Kastamonulu Hayırsever Ünlü İşadamı Mehmet Rüştü Çolakoğlu Kimdir (Hangi İlçemizdendir?)
Yıl 1945… Karaköy’deki çelik ticarethanesinde bir “Hikaye” başladı. Çünkü Kastamonulu hemşehrimiz hayırsever işadamı Mehmet Rüştü Çolakoğlu, demir çelik ticaretinin temellerini burada atmaya başladı. 1950’lerin sonlarına doğru, İstanbul Sütlüce’de Çolakoğlu’nun ilk çelik haddehanesi üretime geçti bile… Hammadde olarak önemi her geçen gün artan çelik kütük ihtiyacını karşılamak için daha da büyüyen şirket 1969 yılında, Dilovası’ndaki çelikhane üretimine başlamış oluyordu.
Kastamonulu Ünlü İşadamları
Mehmet Rüştü Çolakoğlu kimdir? Nerede doğmuştur? Ne iş yapmıştır? Çocuklarının ismi nedir? Kastamonu’nun hangi ilçesindendir? Hangi yıl vefat etmiştir?
Hayırsever işadamı Mehmet Rüştü Çolakoğlu için tüm merak edilenleri sizler için araştırdık.
Mehmet Rüştü Çolakoğlu, 1910 yılında Kastamonu İnebolu’da doğdu. Baba Nuri Çolakoğlu İnebolu’nun köylerinden aldığı mısır ve buğdayı, öğütüp un yaparak köylülere satarak ticaret yapıyordu. 1916 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a göç eden Çolakoğlu ailesinin başarı hikayesi artık burada başlayacaktı.
Bünyesinde demir çelik, gemicilik, enerji ve konteyner üretimi, petrol dağıtım şirketlerinin yanı sıra finans sektöründe faaliyette bulunan TEB Grubu’nun da yer aldığı ‘Çolakoğlu Grubu’nun kurucusu olan Mehmet R. Çolakoğlu, 1988 yılında geçirdiği ağır bir rahatsızlık sonucu aktif iş hayatından çekilmişti. Sanayici kişiliğinin yanı sıra gizli bir hayırsever olarak bilinen Çolakoğlu, pek çok insanın eğitim görmesine imkan yaratmıştı. Orduya özel bir sevgi duyan Çolakoğlu, çeşitli askeri vakıflara önemli katkılar sağlamıştır. Mübeccel Çolakoğlu hanımefendi ile evliliğinden Ali Nuri ve Hasan Tevfik Çolakoğlu iki oğlu vardır.
Mehmet Rüştü Çolakoğlu, 5 Ocak 2000 yılında ebediyete intikal eden hayırsever iş insanı, Kocaeli Gebze ilçesinde yaptırdığı Çolakoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerine bizzat kaleme aldığı öğüt ve tavsiyelerden kendisinin yaşamından izler görebiliyoruz.
İşte Hayırsever İşadamı Mehmet Rüştü Çolakoğlu’nun kendi kaleminden öğrencilere verdiği öğüt ve tavsiyeleri
Sevgili Evlâtlarım…
Sizleri, sıcak ve şefkâtli bir annenin kolları gibi saran bu çatı altında görmek bana mutlulukların en yücesini tattırmıştır. Lisenize ismimin verilmesini, mütevazı hizmetleri yücelten asil milletimin kadirşinaslığına ve vefakârlığına bağlıyorum. Sağ olunuz.
Sevgili Çocuklar…
İnsanlar dünyada mevcut bütün varlıkların her bakımdan en güzeli, en mütekâmili olarak yaratılmışlardır. Başka bir ifade ile Cenabı Hak insanları yaratırken onu, diğer bütün varlıklardan üstün kılan akıl, zekâ ve düşünme yetenekleriyle donatmıştır.
Yalnız şurasını hatırdan çıkarmamak lâzımdır ki; eğitilmemiş akıl ve zekâ, işlenmemiş gümüşe benzer. Şu halde aslolan insanların akıl, zekâ ve düşünme yeteneklerine sahip olmalarında değil, bu yeteneklerin eğitim ile geliştirilip toplumun yararına harcanmasındandır. İnciler, en nadide madenler bizatihi kıymetlidirler, ne var ki bunlar denizlerin dibinde ve toprak altında kaldıkları sürece hiçbir mana ifade etmezler. Üstün akıl ve zekâ yeteneklerine sahip fakat eğitimsiz insanların topluma yarar değil zarar verdiklerine şahit olunmuştur ve olunmaktadır. Akıl ve zekâya güvenip bilgiye yüz çevirmek en büyük hata olur. Bilgi insanları itibarlı yapar. Bilenle bilmeyen bir tutulur mu?
Bir mecliste bilge kişinin oturduğu eşik başköşe sayılır. İnsanlara yapılan en büyük hakaret, onları cahillikle itham etmektir. Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimiz ilmin yüceliğini bakınız ne güzel sözlerle ifade buyurmuşlardır: “Çin’ de bile olsa bilgiyi arayın, gidin, onu bulun.” “Âlimin mürekkebi şehidin kanından daha kutsaldır.” Yüce atamız: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demek suretiyle ilmin hayatta her şey için tek yol olduğunu buyurmuşlardır. Bilginin kıymeti maddi değerlerle ölçülemez. Bir bilge kişinin dediği gibi “Altını harcarsın tükenir, bilgiyi harcarsın altın kazanırsın”
Sevgili Çocuklar…
Bilgi böylesine kıymetli, böylesine paha biçilemez olduğu halde onu daha değerli yapan diğer bazı hasletler de vardır. İnsanlığın özünü teşkil eden hasletlerden uzak olan bilgi, hayat damarları kurumuş çürük bir ağaç gibidir. Bu hasletlerden uzak bilgi sadece faidesiz kalmakla yetinmez, bazen muzur ve mütecaviz de olabilir. İnsanı insan yapan, insana kişiliğini kazandıran hasletler hak, adalet, ahlâk, hasiyet ve fazilet gibi sözcüklerle ifade edegeldiğimiz manevi değerlerdir. İlme hayat veren, onu kutsallaştıran ve güzelleştiren işte bu değerlerdir. ” ilim, ahlâksız bir adamın elinde fenalık yapmak için kuvvetli bir silâhtır.” Sözü ilim-ahlâk ikilisi arasındaki manevi bağın gereğini ne güzel şekilde ifade etmektedir. İnsanlığı mutluluğa çıkaran yol, ilim ahlâkın birlikte yürüdüğü yoldur.
Sevgili evlâtlarım…
Görüldüğü üzere, bütün uğraşılar insanlara mutluluk yolunu göstermek ve onları mutlu görmektir. Başka bir deyimle asıl gaye insan mutluluğudur ilim ve ahlâk insanları saadete eriştiren birer vasıtadır.
İnsan, ünsiyet eden kişidir. İnsanlar birbirlerini sever, sayar ve birbirlerinin haklarına riayet ederler. Karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşma duygusu insan sevgisi ile başlar. İnsanlara hizmet en büyük ibadettir, Allah’ını seven insanları da sever ya da insanları seven Allah’ını da sever. İyiliğin ve hayrın temelinde insan sevgisi yatar. İnsan sevgisi ailede başlar. Bireyleri arasında karşılıklı sevgiye saygı olmayan aileler hiçbir zaman mutlu olamazlar. “Bir memleketin yükselmesi ev ve aile muhabbetine bağlıdır.” Bu sebeple toplumların mutluluğu aile mutluluğundan kaynaklanır. Bu muhabbet aileden topluma taşar ve milyonlarca kum taneciklerini ve demiri bir araya getirip betonarme yapan çimento gibi insanları sevgi bağları ile birbirlerine kenetler.
İnsan sevgisi türlü şekillerde kendini gösterebilir. Bazen tatlı bir söz, güler bir yüz bu sevginin ifadesi olabileceği gibi bazen de incitmeden ve kimseye hissettirmeden yapılan bir yardım şeklinde de tecelli edebilir. İyilik insanlık sanatıdır. İnsan, hayatında iyiliği kadar mesut olur. “Deryaya bıraksan dahi iyilik zayi olmaz.” sözleri, iyiliğin insan âlemindeki mevkiini ne güzel belirtiyor. Dostluk iyiliğin arkadaşı, kin ve haset ise baş düşmanıdır. Birbirilerinizle dost olmaya çalışın dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. İyilikten dostluk doğar kıskançlık ise iyiliği yer, yutar başkalarının başarısı aynı zamanda toplumun başarısı sayılır. Kendi mutluluğunuzu birazda başkalarının mutluluğunda arayınız. Şuna inanınız ki; bütün kötü iptilâların en kirlisi kıskançlıktır. Doğruluktan ve dürüstlükten şaşmayınız. Mevlâna Hazretlerinin buyurdukları gibi “Göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün.” İyi bir insanın en vefalı dostu doğruluktur. Shakespeare’in dediği gibi: “Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir.”
Dünyada felâketlerin kapısı her zaman açıktır Nereden ve ne zaman geleceği belli olmaz. Bilmeyerek ya sen ona gidersin ya da o sana gelir. Böyle hallerde sizin elinizden tutacak olan sizin sahip olduğunuz erdemlerdir. Doğruluk, her türlü şartlar içinde meyvesini veren emsalsiz bir ağaçtır.
Sevgili çocuklar…
Şayet mutlu olmak istiyorsanız, mutluluğunuzu insanlığın mutluluğunda arayınız. Aradığınızı mutlaka orada bulacaksınız. Toplumun mutluluğu ise o topluluğu oluşturan fertlerin iyi ve bilgili olmalarını gerektirir. Bilgi edinmenin tek şartı ise okumak, öğrenmek ve çalışmaktır. Bende sizlere Bismark’ın şu üç öğüdünü tekrarlayacağım.
Çalışın, çalışın, çalışın.
Çalışma zorunluluğu, Cenab-ı Hakk’ın insanlara en güzel hediyesidir. Andre Maurois’ın dediği gibi “Çalışma; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır” ne kadar çalışırsanız o kadar mutlu olursunuz.
Sevgili evlâtlarım…
Sözlerimin başında lisenize ismimin verilmesinden dolayı duyduğum sevinci belirtmiştim. Fakat şuna emin olunuz ki; ben asıl mutluluğu sizlerin bu okuldan bilgili, kültürlü, iyi ve güzel hasletlerle dopdolu olarak mezun olduğunuzda tadacağım. İyiye, güzele, doğruya ve çalışkana kucak açmış sizleri bekleyen bir milletin çocuklarısınız. Milyonlarca şehit kanı ile yoğrulmuş, kurtarılmış ve sizlerin mutluluğu için sizlere emânet edilmiş bu vatanı yüceltecek yine sizlersiniz. Bu topraklar için toprak olmuş aziz insanları unutmayınız.
İçten gelen duygularımla, sevgilerimle ve muhabbetimle sizlere sesleniyorum.
Çalışın, çalışın, çalışın.