Mekke’nin Fethi Nasıl Oldu
Bugün Mekke’nin 1391. yılı. Mekke’nin Fethinin İslam Tarihinde ayrı bir yeri vardır. Adeta bir dönem kapanıp, yeni bir dönem başlamıştır. Bugüne kadar Müslümanlar hep hakir, zelil, fakir ve hor görünürken artık bu 2. sınıf insan muamelesinin yerini hür, güçlü ve hatırı sayılır bir medeniyet seviyesine ulaşılmıştır. Peki nasıl oldu da birden bu seviyeye gelinebildi.
Mekke’nin Fethini 5 başlık altında inceleyebiliriz:
1- Fethin Sebepleri
2- Fethe Hazırlık
3- Yolculuk ve Fetih
4- Fethin Sonuçları
5- Fetihten Alacağımız Dersler.
1 – FETHİN SEBEPLERİ NELERDİ?
Önce Fethe niçin ihtiyaç duyuldu, onun üzerinde duralım:
⁃ Mekke, evleri deniz manzaralıydı ondan mı fethedildi,
⁃ Mekke, havası Medine’den daha güzeldi ondan mı fethedildi,
⁃ Mekke’de ticaret daha mı iyiydi ondan mı fethedildi,
⁃ Mekke’de emlak fiyatları daha yüksekti ondan mı fethedildi,
⁃ Yoksa toprak ve ganimet kazanma hırsından dolayı mı fethedildi Mekke?
Hayır, hiçbiri için değildi elbette. Mekke’nin Fethedilme sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• Savaşın asıl sebebi; Mekke’li müşriklerin Hudeybiye Anltaşmasını çiğnemeleri idi. Kureyşliler müslümanların müttefiki olan Huzaa Kabilesine karşı, kendi müttefikleri olan Beni Bekir kabilesine silah ve teçhizat yardımı yaparak, Huzaa Kabilesinden yirmi küsur kişinin öldürülmelerine sebep oldular. Halbuki onlar antlaşmaya göre dokunulmaları haram olan Güvenli Bölgeye yerleşmişlerdi. Peygamber Efendimiz (sas) de onlara: “Ya öldürülenlerin diyetini ödersiniz, ya da sizinle savaşırım” dedi. Onlar da diyet ödemeyeceklerini/ödeyemeyeceklerini söylediler.
• Ebu Süfyan arayı düzeltmek için Medine’ye geldi. Peygamber Efendimiz (sas) ve hiçbir sahabi onunla ilgilenmediler. Hatta kızı Ümmü Habibe’nin yanına vardığında üzerine oturduğu minderden kaldırdı ve “Sen müşriksin, necissin, o Peygamberin minderi, sen oraya oturamazsın” dedi be babası bile olsa islamı yüceltti, tarafını belli etti.
• Medine’de İslam Devleti kurulmuş, askeriye ve ekonomiye yatırım yapılmış, Beni Nadir, Beni Kureyza ve Beni Kaynuka gibi yahudi kabileler sindirilmiş Müslümanlar güç kuvvet bulmuştu.
• Bugüne kadar;
Bedir,
Uhut,
Hendek,
Hayber
Savaşları yapılmış genel olarak üstünlük Müslümanlarda idi. Başta müşrikler olmak üzere tüm kesimler Müslümanların güçlerini biliyorlardı artık.
• Ümmet artık müşriklerden korkmamalı, özellikle Arap Yarımadasına İslam yayılmalıydı.
2 – FETHE HAZIRLIK NASIL OLDU
Hazırlık çok gizli tutuldu. Hatta bu fikrini en yakınlarından olan Hz Ebu Bekir ve Hz Aişe’ bile söylemedi.
Peygamber Efendimiz (sas) savaş hazırlıklarından kureyşlilerin haberi olmasın diye Mekke’ye ulaşım yollarına nöbetçiler yerleştirdi, nöbetçilerin başına da Hz Ömer’i koydu.
Ayrıca hem Medine’ye, hem de Mekke’ye istihbarat yapacak kimseler görevlendirdi.
Hazırlan ordunun nereye gideceği belli olmasın, dikkat çekmesin diye ters istikamete bir seriyye gönderdi.
Peygamber Efendimiz (sas) bütün bu hazırlıkları yaptıktan sonra da, bu savaş hazırlıklarını kureyş duymasın, fetih kansız gerçekleşsin, kimse zarar görmesin diye Allah’a dua etti. Zira fiilî dua olan tüm hazırlıkları yapmış, sıra kavlî duaya gelmişti.
Bu arada Hatıb b. Ebi Beltea adındaki bir sahabi hazırlıkları öğrenmiş, Mekke’de bulunan yakınları, evlerinden çıkmasınlar ve Müslümanlardan zarar görmesinler diye Sare adındaki bir kadınla ailesine götürmek üzere bir mektup yollamış. Peygamberimiz (sas) de bu olaydan manen haberdar olunca, HzAli (ra) ve beraberindeki üç sahabiyi kadını yakalayıp, mektubu getirmekle görevlendirir. Hz Ali (ra) kadını Hah Bahçe mevkiinde yakalar ve mektubu ister. Kadın, bende mektup falan yok diye direnerek mektubu vermek istemez. Hz Ali (ra) Efendimiz de:
“Bak kadın, Peygamberimiz yalan ve yanlış konuşmaz. Bana; o kadında mektup var, onu al gel dedi, ben de alıp götüreceğim. Ha sen kolaylıkla vermek istemezsen, gerekirse seni soyarım, en mahrem yerlerini dahi arar, mektubu bulur alırım” deyince kadın saç örgülerine gizlediği mektubu vermek zorunda kalır.
Hz Ali (ra) mektubu Peygamber Efendimize (sas) getirir ve Hatıb b. Ebi Beltea huzura getirilip neden böyle bir şey yaptın diye sorulunca:
“Ya Resulallah! Benim kötü bir niyetim yoktu. Ben burada kimsesiz biriyim. Benim tüm ailem Medine’de. Onlar kendilerini korusunlar, zarar görmesinler diye yaptım” deyince, Hz Ömer (ra:
“Bırak Ya Resulallah! Şu münafığın boynunu vurayım” dedi. Peygamber Efendimiz (sas) de:
“O Bedir’e katıldı Ey Ömer” diyerek, Hatıb b. Ebi Beltea’ nın suçunu affetti.
Burada bizlerin alacağı çok dersler var:
a) Casusluk yapanın cezası ölümdür. Bedir’e katılmamış olsaydı öldürülecekti. Ama günümüzde dini, devleti, vatanı için casusluk yapan öldürülür. Çünkü şimdi casusluk yapanın Bedir’e katılmış olma ihtimali yoktur. O af sebebi Bedir Ashabı öğüldüğü için istisnadır.
b) Bir müslüman bir hata yaptığında hemen cezalandırılmaz, önceden yaptığı hizmetler ve fedakarlıklar göz önünde bulundurulur.
c) Başkan, komutan bir emir verdiği zaman harfiyen ve zamanında yerine getirilir. Ben sordum yokmuş diyerek geri gelinmez. Komutanım, başkanım, liderim bana onda var al gel dediyse, sende var denilir ve görev eksiksiz olarak yerine getirilir.
3 – YOLCULUK ve FETİH NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Hicretin 8. yılında, Ramazan ayının 10. günü, 10 bin Mücahitle yola çıkıldı.
Peygamber Efendimiz (sas) Medine’de yerine Utbe b. Halef el-Gıfari’yi bıraktı.
Ordunun tanzimini de şöyle yaptı:
-Halit b. Velid’i sağ kanada,
-Zübeyir b. Avvam’ı sol kanada,
-Ubeyde b. Cerrah’ı zırhsızların başına, (Peygamber Efendimiz (sas) ve Ensar da bu gruptaydılar),
-Sa’d b. Ubade’yi de muhacirlerin başına yerleştirdi.
Mekke’nin kenar tepelerine vardıklarında, akşam kişi başı birer tane ateş yakmaları emredildi. 10 bin ateş her tarafı gündüz gibi aydınlatmış, bunu gören Kureyşliler çok korktular, her ateşin kenarında en az 4-5 kişi olur diye hesapladılar ve manen teslim olmuşlardı zaten. Peygamber Efendimizin amcası İbn Abbas da Mekke’den ayrılmış, yolda karşılaşmışlardı. İbn Abbas Peygamberimizin görevlendirdiği bir istihbarat müdürü gibi bulunuyordu Mekke’de.
Ebu Süfyan ordunun bu ihtişamını görünce Peygamberimizin yanına geldi. Hz Ömer (ra) ve diğer bazı sahabiler onu öldürmek istediler ama İbn Abbas O’na eman vermişti. Çeşitli temaslardan sonra da Peygamberimizin huzurunda müslüman oldu.
İbn Abbas “Ya Resulallah! Ebu Süfyan öğünmeyi sever, onu kavmi önünde yüceltecek bir şey verseniz” dedi. Peygamber Efendimiz (sas) de”
“O zaman herkese duyurun:
⁃ Abu Süfyan’ın evine sığınan emandadır,
⁃ Kendi evine sığınan emandadır,
⁃ Mescide sığınan emandadır.
Mekke’ye dört taraftan girildi. Bu arada Nasr Suresi nazil oldu. Kureyşliler ordudaki ihtişamı görünce Halid b. Velid tarafındaki üç beş karışıklıktan başka karşı koyan olmayınca hiç kimsenin burnu kanamadan şehir teslim oldu. Peygamber Efendimiz (sas) devesinin üzerinde o kadar eğilmiş ve tevazu içindeydi ki sanki muzaffer bir komutan edası yoktu. Horlanarak, kovularak zorla hicret etmek zorunda kaldığı, doğup büyüdüğü, kendisine ve ashabına akla hayale gelmeyecek eziyetler edildiği, ambargo uygulanan şehir, aradan geçen sekiz yıl sonunda kansız bir şekilde kendiliğinden teslim olmuştu. İsterse tüm Mekke halkına her şeyi yapabilirdi. Buna gücü vardı. Ama O bir Peygambere yakışanı yaptı ve affı seçti.
4 – FETHİN SONUÇLARI NELERDİR?
Mekke halkı teslim olup da Fetih gerçekleştikten hemen sonra Peygamber Efendimiz (sas) Kabe’ye doğru ilerledi ve Kabe’nin içinde ve dışında bulunan 360 tane putu elindeki asa ile kimini iterek, kimini de çekerek hepsini yere serdi. Bu arada da “De ki: “Hak geldi, batıl gitti; zaten batıl yok olup gitmeye mahkumdur.” (İsra 81) ayetini okuyordu.
Sekiz yıl önce zorla Mekke’den hicret etmek zorunda kalan, ashabın doğup büyüdüğü vatanını, eşini dostunu, akrabalarını geride bırakıp Hicret etmek zorunda kalan o şerefli topluluk şimdi O beldey fethetmişlerdi. Kabe putlardan temizlenince, Peygamber Efendimiz (sas) Kabe’nin içerisine girdi, uzunca dua etti ve ve şükür namazı kıldı.
Artık Mekke’ye İslamın hakim olduğunu haykırmak gerekiyordu ve müezzini Bilal’e emir buyurdu.
Bilal titreyen ayaklarıyla, cılız gövdesiyle hemen çıktı Kabe’nin üzerine. Ve o Mekke’yi inleten gür sesiyle Mekke’nin semaları yankılandı:
Allahü Ekber, Allahü Ekber
Allahü Ekber, Allahü Ekber.
Eşhedü Ellâ İlahe İllallâh,
Eşhedü Ellâ İlahe İllallâh.
Daha bundan sekiz yıl evvel, dininden dönmediği için Kureyşlilerin olabildiğince eziyet ettikleri, O’nun da inancı gereği “Ehad, Ehad (Allah bir, Allah bir) diyen Habeşli Bilal, şimdi Mekke’de İslamın hakimiyetini haykırıyordu.
Kabe’deki putlar temizlendiği gibi Mekke çevresindeki put ve puthaneler de temizlenmeliydi. Çünkü İslam kuvvet ve kudret bulduğunda o ülkede put ve puthane caiz değildir. Bununla ilgili de çevrede bulunan puthanelere birlikler gönderilerek Mekke ve çevresi putlardan temizlendi. Zira İslamın ana gayesi Allah’ın bir ve tek olduğunu, eşi benzeri olmadığını, yardımın da ancak Allah’tan olduğunu kabullenmek ve ilan etmekti.
Peygamber Efendimiz (sas) Kureyşlilere hitaben:
“Şimdi siz benden nasıl bir hareket, nasıl bir yol takip etmemi, sizin hakkınızda nasıl bir karar vermemi bekliyorsunuz” dedi. Onlar da:
“Biz senden ancak hayır ve iyilik umarız. Çünkü sen kerem ve iyilik sahibisin” dediler. Peygamber Efendimiz (sas) de:
“Bugün size hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur. Allah cc sizi yarlığasın” diyerek ancak bir Peygamberin yapabileceği genel af ilan etti. Ancak bu genel affa on küsür kişi dahil edilmedi. Çünkü onlar Peygamberimize ve müslümanlara daha önce olmadık hakaretler ve iftiralar etmişlerdi. Daha önceden de onlar için bulundukları yerde öldürülecekler diye emir verilmişti. Ancak daha sonra onlardan Meşhur İslam düşmanı Ebu Cehil’in oğlu İkrime b. Ebu Cehil ve Kureyş’in Peygamberimiz aleyhinde acımasızca şiirler yazan en meşhur şairlerinden Abdullah b. Zibeğra başta olmak üzere bir çoğu İslamla şereflendiler ve İslam için büyük fedakarlıklar yaptılar.
5 – MEKKE’NİN FETHİNDEN ALACAĞIMIZ DERSLER NELERDİR?
Peygamber Efendimiz (sas) Mekke’de toplam 19 gün kaldı.
Kureyşlilerle, akrabaları ile Mekke’de kalmadı, vefa göstererek Medine’ye Ensar’la beraber döndü.
Mekke’ye namaz kıldırması ve Kureyşlilere dinlerini öğretmesi için Muaz b. Cebel’i bıraktı.
Mekke’ye emir olarak da Attab b. Esid’i bıraktı.
Mekke’nin fethi döneminde şu hükümler vukuu bulmuştur:
Seferde iken oruç tutulmayıp sonra güne gün tutulabilir hükmü.
Seferde iken dört rekatlı farz namazlar iki rekat olarak kılınacak hükmü.
Muta nikahının üç gün için helal bırakılmasından sonra ebedi olarak haram kılınması.
Kişi malının üçte birinden fazlasını vasiyet edemez hükmü.
Peki nasıl oldu da sekiz yıl gibi kısa bir süre sonunda Mekke’den Hicret etmek zorunda kalan bir millet, zorla çıkarıldıkları şehri fethedebildiler? Bu sorunun cevabı şu şekilde sıralanabilir:
a) Medine’de Müslümanlar islam devletini kurmuşlar, İslamın emirleri harfiyen uygulanıyordu.
b) Başta Ensar ve Muhacirler arasında olmak üzere tüm Müslümanlar arasında İslam Kardeşliği pekiştirilmiş, herkes bir biri için yaşıyordu adeta.
c) Faiz kaldırılmıştı.
d) Zina yasaklanmıştı ve cezası vardı.
e) Kumar yasaktı ve cezası vardı.
f) Devlet Başkanı halkın yediğinden yer içerdi.
g) Devlet memuru geçinebilecek kadar maaş alır, devlet işlerini zengin olmak için bir kaynak görmezdi.
h) Ülkede ekonomik kriz varsa, bunu yöneticiler ve halk beraber göğüslerdi. Bir kısım cefa içerisinde iken, bir kısım sefa sürmezdi.
ı) Hırsızlık suç idi ve cezası vardı.
Peygamber Efendimiz (sas): “Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olda onun da elini keserdim” buyuruyor.
i) Hepsinden önemlisi Müslümanlar Allah’a ve Resul’üne tam iman etmişlerdi ve inançlarının gereğini yerine getiriyorlardı.
Cenab-ı Allah cc bize doğru bir şekilde inanmayı, inandığımız doğruları uygulamayı, sırat-ı müstakim üzere olmayı nasip eylesin (amin).
Bekir AYDIN
İlahiyatçı Yazar