insanların evlerini ve geçim kaynaklarını kaybettiklerini görüyoruz. Depremin etkilediği bölgelerdeki ekonomik faaliyetler durmuş durumda, birçok işletme ve üretim alanı hasar görmüş, bu durum hem bölge halkının hem de ülke ekonomisinin genelinde olumsuz etkiler yaratacağı anlamına geliyor. ”Deprem bölgelerinde bitkisel üretim ve hayvan varlığı
Depremin çevre, yeraltı suları ve tarım üzerinde olumsuz etkiler oluşturacağını vurgulayan Mehmet Reis “deprem bölgesinde yaşayan insanların kendi gıda ihtiyaçlarını ve geçimlerini sağlamayabilmesi ve ülkemizin gıda güvencesi için tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının gerekliliğine” dikkat çekti.
“Deprem bölgesindeki tarım arazilerinin 3,7 milyon hektarının depremin yıktığı 10 ilimizde olduğunu görüyoruz. Kayıtlı çiftçi sayısı da yaklaşık 270 bin. Bu çiftçilerimiz Türkiye’deki tarım alanlarının yüzde 16’sını ekip biçiyor. Depremin yıktığı Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’nın ekonomik yapısına bakıldığında öncelikli sektörü tarım ve tarıma dayalı sanayi ve hayvancılık olduğu görülüyor.
Güneydoğu Anadolu projesi kapsamında Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep Şanlıurfa, Kilis verimli tarım arazilerine ve önemli tarımsal üretim potansiyeline sahip illerdir.
Türkiye’deki toplam tarım alanlarının yüzde 16.2’si deprem bölgesinde bulunuyor. Tahıl ekilen alanların yüzde 15.5’ine, sebze bahçelerinin yüzde 15.2’sine sahip olan bu illerin meyve bahçelerindeki payı ise yüzde 25’in üzerinde. Bölgenin hayvan varlığı ülkedeki büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12’sini, küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 16.3’ünü oluşturuyor.
Deprem bölgesindeki 10 ilin toplamındaki bitkisel üretime bakıldığında buğday, mısır, pamuk, karpuz, mandalina, kayısı, yonca, arpa, badem, fıstık, ceviz ayrıca kırmızı mercimek ve nohut üretimi yapılmaktadır.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2022 yılında üretilen buğdayın yüzde 19’u, kırmızı mercimeğin yüzde 73’ü, nohudun yüzde 11’i ve arpanın yüzde 10’u deprem bölgesinde üretildi.
Bazı bölgelerde buğday, arpa siloları hasar görmüş. Traktör ve ekipmanlar göçük altında kalmıştır.
Verilere göre, depremden etkilenen illerimiz, hayvan yetiştiriciliğinde önemli payı olan bölgelerdir. Ancak ahırlar çöktü, bölgede temel geçim kaynağı olan hayvanlar enkaz altında kaldı. Çok sayıda hayvan telef oldu.
Besicilikle geçimini sağlayanlar için hayvanların beslenmesi, ürettikleri sütün toplanması çok önemli. Kış şartları nedeniyle hayvanlar dışarıya çıkarılamıyor. Bu nedenle kırsaldaki sorunun yerinde çözülmesi gerekiyor. Tarım Bakanlığı hasar tespitine başladı. Bakanlıktan hayvan çadırı ve yem desteği konusunda atılan adım olumlu, desteklerin devamlılığı üretim açısından önem arz etmektedir”.
Depremin Ekonomiye Etkisi
“Deprem bölgesinin tarımsal hasılaya katkısı 85 milyar TL’dir. Bunun 52 milyar TL’si bitkisel üretim, 34 milyar TL’si de hayvancılıktan geliyor. Özetle, bölgenin tarımsal hasıladaki payı yüzde 15 civarındadır. Türkiye’nin toplam tarım ve ormanlık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte birini gerçekleştiriyor.
10 ilin 2022’deki toplam ihracatı 20.1 milyar dolar olarak gerçekleşti toplam ülke ihracatındaki payı yüzde 9.
Gıda üretimi ve ihracatındaki payları göz önüne alındığında bu illerin üretim, istihdam, gıda arzının sürdürülebilirliği ve ihracat açısından ülke ekonomisinde önemli bir yeri var”.
Göç Yaşanmadan Atılması Gereken Adımlar
Binlerce vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, on binlerce kişinin yaralandığı ve evsiz kaldığı bölgenin en kısa zamanda sosyal ve ekonomik anlamda iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet Reis “evleri yıkılan ve hasar gören üreticilerinde üretimlerine devam etmeleri için güvenli bir yaşam ortamı sağlanarak kırsalda yaşamını sürdürebilmeleri için acilen köklü çözümlere ve desteğe ihtiyaç olduğunu belirtti.
Depremin tarımın yapıldığı kırsal alanlara verdiği zararın boyutları henüz tam olarak belli değil.
Çiftçilerin bir bölümü depremde yaşamını yitirdi. Bazıları bölgeyi terk ediyor. Toprağını terk etmeyen çiftçinin ekim yapması için tohum, mazot ve gübreye ihtiyaç var.
Bölgedeki tarımsal alanların ve su kaynaklarının durumuna bakılmalı ve mart ayında başlayacak tarımsal faaliyetler için hazırlık yapılmalı.
Ekimi yapılmış olan buğday ve arpanın ilaçlama, gübreleme ve sulama durumuna bakılarak gerekli tedbirler alınmalı.
Tarımsal üretim araçlarının bir bölümü deprem enkazı altında kaldı.
Bölgede kalıp ekimini yapmak isteyen üreticilerimiz için traktöre, pulluğa, ekim makinalarına, silo ve depo teminine hız verilmeli.
Çiftçimizin toprağını satmadan, göç etmeden tarım ve kırsal kalkınma destekleri acilen ve süratle harekete geçilmesi hepimizin ortak geleceği ve gıda güvencesi için önem arz ediyor.
Kırsaldaki insanlarımızı tarımdan vazgeçmemelerini sağlamanın yolu tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor.
Deprem bölgesindeki tarımsal faaliyeti sadece 10 il olarak değil, 81 ili besleyen bir değer zinciri olarak bakmamız lazım.
Hem bölgedeki insanlarımızın, çiftçilerimizin, halkımızın gıda ihtiyacının karşılanması hem de ülkemizin tarımsal üretim rekoltesi açısından çok önemli.
Tarımla birlikte sanayide de önemli paya sahip bu illerde sanayi tesislerinin ve ticarethanelerin en kısa sürede faaliyetlerine dönmesi bölgesel ve ulusal ekonomi açısından büyük önem taşıyor.
Bugün her zamankinden daha fazla dayanışmaya, gelecek için de bilimin ışığında önlem almaya ihtiyaç var.” diyerek sözlerini noktaladı.