Kastamonu Taşköprü’nün Efsane ve Unutulmaz İsmi ve Evliyası Abdal Hasan kimdir?
XV. asrın sonlarıyla XVI. asrın başlarında İslamiyet’i yaymak için Horasan’dan Anadolu’ya gelen gazi dervişlerden olduğu sanılan Abdal Hasan Hazretleri’nin kabri Kastamonu Taşköprü ilçesinin on beş kilometre güneyindeki Abdal Hasan köyünde bulunmaktadır.
Abdalhasan Köyü ve Türbesi
Abdal Hasan Hazretleri Kimdir?
Kastamonu ili Taşköprü ilçesi Abdal Hasan köyünde türbesi bulunmakta ve Hazret bu türbede Meftundur. Abdal Hasan’ın türbesinin biraz yukarısında bir su vardır. Bu suya “Asa Suyu” denmektedir ki bu isim, Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesindeki su için de, Benli Sultan Türbesinin bahçesindeki su için de kullanılmaktadır.
Abdal Hasan’ın türbesindeki suyun, cilt hastalıklarına iyi geldiği ve çeşitli rahatsızlıkları olan kişilerin bu suyla yıkandıktan sonra, rahatsızlıklarından kurtulacaklarına inanılmaktadır. Bunun yanında cinli olduğuna inanılan, saralı olan, hamileyken çocuğunu düşüren ya da çocuğu olmayan kadınlar da bu türbeye gelerek dua etmekte ve kısa zamanda dileklerinin gerçekleştiğine inanılmaktadır. Sultan Beyazıt’ın kızıyla ilgili anlatılan efsaneden yola çıkarak da konuşamayan çocuklara Asa Suyu’ndan içirerek kısa zamanda konuşacağına inanılmaktadır.
Türbesi Taşköprü ilçesinde bulunan Abdal Hasan ile ilgili anlatılan efsanelere göre, zamanında Sultan Beyazıt’ın bir kız çocuğu olur ve bu kız 20 yaşına kadar hiç konuşmaz. Kızının derdine deva bulamayan sultan, çevresindekilerin tavsiyesi üzerine kızını adamlarına teslim ederek Kastamonu’daki Abdal Hasan’a gönderir. Daha kafile köye gelmeden Abdal Hasan olaylar kendine malum olduğu için, kafileyi köyün girişinde karşılar. “Kızım konuş”der. Kız ise “Selametü’l-insan, fi hıfzı’l-lisan” (İnsanın selameti dilini tutmasındadır) der. O günden sonra konuşmaya başlayan sultanın kızı köyden ayrılmayarak oraya yerleşir.
Abdal Hasan ile ilgili anlatılan bir diğer efsaneye göre, Abdal Hasan’nın yaşadığı köyün halkı oldukça fakirdir. Bir gece köye hırsızlar gelerek, tek bir kuzusu olan bir adamın kuzusunu çalarlar. Çaldıkları bu kuzuyu kesip, köye yakın bir mağarada pişirip yemeye başlarlar. O sırada mağaraya üstü başı perişan bir adam gelir, kendisinin de kızaran kuzudan dan yiyip yiyemeyeceğini sorar. Hırsızlar onu da aralarına alıp kızarmış kuzudan verirler. Yemeğe başlamadan, sonradan gelen kişi yemek bitince şükür duası etmek istediğini, bunun için yemek yenirken kuzunun kemiklerini atmamalarını bir kenarda toplamalarını söyler. Yemeğin bitiminde, kuzunun sadece bir tarafta toplanmış kemikleri kalmıştır. Mağaraya sonradan gelip yemeğe katılan kişi, şükür duası eder ve “Allahım biz eksilttik sen yerine koy “ der. Birden kemikler canlanıp yeniden kuzu olur ve mağaradan çıkarak doğru köye gider. Bütün bunları şaşkınlık ve korkuyla seyreden hırsızlar, bu kişinin yörede adı çok bilinen ermiş Abdal Hasan olduğunu anlarlar. Bunun üzerine hırsızlık yapmamaya tövbe ederek, Abdal Hasan’nın elini öperek iyi insan olmaya söz verirler.
Ayrıca Abdal Hasan türbesi için söylenen anlatılan diğer bir efsaneye göre türbede büyük ebatta sac ayak bulunmakta ve bu sacağının bel ile kaldırıldığında bel rahatsızlığına iyi geldiği söylenir.
Diğer bir anlatı ve efsaneye göre Ayrıca Abdal Hasan türbesi külliyesi içinde bulunan camide minberde kılıç bulunmakta ve bu kılıcın dünya üzerinde müslümanların savaş içinde bulunması halinde kaybolduğu söylenmektedir.