İstanbul’daki Galata Kulesi’nin Kısa Tarihi

Galata Kulesi’nin tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmemekle birlikte, kulenin MS 507 civarında Bizans İmparatoru Justinianus döneminde hayata geçtiği yaygın olarak kabul edilmektedir.

O zamanlar kule, Cenevizliler tarafından ‘Christea Turris’ veya Mesih’in Kulesi olarak bilinirken, Bizanslılar onu ‘Megalos Pyrgos’ veya Büyük Kule olarak adlandırdı. Ancak kulenin bugünkü şeklini alması, Cenevizler döneminde, Galata mahallesi, Akdeniz ve Karadeniz’de bir dizi ekonomik ve ticaret noktası olarak hizmet veren Cenova Cumhuriyeti kolonilerinin yaşadığı zamandı.

1509 yılında meydana gelen depremde ağır hasar gören kule, Edirne’de ünlü Sultan II. Bayezid külliyesini de yapan ünlü Osmanlı mimarı Hayreddin tarafından restore edilmiştir. 

Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Kasımpaşa Tersanesi’nde çalışmaya mahkûm edilen esirleri tutmak için kullanıldığı için kulenin çok farklı bir amacı vardı. 17. yüzyıl etrafında döndüğünde, kule bir Osmanlı askeri grubu olan Mehter Bandosu tarafından kısa bir süre kullanıldı ve daha sonra tarihi şehrin mükemmel kuşbakışı görünümü nedeniyle 1717’de bir yangın gözlemevi haline geldi. 

1794 yılında çıkan bir yangında kule yıkılmış, ancak Sultan III. 1831’de çıkan bir yangının daha yıkıcı etkilerinin ardından, Sultan Mahmut’un yaptırması ile kuleye iki kat ve konik bir uç daha eklenerek yeniden restore edilmiştir.

Günümüzde, 219 ft (66.90 metre) yüksekliğindeki kule, balkondan İstanbul’un 360 derecelik muhteşem manzarasını görmek için zirveye çıkmak için sıraya giren ziyaretçiler ile yalnızca turistik bir cazibe merkezi olarak hizmet vermektedir. Neyse ki, bir asansör ziyaretçileri yedi kat yukarı çıkarıyor, ancak son iki kata yalnızca merdiven çıkarak erişilebilir.

Galata Kulesi ile ilgili bazı ilginç hikayelere gelince, en bilinen hikayelerden biri efsanevi Osmanlı havacısı Hezarfen Ahmet Çelebi’nin etrafında dönüyor. Gözlemlerini ünlü bir Seyahâtnâme seyahatnamesinde kaydeden kâşif Evliya Çelebi’nin yazdığı bir rivayete göre, Hezârfen Çelebi kulenin tepesinden Üsküdar’daki Doğancılar Meydanı’na kollarına kanat takarak uçmuştur.

Bu muhteşem başarı nedeniyle, Sultan Murad Han’ın adamdan şüphelendiği ve onu Cezayir’e sürgüne gönderdiği iddia edildi.