Karatoprağa Ekin Değil, Umut, Ümit, Ekmek ve Alınterini Eken Köylümüz
Bir fotoğraf karesiyle başlayan yolculuk, aslında bir ömürlük hikâyeye uzanıyor. Bu amcamız veya köylülerimiz, aslında sadece tohum değil; geçmişi, emeği ve bereketi ekiyor.

Bir fotoğraf karesiyle başlayan yolculuk, aslında bir ömürlük hikâyeye uzanıyor. Bu amcamız sadece tohum değil; geçmişi, emeği ve bereketi ekiyor.
Ekin Eken Ellere Saygıyla
Bir sabah gözünüze ilişen bir kare… Sırtı hafifçe eğilmiş, beli bez önlüğüyle bağlı bir köylü amcamız, adım adım toprağı arşınlıyor. Elinde beline bağladığı bir önlük… Adeta geçmişten gelen bir sessizlik içinde tarlaya tohum saçıyor, ekmek saçıyor.
Peki, sizce bu amcamız ne yapıyor?
Belki Z kuşağı için anlaması zor ama bu amcamız çiftçilik yapıyor. Daha doğru bir ifadeyle: reçberlik yapıyor. Toprağı sürüyor, tohumu ekiyor, sadece ekin değil; alın teri, emek, dua, bereket ekiyor.
Kasım ayında başlar bu serüven. Mart’a kadar tarlaya evlek çekilir önce. Evlek dediğimiz, tarlanın uzunlamasına ve aralıklı şekilde çizilmesidir. Sonra önlüğünü bağlar çiftçi, savura savura ekin eker toprağa. Arpa olur, buğday olur, ama aslında hepsinden önce umut olur, ümit olur.
Sonra öküz ya da traktörle sürülür tarlalar. En sonda daban çekilerek düzlenir emekler. 15-20 gün sonra tarlalar yeşermeye başlar. İşte o zaman köyde yüzler güler, yürekler ferahlar. Çünkü yeşeren toprak, yaklaşan ekmek demektir yeşeren topraklar.
Hasat Vakti: Alın Teriyle Gelen Bereket
İlk yeşiller sarıya döner zamanla. Güneş yükseldikçe, sıcaklık arttıkça ve taneler çoğaldıkça başaklar ağırlaşır, boyun eğer. İşte bu eğilen, bükülen başaklar adeta insanoğluna bir ders ve mesaj verir: “Makamınız büyüdükçe boynunuz bükülsün.!” der gibi.. Yerine göre Haziran ya da Temmuz ayı gelince artık biçme zamanıdır.
Orakla, tırpanla ya da traktörle hasat başlar. Biçilen ekinler kurumaya bırakılır. Ardından anadutla deste edilir, traktör ya da öküz arabalarıyla harmana taşınır. Harmanda yığın yığılır, yağmur yağarsa ıslanmaması için, ıslansa da hemen kuruması için. Tüm tarlalardaki ekin harmana gelince önceleri öküz, eşek, at ve kömüş ile düvene koşulur, saman ve ekini çıkarmak, ayırmak, savurmak günler sürerdi. Daha sonraları ise traktörle padoz makinesi kurulur, Harman yeri artık bir bayram yerine döner.
Eskiden düvenlere koşulan öküzler, eşekler, kömüşler vardı. Şimdi yerini padoz makineleri aldı. Ama değişmeyen şey, toprağın verdiği karşılık: Ekin, emek, bereket, birlik ve beraberlik…
Harmanda imece olurdu. Herkes birbirine yardım ederdi. Sadece samanla buğday ayrılmazdı orada; dostluk, komşuluk, dayanışma da pekişirdi. Ve sonunda alın terinin karşılığı çuvallarla evlere daha sonra da un olması için değirmenlere taşınırdı.

Geçmişten Bugüne: Bir Kültür, Bir Değer
Bu kare belki birçoğumuz için sadece nostalji olabilir. Ama aslında bu bir kültürdür. Bir yaşam biçimidir. Tohumu eken el, geleceği eken eldir. Alın teriyle sulanan tarlalar, soframıza gelen ekmeğin gizli kahramanıdır.
Bugünün teknolojik dünyasında bir tarlaya bu kadar emek vermek size yabancı gelebilir. Ama bu emekle büyüyen her ekin, aslında bize “değer”in ne olduğunu yeniden hatırlatır.
O amcamız yalnızca tohum değil, yürek ekiyor toprağa. Ve bizler o yüreğin meyvesiyle büyüyoruz, besleniyoruz. Belki şehirde büyüdük, belki toprağa elimiz değmedi ama bu fotoğraf bize bir şeyi hatırlatıyor:
“Toprak varsa umut vardır, emek varsa bereket vardır.”
Selam ve dua ile…
Ertuğrul Köse