Bazı Belediye Başkanları “Kaş Yaparken Göz Çıkarıyor”: Pazarı Denetlemek Değil, Halkın Gönlünü Denetlemek Gerek!
Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın’ın son günlerde gündem olan pazar denetimi, “şov mu, görev mi?” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Belediyecilik; zabıta rolüne bürünmek değil, gönül kazanmakla olur. Rencide etmek, kibirle konuşmak değil; anlatmak, ikna etmek, samimi olmak gerek.

Son günlerde belediye başkanlarının semt pazarlarındaki denetimleri sosyal medyada büyük yankı uyandırıyor. Ancak kameralara karşı yapılan sert çıkışlar, halkın gözünde itici bulunuyor. Bu yazıda, gerçek belediyeciliğin halkla diyalogdan, samimiyetten ve nezaketten geçtiğini anlatıyoruz.
Denetim mi, Gösteri mi?
Son zamanlarda bazı belediye başkanlarının pazar denetimleri, kamu hizmetinden çok bir şov sahnesine dönüşmeye başladı. En son örneğini Çorum’da gördük. Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, pazarda tezgahlara dizilen ürünleri beğenmediği esnafı azarlıyor, rencide ediyor, fırça atıyor ve bunları sosyal medya hesabında yayınlıyor. Benzer bir olayı geçtiğimiz aylarda Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır da yapmıştı. Bahadır, “20 liraya aldığın domatesi 50 liraya satıyorsun” diyerek pazarcıyı sert şekilde eleştirmiş, sosyal medyada hem destek hem tepki toplamıştı.
Peki bu tür görüntüler gerçekten halka güven mi veriyor, yoksa “türbünlere oynayan” bir tavır mı sergiliyor? Bana göre bu tür davranışlar artık itici hale geldi. Bir belediye başkanının görevi zabıta müdürlüğü yapmak değildir. Elbette haksız kazanç, yanıltıcı satış denetlenmelidir; ama bunu kameralar önünde, rencide ederek yapmak kamu hizmeti değil, algı yönetimi olur. Bunlar yapmak ayrı dert, birde yayınlamak daha büyük dert..
Nezaket, Belediyeciliğin Temelidir
Bir pazarcı yanlış yapmış olabilir. Ancak onu binlerce kişinin izleyeceği bir yayında, küçük düşürür şekilde uyarmak, hem o insanın onurunu zedeler hem de belediye makamına zarar verir.
Oysa ki bu işler önce sohbetle, anlatmakla, tebliğle olur. Başkan önce pazarcılarla bir araya gelir, toplantı yapar. Der ki: “Bakın arkadaşlar, tezgâhın önüne iyi malı, arkasına çürüğü koymak doğru değildir. Tartıda eksik yapmak haramdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: ‘Malınızı kusuruyla beraber ortaya koyun, kusuru gizlemeyin.’”
İşte bunu hadislerle, ayetlerle, ahlaki bir dille anlatmak gerekir. Belediyecilik sadece yolları asfaltlamak, çöpleri toplamak değil; insanlara değer kazandırmaktır. Ama sen zabıtaları yanına alıp, elinde mikrofonla “şov” yaparsan; bu halkın gözünde kibirli bir görüntü yaratır. Bu da Müslümanlıkla, halk terbiyesiyle bağdaşmaz.

Güngören Belediye Başkanı Bünyamin Demir
Gerçek Belediyecilik: Samimiyet ve Gönül İşi
Bu noktada örnek bir iki isim var: Güngören Belediye Başkanı Bünyamin Demir.
O, çarşıda pazarda halkla konuşurken tepeden bakmaz, azarlamaz. Güler yüzle yaklaşır, samimi olur, halkın dilinden konuşur. Vatandaşla tartışmaz, nasihat eder.
Mevlana der ki: “Küpün içinde ne varsa dışına o sızar.” Bünyamin Demir’in küpünün içinde samimiyet, alçakgönüllülük ve hoşgörü var. O yüzden insanlara da bu duygular geçiyor. Keza Karabük Eskipazar belediye başkanı Serkan Civa’da aynı şekilde doğal ve samimi davranıyor. Zaten bu şekilde olunca da herkesin ilgisini çekiyorlar.
Ama bazı başkanların içinde maalesef başka duygular birikmiş: gösteri merakı, türbün sevdası, kibir. Bir pazarcıyı küçük düşürmek, onu çocuk azarlar gibi azarlamak, “Ben yaptım oldu” demek ne kazandırır?
Ne size, ne partinize, ne de o şehre faydası olur.
Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın ve Bahçelievler Belediye Başkanı Hakan Bahadır beye şunu sormak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı yani Ak Parti Genel Başkanı tıpkı sizin yaptığınız gibi; ihaleleri ve alımları şeffaf yapıyor musunuz diye sorsa ve azarlasa ve de sizin yaptığınız gibi de sosyal medya hesaplarında yayınlasa hoşunuza gider mi?

Efsane Başkan Lütfi Kibiroğlu
Lütfü Kibiroğlu’nun Efsane Tavrı
Bu konuda rahmetli Eminönü Belediye Başkanı Lütfü Kibiroğlu akıllarda kalmıştır.
Bir gün bir seyyar satıcı, zabıtadan kaçarken rampada zorlanmış. Lütfü Başkan arabayı tutup yardım etmiş. Yanındakiler şaşırmış:
“Başkanım, o zabıtadan kaçıyor!” demişler.
Kibiroğlu’nun cevabı net olmuş:
“Ben zabıta değilim, ben belediye başkanıyım. Bu vatandaş arabasını rampaya çıkaramıyor, ben ona yardım ederim.”
İşte bu, gönül belediyeciliğidir. İnsan kazanmanın, rencide etmeden uyarabilmenin en güzel örneğidir.
Güngören’de Bünyamin Demir de benzer bir olaya imza atmıştı. Saatçi Seyyar satıcı başkanı görüp panikleyince, “Ben zabıta değilim, belediye başkanıyım, rahat ol” diyerek sohbet etmişti.
Bu samimi tavırlar halkın hafızasına kazınır. İşte farkındalık böyle olur.

Eskipazar bld. başkanı Serkan Civa
Ahlak Dersi Sosyal Medyadan Verilmez
Sosyal medyada canlı yayın açıp pazarcıyı köşeye sıkıştırmak, “ahlak dersi” değil, ahlakın zedelenmesidir. Çünkü o da bir kul, o da rızkını kazanmaya çalışıyor. Elbette yanlış varsa uyarılır, ama kameralar karşısında değil, nezaketle, yüz yüze. Yoksa bu da “eksik tartmak” olur. Allah katında tartıyı eksik yapmak sadece kantarda değil, insan ilişkilerinde de olur.
Bir belediye başkanının görevi insanları yargılamak değil; adaletle yaklaşmak, halkla kucaklaşmaktır.
Nitekim Çorum’da pazarcılar başkanın bu tavrını protesto etmek için geçen hafta eylem yapıp pazar tezgahı açmadılar.
Şovla Değil, Samimiyetle Hizmet
Belediye başkanları halkın önünde zabıta gibi davranmamalı. Eğer gerçekten denetim istiyorlarsa, önce pazarcılara bir kahvaltı düzenleyip durumu anlatmalılar. “Çorum bu konuda örnek şehir olsun” diyerek öncülük etmeliler. Ama kameralar önünde “kibirli çıkışlar” sergilemek, sadece antipati toplar.
Bugün pazar esnafı bile artık tepki gösteriyor, “bizi rencide ediyorsunuz” diyor. Unutmayın; bir kediyi köşeye sıkıştırırsanız o da tırmalar. Halk da aynen böyledir. İyilikle yaklaşırsanız gönül kazanırsınız.
Sayın Başkan,
Müslümanlıkta nezaket, alçakgönüllülük esastır. Bu millet kibri değil, samimiyeti sever. Gerçek belediyecilik, pazarda bağırarak değil, gönülde iz bırakarak yapılır.
Selam ve dua ile…
Ertuğrul Köse