enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Ailede Huzursuzluğun 10 Sebebi ve Ailede Mutlu Olmanın Yolları Nelerdir?

Aile yuvalarımız, huzur bulacağımız, mutlu olacağımız, sükûna ereceğimiz limanlarımızdır. Acının, kederin, şenlik ve mutluluğun paylaşıldığı yuvalarımızdır ailelerimiz. Ne var ki her ânımız da bir olmayabiliyor. Nasıl ki deniz her zaman sakin değilse, nasıl ki mevsim her zaman bahar değilse, nasıl ki her işimiz her zaman başarılı değilse, ailede eşler arasında da bazen anlaşmazlıklar, huzursuzluklar ve gerginlikler olabiliyor. Bu olumsuzluklar da şikayete dönüşebiliyor. Bu yazımızda sıkça rastlanan bu şikayetler üzerinde duracağız ve çözüm önerilerimizi sunacağız.

Ailede Huzursuzluğun 10 Sebebi ve Ailede Mutlu Olmanın Yolları Nelerdir?
A+
A-

AİLEDE SIK RASTLANAN 10 ŞİKAYET ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Eşler arasında çok sık rastlanan şikayetler:

1- Kıskançlık.

Her insan eşini kıskanır ve kıskanmalıdır da. Çünkü eşini kıskanmayan bir insan, Allah’ın cc rahmetinden uzaklaşmış olur. Fakat bu kıskanma somut bir şekilde olan hareket için geçerlidir. Eşinin harama gittiğini, harama bulaşma tehlikesi olduğunu, eşinin başka biriyle baş başa kalmasına veya çekici bir şekilde konuşmasına karşılık eşini kıskanmasına elbette hakkı vardır. Çünkü o hareket, eşinin şerefini, haysiyetini zedeler ve küçük düşürür.

Eşini kıskandıracak hareketlerde bulunmak, eşine yaptığı bir saygısızlık ve onun şerefini hiçe saymaktır. Kişi eşine güvenmeli, eşinin güvenini sarsacak hiçbir harekette de bulunmamalıdır.

Normal kıskançlığın dışında bir de anormal kıskançlık vardır ki bu da, olur olmaz, eften püften şeylerle eşini kıskanmaktır. Bu aşırı kıskanma krizi psikolojik bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir.
Peygamber Efendimiz (sas) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Kıskançlığın doğru olanı da yanlış olanı da vardır. Allah’ın sevdiği kıskançlık, gerçekten somut bir şüpheden kaynaklanan kıskançlıktır. Allah‘ın sevmediği kıskançlık ise yersiz ve gereksiz yere gösterilen kıskançlıktır”(İbni Mace Nikah 56).

Kıskançlığın önlenebilmesi için şu kurallara dikkat edilmelidir:

a) Erkek hanımını giyim konusunda dinimizin emrettiği şekilde hareket etmesi konusunda ikna etmeye çalışmalıdır. Eşinin açık ve dikkat çekici bir şekilde giyinmemesini öğütlemelidir. Kadının öyle giyinmesi, karşı cinslerin dikkatini celbedecek, doğal olarak kocası karısını kıskanacaktır.

b) Kadın olsun erkek olsun, zan ile hareket etmemelidir. Çünkü zan ve endişe ile hareket etmek, kötü sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden eşler birbirlerini çok iyi tanımalı ve birbirlerine güvenmelidirler.

c) Kadın kocasının şüphelerini artırıcı hal ve hareketlerden uzak durmalıdır. Eşini her zaman güler yüzle karşılamalı, iş hayatında ve başkaları ile diyaloğu, akrabaları ile ilişkileri, kocasından fazla olmamalı.

2- Eşin İnatçı Olması.

İnatçılık evlilikle ilgili problemlerin başında gelir. İnatçı biri, illa benim dediğim olacak, senin fikrin yanlış, hayır bana göre bu böyle olmalı gibi hemen her konuda kendi fikrinin onaylanmasını ister.

İnatçılığın Başlıca Sebepleri Şunlardır:

a) İnatçılık, çocukluk döneminden itibaren yanlış eğitimin ve yetiştirme tarzının sonucu olabilir.

b) Aileyi ilgilendiren konularda, eşlerden herhangi birinin tek başına, eşine danışmadan verdiği karardan dolayı inatlaşma olabilir.

c) İnatçılık, eşlerden herhangi birinin kendini küçük görme hissinden, özsaygı eksikliğinden olabilir.

d) İnatçılığın bir başka sebebi de, eşler arasındaki uyumsuzluktan meydana gelebilir. Eşler birbirlerinin hayat tarzını, yaşama şeklini beğenmiyor ve kendi yaşantısını kabul ettirmeyi dileyebilir ve bu da inatlaşma sebebi olur.

e) İnatçılık, kişinin ebeveynlerini kendilerine örnek almalarından dolayı da olabilir. Her iki eş de değişik koşullarda, farklı aile terbiyesi almış olduğundan kendi düzenini eşine dikta ederek inatçılık yapmış olabilir.

f)Eşlerden biri çevre ve toplum tarafından itibar görüyor, diğeri de görmüyorsa, itibar görmeyen, kapris yapıp inatçılık yapabilir.

İnatçılığa karşı çözüm önerilerimiz:

İnatçılık hastalığından kurtulabilmek için, öncelikle yukarıda saydığımız hastalığa neden olan faktörler tesbit edilip, öncelikle onlardan kaçınılması gerekir.

İnatçı eş/eşler unutmamalıdırlar ki, inatçılık yaparak evliliklerinin sonunu hazırlamış olurlar. Çünkü inatçılık yapanın eşi, belirli bir noktaya kadar sabredebilir. Dayanılmaz hale geldiğinde de ipler kopar. Bu durumda da vebal ipi koparanda değil, inatçılığında ısrar edende olur.

İnatçılık yapanlar aile içerisindeki görev ve sorumluluklarını da iyi bilmeliler ve ona göre hareket etmeliler. Görev ve sorumluluk kargaşası yaşanan ailede inatçılık biraz daha fazla olur.

Peygamber Efendimiz’in (sas) şu hadis-i şeriflerini burada zikretmek faydalı olacaktır:

“Bir kadın beş vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve eşine de (meşru sınırlar içinde) itaat ederse Cenneti kazanır”(Ahmed bin Hanbel Müsned 191).

“Eğer bir insana secde edilmesini emretecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Şu kesinlikle bilinmeli ki, bir kadın eşine karşı görevlerini tam yapmadıkça Rabbine karşı sorumluluklarını da tam yapmamış olur”(İbni Mace Nikah 4).

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım”(Tirmizi).

3- Yalancılık.

Yalan, gerçeğin çarpıtılması veya gizlenmesidir. Yalan, bütün dinlerde kötü addedilmiş, beşeri düzenlerde de kötü karşılanmış, yalancılar toplum tarafından yerilmiş, onlara iyi gözle bakılmamıştır. Dinimiz İslam da yalanı haram kılmış ve büyük günahlardan saymıştır. Peygamber Efendimiz (sas) şu hadis-i şeriflerinde yalancılığın sonunu da işaret etmiştir:

“Doğruluk kişiyi iyiliğe götürür. İyilik de Cennete götürür. Kişi doğruyu söyleyip sürekli doğruluğu arzularsa sonunda Allah katında doğru olarak yazılır. Yalan da kişiyi bir çok yanlış davranışlara sürükler. Bu günahlar da sonuçta Cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip sürekli yalan peşinde koşarsa, sonuçta Allah katında yalancı olarak yazılır”(Buhari Edeb 69).

Kişiyi yalan söylemeye iten sebepler nelerdir?

a) Kişi ailesi içerisinde yalana alışmış olabilir. Bundan dolayı yalanı bırakamamış olabilir.

b) Kişi isteklerini elde edebilmek için, bir başkasını taklit ederek yalan söyleme gereği duyabilir.

c) Eşlerden biri yalan söylediğinde, diğer eş de yalana başvurabilir. Mesela, erkek eşine bir şey vaadeder ama yerine getirmezse, kadın da kocasına kıyasla yalana anabaşvurabilir. Bunun tersi de olabilir. Her iki durumda ikisi de yalana başvurabilir.

d) Kişi eşinin tepkisinden dolayı da yalana başvurabilir. Mesela, erkek eşine karşı bir hata yapar. Eşinin ikazından sonra tekrar aynı hatayı yaparsa, sorulduğunda inkar eder ve yalana başvurur. Yine bu durumun tersi de mümkündür.

Bu çirkin huydan kurtulma yolları da:

Eşler birbirlerine karşı sevgi bağlarını güçlendirmeli, aralarındaki güven duygusunu zedeleyen bu tür kötü alışkanlıklardan vazgeçmelidirler. Yalandan kurtulmak İçin sorunlara aşırı derecede duyarlı olmak gerekiyor. Yalan söylenildiğinde o anki durum belki düzeltilmiş gibi gözükebilir. Ama nihayetinde sorunların kar topu gibi giderek büyüdüğünü idrak etmek gerekir.

Eşini sürekli sindiren, bastıran, zor kullanan erkek de eşini yalan söylemek zorunda bırakabilir. Kadın yaratılış gereği hassas bir yapıya sahiptir. Bu durumundan dolayı yalana başvurabilir. Erkek eşine zor kullanmamalı, Allah’ın cc kendisine verdiği bir emanet olarak görmeli ve eşine hiçbir şekilde kaba kuvvet kullanmamalıdır.

4- Erkeğin Hanımına Yardımcı Olmaması.

– Erkeğin Hanımına Yardımcı Olmaması.Günümüzde hanımlardan gelen şikayetlerden biri de bu. Ancak erkekler açısından düşünüldüğünde, evini geçindirebilmek, başkalarına muhtaç olmamak için gerektiğinde fazla mesai yapan, hatta bir işten gelip, biraz dinlenince başka bir işe giden biri ne kadar ev işlerine yardımcı olabilir onu da hesap etmek lazım. Evin iaşesini ve geçimini sağlamak zorunda olan erkek ev işlerinde eşine yardım etmek zorunda değildir. Tek başına üstesinden gelemediği bir iş olmadığı müddetçe kadın kocasının yardım beklememelidir. Ancak evin büyüklüğünden dolayı temizlik işleri için, veya çocuğun çokluğundan dolayı onların bakım ve terbiyeleri için, eğer kocanın maddi durumu müsait ise hanımına yardımcı tutması görevidir. Yok maddi durumu yeterli değilse işten artan zamanlarda eşine ev işlerinde yardımcı olması onun faziletini artırır. Ama yardım etmedi diye de kınanmaz, aşağılanmaz. Çünkü gün boyu çalışıp, hem zihinsel olarak, hem de bedenen yorgun düşen erkek, evine geldiğinde dinlenmeli, evde huzur bulmalı ki yarın yine işe gidip çalışabilsin.

Nasıl ki erkek dış işlerde evinin geçimi için çalışıp çabalıyorsa, kadın da ev işlerinde gayret sarfetmesi gerekmektedir. Ama her şeye rağmen yine de boş kaldığında, her konuda erkeğin hanımına yardımcı olması bir erdemliliktir. Çünkü bizim her şeyimize örnek olan Peygamber Efendimiz (sas) Hz. Aişe Annemizin bildirdiğine göre elbisesini diktiği, ayakkabılarının bakımını yaptığı, koyunları sağdığı gelen rivayetler arasındadır (Ahmed b. Hanbel Müsned 6/256).

5- Kadının Sürekli Hastaymış Gibi Davranması ve Çok Şikayet Etmesi.

Kadın gerçekten hasta olmadığı halde şikayetleniyorsa, bunun öncelikli sebebi, kadın evlenmeden önceki aile hayatındaki yorgunluklarıyla yeni evine taşınmış olmasından kaynaklanıyor. Bir de o yeni geldiği koca evinde hamile kalıyor, sonra doğum, sonra çocuk bakımı derken psikolojik bir kaygıya dönüşüyor bu şikayeti.

Kadın gerçekten hasta da olabilir. O zaman hemen doktora götürülüp, teşhis dahilinde tedavi sürecinin başlatılması gerekiyor. Genelde böyle durumlarda hastalık olmadığı için teşhis konulamıyor ve psikolojik davranış bozukluğu olarak devam ediyor.

Bazen de kadın kocasından ilgi alaka görmek için bu şikayetlerde bulunabiliyor. Ama bu sızlanmalalar dayanılmaz boyutlara ulaştığında erkeğe artık bıkkınlık geliyor. Haliyle erkek eve gelmek istemiyor veya zorunlu hallerde kısa süreliğine geliyor. Böyle devam eden evlilik de sıkıntıya giriyor.

Böyle durumlarda kadın mümkün olduğunca kocasına az şikayetlenecek, erkek de hanımının bu şikayeti ile ilgilenecek ve onunla aynı hissi paylaşmaya çalışacak. Bazen şaka yaparak da eşinin efkarını dağıtmaya çalışacak.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz (sas) Aişe Annemizin yanına vardığında Ayşe Annemiz; “başım ağrıyor, rahatsızım, halsizim” diyerek Peygamber Efendimiz’in ilgisini çekmek amacıyla şikayetlenmeye başladı. Peygamber Efendimiz (sas) de; “benim de başım ağrıyor. Ama sen üzülme. Bak sen benden önce ölürsen ben seni kefenler, cenaze namazını kıldırıp defnederim. Sen onun için merak etme” dediğinde Ayşe annemiz; “demek sen benim ölmemi istiyorsun, benden sonra benim haneme başka hatun getireceksin ha” diyerek kıskançlık damarı kabarıyor ve ikisi birlikte gülmeye başlıyorlar (Ahmed bin Hanbel Müsned 6/144).

6- Erkeğin Eşine Kötü Davranması.

Erkeklerin eşlerine karşı kötü muamelede bulunmaları, hatta onları dövmeleri çok eskiden beri süregelen bir sorundur. Eşini dövecek seviyeye getiren sebep nedir acaba? Bunun iki sebebi vardır:

Birincisi; kadının kötü ahlaklı olmasıdır. Kocasına hemen her konuda karşı çıkması, ona karşı ters cevaplar vermesi, onunla inatlaşıp zıtlaşması, kocasına itaat etmemesi, onu tahrik etmesi gibi nedenlerden dolayı kadın kocasından kötü muamele görmek durumunda kalabilir. Tabii ki kötü muamele ve özellikle dayak atma, tasvip edilecek bir sonuç değildir. Aile içerisindeki bu gibi durumlarda ortalığın hararetini düşürmek, duruma el koymak öncelikle kadına düşer. Sinirler gerilmeden geri adım atılmalı ve haksız taraf hemen özür dilemelidir.

İkincisi ise; erkeğin sinirli bir yapıya sahip olmasıdır. Çok sinirli bir yapıya sahip olan insan; ani tepkilerde bulunur, kolay tahrik olur, kolay kolay davranışlarını kontrol edemez. Ama bu demek değildir ki hemen dayağa başvurulsun. Bu özelliklerde kocası olan bir kadına daha fazla iş düşüyor. Kocasının bu yapıya sahip olduğunu bildiği için kocasının o damarına basmayacak, daha dikkatli olacaktır.

Tüm bu anlatılanların yanında dayak kesinlikle tasvip edilen bir hareket ve çözüm değildir.

Şu hadis-i şerifler konuyu aydınlatmaya yeter de artar bile:

“Allah Rasülü (sas) savaş hali hariç, eliyle hiçbir şeye, hiçbir kadına, hiçbir hizmetçiye vurmamıştır”(İbni Mace Nikah 61).

“Eşinizi dövmek zorunda kalırsanız, kesinlikle şiddete kaçmayın”(Tirmizi Rada 11).

“Sizden biriniz eşini köle döver gibi dövmesin. (Eşini dövüp de) sonra da gece olunca nasıl ilişkiye girebilir”(Buhari Nikah 93).

7- Eşlerin Birbirlerinin Ailelerine Saygı Göstermemesi.

İki genç evlendiklerinde doğal olarak aileleri de genişlemiş olur. Ben sadece eşimle evliyim, eşimin ailesi beni ilgilendirmez diyemezsin. Senin ailen senin için ne kadar ulvi ve vazgeçilmezse eşinin ailesi de onun için aynıdır. Hiç kimsenin ne kendi ailesi ile, ne de eşinin ailesi ile ilişkisini kesme hakkı yoktur.

Ailelerin geçmişte yaşadıkları sorunları görmezden gelip, her şeyi tozpembe gördüğün zamanda bunlar düşünülmesi gerekmektedir. Eşlerden her biri empati yaparak eşinin ailesini sevip saymalı, onlara değer vermelidir. Eşinin ailesi ile görüşmesini engellememeli, hatta destek vermelidir.

Kişinin anne babası yaşlandığında veya bakıma muhtaç olduklarında onlara bakmakla yükümlüdür. Kişi evlendiğinde ailesi genişler. Aslında bu bir avantajdır. Kişi kendi anne babasının ve eşinin anne babasının tecrübelerinden yararlanır. Onların hizmetinde bulunarak sevap ve ecir elde etmiş olur. Dünyaya gelmemize vesile olan ebeveynlerimize böylece bir nebze olsun borcumuzu ödemiş oluruz.

 

8- Eşin Cimri Olması.

Kadının en fazla şikayet ettiği konulardan biri de hiç şüphesiz kocanın cimriliğidir.

Erkekler tarafından olaya bakıldığında ise, kadının kocasının gücünün üzerinde isteklerde bulunuyor olmasıdır. Kadının ailesinin maddi durumu, erkeğin ailesinin maddi durumundan iyi olduğunda bu durumla daha fazla karşılaşılıyor. Burda da evlenmeden önce denklik gözetilmediği için suçlu yine erkek oluyor.

Erkek acaba gerçekten cimrilik mi yapıyor, yoksa gerçekten gücü buna mı yetiyor? Eğer gücü bu kadarsa kadın da böyle bir evliliğe razı olduğu için bu duruma sabretmelidir. İbrahim Suresi 7. Ayette Allah cc şöyle buyuruyor:

“Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım.”

Peygamber Efendimiz (sas) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Müslüman olup yeteri kadar rızkı olan ve Allah’ın verdiğine kanaat eden kimse mutlaka kurtuluşa erecektir”(Müslim Zekat 125).

Erkek de durumu iyiyse ailesinin harcamasından kısmamalı, cimrilik yapmamalı, geniş maddi imkanlarından ailesini faydalandırmalıdır. Allah cc bir ayette şöyle buyuruyor:

“ İmkanı geniş olan, nafakayı imkanına göre versin”(Talak 7).

Peygamber Efendimiz’in (sas) şu hadis-i şerifleri de dikkate şayandır:

“Kişinin Allah yolunda köle azadı, yoksul ve ailesi için yaptığı harcamaların içinde sevap olarak en üstünü ailesine yaptığıdır”(Müslim Zekat 39).

“ kişiye, bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi günah olarak yeter”(Ebu Davud Zekat 45).

9– Eşin İhmalkar ve Dikkatsiz Olması.

Erkekler eve geldiklerinde evin dağınık ve düzensiz olmasından hoşlanmazlar. Kadın kocasının eve gelme vaktine kadar, temizliği, yemeği, tertip ve düzeni sağlaması gerekmektedir. Ev eşyalarına karşı da dikkat ve ehemmiyet göstermelidir. Kendine ait hiçbir sorumluluğunda, duyarsız, ihmalkar ve dikkatsiz olmamalıdır.

Aynı şekilde erkek de kendi sorumluluklarının bilincinde olmalı, iş hayatında sebat etmeli ve sabırlı olmalıdır. Her fırsatta iş değiştirerek belirsizlik yaşamamalıdır. Çalışma konusunda tembellik yapmamalı, tüm aile fertlerinin ihtiyaçlarını temin etme duyarlılığında olmalıdır.

10- Erkeğin Eşinin Gelirine Sahip Olmak İstemesi.

İslamda kadının mülkiyet hakkı vardır. Ama kadının evin geçimini sağlamak için çalışma zorunluluğu yoktur. Ama yine de evin geçimine katkı sağlamak amacıyla kendi isterse, kocasının da izniyle uygun bir işte çalışabilir. Bu çalıştığı süre kocasına ayıracağı süre olduğundan dolayı kocasının hakkı vardır. Yani kadın ‘ben kazandığım parayı evin ihtiyaçları için harcayamam, bu benim param’ diyemez. Çünkü kocası evin ihtiyaçları için kendisine çalışma izni vermiştir.

Günümüzde çalışan bir kadınla evlenen bir erkek, eşinin parasını ev ihtiyaçlarında kullanabilir. Ama tamamen eşinin gelirine el koyup eşini harçlıksız bırakamaz.

Eğer kadının çalışması, eşine vakit ayıramadığı için sıkıntı oluyorsa, sorumlulukları ile işi arasında bir seçim yapması gerekiyorsa öncelikli olarak, asıl sorumluluğu olan ev işlerini seçmesi gerekir. Önce de belirttiğimiz gibi evin iaşe ve geçiminden birinci derecede koca sorumludur.

Eğer kadın hem çalışmak zorunda kalıyor, hem de ev işlerini yapıyorsa kocaya düşen de eşine karşı anlayışlı olmalı, ev işlerinde ve çocukların eğitim ve terbiyesinde eşine yardımcı olmalıdır.

Netice itibariyle kadın çalışıyorum diye istediği gibi harcama yapamaz, erkek de eşinin kazancına el koyamaz. Bu işler bir protokol kapsamında değil, karşılıklı anlayış ve düşünce ile olur. Evin ihtiyaçları için kadın da erkek de kayıtsız kalmamalı ve senin paran benim param, senin ihtiyacın benim ihtiyacım yerine, bizim paramız, bizim ihtiyaçlarımız görüşü hakim olmalıdır.

Bekir AYDIN
Aile Danışmanı & Yaşam Koçu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.