“Osmanlı’nın Akıllı Telefonları: Posta Güvercinlerinin Gizemli Dünyası ve Necmeddin Erbakan’ın Stratejisi!”
Güvercinler, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türlerinden biri olarak kabul edilir. Bu konudaki en eski kayıtlar, M.Ö. 4500 yılına kadar uzanır; yani yaklaşık 6500 yıl öncesine… Evcil güvercinlerin ilk olarak Orta Asya’da eğitildiği düşünülse de son araştırmalar, güvercinlerin Anadolu kökenli olabileceğine dair ipuçları sunmaktadır.

Güvercin Deyip Geçmeyin: Osmanlı’nın Akıllı Telefonu Posta Güvercinlerinin Eğitimi ve Gizem Dolu Hikayesi
Tarih boyunca haberleşme amacıyla kullanılan güvercinler, özellikle teknoloji çağından önce büyük bir öneme sahipti. “Posta Erleri” veya “İlk Hava Postacıları” olarak adlandırılan bu kuşlar, güçlü hafızaları, keskin görüş yetenekleri ve yuvalarına olan bağlılıkları sayesinde eğitilmeye son derece müsaitti. Aynı zamanda yem düşkünlükleri, eğitmenler için büyük bir avantaj sağlıyordu. Zamanla ticaretten askeri operasyonlara kadar birçok alanda kullanıldılar. Özellikle 1870’teki Alman-Fransız Savaşı’nda, Almanlar tarafından kuşatılan Paris ile dış dünya arasındaki iletişimi sağlayan posta güvercinleri, diğer devletlerin de dikkatini çekmiş ve pek çok ülke askeri istihbarat için güvercin yetiştirmeye başlamıştı.
Osmanlı Devleti de bu gelişmelere kayıtsız kalmadı. Güvercinlerin eğitimi ve istihbarat amaçlı kullanımı Osmanlı’da büyük bir titizlikle ele alındı. Özel eğitim programları oluşturularak güvercinlerin uzun mesafeler kat edebilmesi sağlandı. Nitekim, iyi eğitilmiş bir posta güvercini, 3000-4000 km mesafe kat ederek yuvasına dönebilir hale geliyordu. Osmanlı, bu sistemi öyle geliştirmişti ki güvercinler, dönemin akıllı telefonları olarak görev yapıyordu.

Osmanlı’da Dergahlar ve Güvercinlerin Rolü
Yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz bir Kastamonu ziyaretinde, Mustafa Gezici hocamızla sohbet etme fırsatı bulduk. Kendisi tam anlamıyla bir ayaklı kütüphane; fakat ne yazık ki kıymeti bilinmeyenlerden… Sahip olduğu muazzam bilgi birikimi ve araştırma tutkusu sayesinde Osmanlı tarihine dair eşsiz bilgilere ulaşıyor. Ancak ne devlet kurumları ne de yerel yönetimler bu tür konulara ilgi gösteriyor.
Mustafa hocamızla sohbet sırasında konu dergahlara ve güvercinlere geldiğinde, Osmanlı’nın haberleşme ve istihbarat sistemine dair oldukça ilgi çekici detaylar paylaştı.

Mustafa Gezici
Osmanlı döneminde dergahlar, genellikle şehirlerden uzakta, 5-10 köyü kapsayacak şekilde yol kenarlarına kurulurdu. Bu dergahların başlıca amaçları şunlardı:
1. Köy halkının ibadetlerini yerine getirmesine olanak sağlamak
2. Toplum içinde sohbet ve ilmi faaliyetler gerçekleştirmek
3. Çocuklara dini eğitim vermek
4. Bölgedeki fakirleri tespit edip, onlara yardım ulaştırmak
5. Evsiz insanlara barınma ve huzur evi imkânı sunmak
6. Osmanlı Sarayı’na istihbarat sağlamak
İşte tam da bu noktada, Osmanlı’nın özel eğitimli posta güvercinleri devreye giriyordu. Saray tarafından eğitilen bu güvercinler, halkın sorunlarını ve çevredeki gelişmeleri merkeze aktarmakta kritik bir rol oynuyordu. Bununla birlikte, yurtdışına giden elçiler ve önemli devlet görevlileri de güvercinleri yanında götürerek Osmanlı’ya gizli istihbarat sağlıyordu.
Eğitilmiş güvercinler 3-4000 km’lik mesafeleri aşarak doğrudan Osmanlı Sarayı’na ulaşabiliyordu. Osmanlı, güvercinlerin eğitimi için özel okullar kurmuş ve bu konuda birçok kitap basılmıştı. Bu sistem, o dönemin en ileri teknoloji haberleşme yöntemlerinden biriydi ve Osmanlı, bu sayede dünyanın dört bir yanındaki gelişmeleri çok hızlı bir şekilde öğrenebiliyordu.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve Sancaktar Sistemi
Milli Görüş Lideri ve eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan da Osmanlı’nın bu istihbarat sisteminden ilham almıştı. MSP ve Refah Partisi dönemlerinde her il ve ilçeye bir “Sancaktar” atama geleneğini başlatmıştı.
Bu sancaktarlar, resmi parti görevlileri değildi; ancak manevi sorumluluk taşıyan isimlerdi. Örneğin, Kastamonu’da Urgancı Mehmet Yetişken, Erbakan hocamız tarafından bizzat Sancaktar olarak atanmıştı. 1970’lerden itibaren bu sancaktarlar ölene kadar davalarına bağlı kalmış, Milli Gazete okumaktan ve mücadeleden vazgeçmemişlerdir.

Urgancı Eşrafından Hacı Mehmet Yetişken Kimdir
Erbakan hocamız, bu sancaktarları tıpkı Osmanlı’nın dergahlarında görev yapan dervişler veya güvercinlerle bilgi aktaran istihbaratçılar gibi kullanıyordu.
Sancaktarlar, şehirdeki halkın gerçek sorunlarını doğrudan Erbakan hocaya iletiyor, böylece halktan kopmadan siyaset yapmasını sağlıyordu. Parti il ve ilçe başkanları, hazırladıkları raporlarla liderlerini yanıltabilir veya manipüle edebilirlerdi; ancak sancaktarlar tamamen gönüllü, menfaat gözetmeyen ve samimi insanlar oldukları için Erbakan hocayı asla yanıltmadılar.
Erbakan hocamızın tarihe verdiği önemi hepimiz biliyoruz. Ancak tarihi bilmek kadar, bugünü doğru okuyup geleceğe yatırım yapmak da onun temel prensiplerinden biriydi. Eğer bugün hayatta olsaydı, büyük ihtimalle Türkiye’nin milli sosyal medya platformlarını kurar ve yerli akıllı telefon üretimini desteklerdi.
Bazıları bu fikri abartılı bulabilir ama şunu unutmayalım: 1990’lı yıllarda, Türkiye’de henüz kimse insansız hava araçlarını (İHA ve SİHA) konuşmazken, Erbakan hocamız bu konuda çalışmalar yapıp projeler ürettiriyordu. Ülke olarak 30 yıl sonra işte bu gayretin ve öngörünün meyvesini yiyoruz.
Bizde Tarihten Ders Alıp Geleceğe Yön Vermeliyiz
Günümüzde siyasi liderlerin de bu tür sağlam istişare mekanizmalarına ve stratejik organizasyonlara ihtiyacı var. Sadece tarihi anlatmak yetmez; tarih ve günümüzü birleştirecek projeler üretmek gerekir.
Osmanlı, güvercinleri ve dergahları 600 yıl boyunca kusursuz bir haberleşme ve istihbarat ağı olarak kullanarak varlığını sürdürebildi. Bizler de teknolojiyi ve tarihsel birikimimizi en iyi şekilde kullanarak yüzyıllar boyu güçlü kalacak sistemler geliştirmeliyiz.
Tarih, sadece geçmişi anlamak için değil, geleceği inşa etmek için de vardır. Eğer ders almayı bilirsek, Osmanlı’nın güvercinleri gibi, çağın en ileri iletişim teknolojilerini üretebilir ve dünyada söz sahibi olabiliriz.
Selam ve dua ile…
Ertuğrul Köse