Milli Görüş Nedir? Milli Görüş Siyasi Hareket mi Yoksa Tebliğ Hareketi mi?
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcılarından bir isim, Ankara’da yapılan ve Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun da katıldığı bir toplantıda konuşma yaparken; “Milli Görüş Tebliğ Hareketi değildir. Siyasi bir Harekettir.” babından bir şeyler söylemiş.
Konuşmayı dinleyen Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu konuşmak için kürsüye çıkınca bu konuşmayı düzelterek; Hayır “MİLLİ GÖRÜŞ TEBLİĞ HAREKETİDİR” demiş.
Biz Müslümanların fert ve toplum olarak olmazsa olmaz bir görevimiz var. Orijinal adıyla “Emir bil-Marûf ve Nehiy ani’l- Münker.” Yani Dinimizin, ortak aklın ve ilmin gerektirdiklerine yönlendirmek ve dinimizin ortak aklın ve ilmin/bilimin sakındırdıklarından men etmek. Yani Tebliğ etmek.!
EVET MİLLİ GÖRÜŞ TEBLİĞ HAREKETİDİR!
Milli Görüş bu milletin aslıdır. Ruh köküdür. Mayasıdır. Özüdür. Mayayı ve özü bozmamak ve çürütmemek gerekiyor. Nasıl 5-10 kğ. süte 50 gram maya yeterli geliyorsa bozulmamış, yüzde 1’lik Milli Görüşte bu ülkeye ve tüm İslam alemine yeterli gelip bu milleti aslına ruh köküne döndürmeye yetecektir inşallah.
Bu dönem belki iktidar olamayız ama “MİLLİ GÖRÜŞ RUHUNU GELECEK NESİLLERE TAŞIMA” gibi şerefli bir görevi eğip bükmeden ve de “MİLİM SAPMADAN” layıkıyla gerçekleştirmeliyiz.
“Efendim toplantılarımızı kadın erkek karışık yapalım. Efendim toplantılara besmele ile başlayıp Asr süresi ile bitirmeyelim” vb. yaklaşımlar bizleri “MİLLİ GÖRÜŞTEN MİLİM MİLİM UZAKLAŞTIRACAKTIR.!” 1 MİLİM sapma demekte ‘İsraili vurayım diye nişan alıp da Kabe’yi vurmak demektir’ maazallah.
Biz Milli Görüşçüler Ali İmran suresinin 104. ncü ayetine göre hareket etmek zorundayız. Ne buyuruyor Allah (c.c) bu ayette; “İçinizden hayra çağıran iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun İşte kurtuluşa erenler onlardır.” Efendim biz iktidar olmayacak mıyız? Tıpkı Erbakan hocamız gibi Allah rızasına uygun yola çıkarsak, 4 yıl sonra hükümet ortağı bile, hatta iktidar bile oluruz. Sonuçta biz “SEFERDEN SORUMLUYUZ.” Zaferi yani İKTİDARI ALLAHA BIRAKALIM LÜTFEN.!
Sayın Birol Aydın il başkanımız iken; Bir il divanında konuşma yaparken; Sabah namazına kalkan ama oğlunu / çocuğunu kaldırmayan babalara gür bir sesle ve öfkeyle “Sen nasıl babasın ya” sözü adeta bir tokat gibi yüzümüzü kızartmıştı. O zaman dedim ki işte Saadet Partisi bu. İşte Saadet Partisi bu…
Bir insanın iki Cihan Saadetini istemek ve düşünebilmek ancak biz Milli Görüşçülere has bir özellik olsa gerek. Bu da normal bir iktidar olmaktan çok daha değerli olsa gerek.
2014 Yılında Taşköprü Belediye Başkan adayı iken, esnaf ziyaretleri yapıyordum. Sıra içki satan bir dükkana gelince gireyim mi girmeyeyim mi diye tereddüt ettim. Girmeye karar verdim. Girerken de dedim ki; ‘Hemşehrim ben sana Selam veremeyeceğim. Hayırlı İşlerde diyemeyeceğim.’ Ancak seni de geçip de gitmeyeceğim. Adam ne dedi biliyor musunuz? “Vallahi sen haklısın. Dua edin de beni şu meretin satışından kurtarın. Biz Erbakan’ın kıymetini bilemedik..”
Cuma günü ilk mitingimi yapıyorum. Meydana kimse gelemiyor ama kenarda köşede, parkta herkes dinliyor ve de hoparlörle herkes duyuyor. Ben mitinge Allah’ın İbrahim (a.s) Kabe’yi yaptıktan sonra davet et ayetiyle başladım. İbrahim (a.s) “Allah’ım ben sesimi nasıl duyurayım ki” demişti de; Allah (c.c) “SEN DAVET ET DUYURMAK BANA AİT” ayetini ben doğruları söyleyeceğim. Buraya gelemezseniz de Allah sesimi duyuracaktır. demiştim. Miting sonrası bir hoca arkadaş geldi ve boynumdan sarıldı. Allah senden razı olsun Ertuğrul. Bunca yıldır o ayeti okurum ama mitingde dinleyince sanki yeni inmiş gibi hissettim çok duygulandım çok demişti.
2014 Belediye başkanlık seçiminde bir açılış var, adayların tamamı orda, Cuma günü ve ikramlı olduğu için halkımız yoğun ilgi göstermiş, bizde davetliyiz, ama ilk deneyimim olduğu için siyaset konuşulmaz ki açılışta ne konuşulur acaba diye düşünmeye başladım, inşallah ilk sırada ben olmam da biraz kopya çekerim diye düşünürken, ilk sözü bana vermesinler mi? Bende siyasi olmasın ayıp olur diye muzdarip olduğum ve herkesin dilinden düşürmediği (a.k) meşhur küfür için bir iki söz söylemek istedim, özet olarak ta; Edilen küfürlerin çok tehlikeli olduğunu, bunu bir an önce bırakmamız gerektiğini maazallah nikahımızın da, inancımızın da tehlikeye düşebileceğini, çünkü hiç düşünmeden herkese küfür ettiğimizi söyleyerek şu örneği verdim;
Bir tane beyaz atlet giyin ve küfür ettiğinizde tükenmez kalemle bir nokta koyun, inanıyorum ki 1 haftaya kalmaz o atlette nokta koyacak yer kalmaz. O atletle de doktora muayeneye gidin bakalım, ben inanıyorum ki buradan hiç kimse o atletle doktora gitmez, niye? Bu kararmış, pis atletle doktorun karşısına çıkılmaz dersiniz ve haklısınız dedim. Ve şuna bağladım, ‘Bakın her gün 1 kaç tane sela veriliyor ve belediye hoparlöründen ölenin duyurusu yapılıyor, ettiğimiz her küfürden sonra kalbimize bir nokta konuluyor, kararıyor ve günaha giriyoruz, ve bir gün bizimde selamız verilecek ve ölüm anonsumuz yapılacak…’ “peki o işaretli atletle doktorun karşına çıkamayan bizler, küfürden dolayı kararan kalbimizle Allahın karşısına nasıl çıkacağız?’ diyerek küfürü bırakmaları yönünde bir konuşma yapmıştım.
Konuşmalar bitti, açılış yapıldı ve ayrılırken Mehmet Salih abiyi gördüm ve dedim ki abi: kusura bakma ben daha çaylağım siyasi bir konuşma yapamadım, öğrenecek çok şeyim var dememle birlikte, ne diyon sen yeğen! Siyasetin alâsını yaptın, Allah razı olsun, gel seni bi öpeyim dedi ve sarılıp öptü..
30 Mart 2014 Pazar oy verme günü köyde cenazemiz vardı köye gidip geldim ama felaket kar ve soğuk vardı. Seçim akşamı sonuçları bürodan takip ettim. Ertesi gün Pazartesi elimden geldiğince helallik için ziyaretler yaptım. Hatta belediye başkanımıza da hayırlı olsun için gittim. Kaymakam bey, müftümüz, ilçe milli eğitim, esnaflar ve namaz çıkışlarında cami cemaati ile konuşarak verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü helallik istedim. Öğle namazı sonrası Taş Camii önündeyim, tek tek tokalaşıp helallik alıyorum, önemli bir işadamımız camiden çıkınca dedi ki Ertuğrul bey; Bakın seçim gelip geçti tüm siyasiler bir şeyler söylediniz ama bir kulağımızdan girdi bir kulağımızdan çıktı amaaaa bir çiçekçi açılışında ki küfürle ilgili konuşmanı, mesajını ve örneğini hala hatırlıyorum ve hiçte unutmayacağım inşallah dedi.
Yerel bir gazetenin yerine gittim, çay kahve, sohbet derken sözü aldı ve Ertuğrul abi: Biliyorum ki seçim döneminde 2-3, bilemedin 4-5 kişi ile çalıştın ama öyle bir hava verdin ki sanki orduyla çalışıyor izlenimi oluştu bende. Ayrıca bugün seçimden 1 gün sonra seçimi kaybetmene rağmen yaptığın şu veda ziyareti var ya, ben bir ara düşündüm ve dedim ki, helallik alırsa, vedalaşma yaparsa Saadet partisi adayı Ertuğrul abi yapar diye düşündüm ve sen beni mahcup etmedin çok teşekkür ederim dedi ve seçim gecesi kaybettiğini anlayan ve kimselere haber vermeden kaçan adaylar gördük biz diye eklemeyi unutmadı. Evet Saadet Partisinin oy’la ölçülmeyecek özgül bir ağırlığı var. İnsanların bizden mutlak bir beklentisi oluyor. Bizde samimi duygularla her türlü zorluğa rağmen insanlarımızın iki cihan saadeti için tebliğ görevimizi yaptığımızdan dolayı çok memnun oluyoruz ve yaratana şükrediyoruz.
Demek ki biz Tebliğ Hareketiyiz. Tebliğimizi doğru yaparsak Cenab-ı Allah bize iktidarı da mutlaka nasip eder.
MİKE TYSON VE NAKAVT
Geçenlerde Mike Tyson’ın bir röportajını okudum. Mike Tyson röportajda Gazze’de ve Filistinde yaşananlara değiniyor ve çok ilginç bir şey söylüyordu. Filistin’de ve Gazze’de yapılan eylemleri, taşla mücadeleyi küçümseyenler var ama bu eylemler ve taşlar büyük zaferin habercisi olacaktır diyor ve şu müthiş örneği veriyor. Dünya Ağır Sıklet Boks maçları genelde 12 veya 13. Rauntta nakavtla biter. Siz zannedersiniz ki bu rauntlarda atılan o sert yumruk rakibi nakavt etti. Hayır bu böyle değildir. Esasen rakip, ilk 11 rauntta vurulan size göre zayıf olan yumruklar ve darbeler sayesinde 12 veya 13.ncü rauntta nakavt olmuştur. İlk 11 rauntta vurulan zayıf yumruklar nakavtın habercisidir. Onlar rakibi sersemletirken, şaşırtırken, düşündürürken sende “NAKAVT” edecek yumruğu atarsın. İşte Gazze’deki mücadelelerde böyle olacaktır. Bence müthiş bir örnek olmuş. İşte bizler bunu Milli Görüşe uyarladığımızda; Davamızın Mayasını, Özü ve Ruhunu koruyacak her hareket ve çalışma gelecekteki ZAFER’in müjdecisi olacaktır.. Toplantılara Besmele ile başlamak, asr suresi ile bitirmek, kadın erkek ayrı toplanmak, bol bol tebliğ yapmak, mutat toplantıları yapmak belki küçük gibi görünen yumruklardır ama bunlar olmayınca da “ESAS YUMRUĞU” vurup rakibi “NAKAVT” edemeyeceğimizi idrak etmemiz gerekiyor.
1974 Kıbrıs Barış Harekatında Erbakan hocamız, Başbakan Ecevit’i havaalanından uğurladıktan sonra Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ile harekat hakkında konuşurlar. Erbakan hocamız orada bulunan askerlere konuşma yapmak ister. Sancar Paşa bağışüstüne der. Hocamız askerlere durumu izah eder ve 6.Filoya kemikaze atlayış yapacak ama sonunda ŞEHİT olacak 3 Asker öne çıksın deyince, tüm Askerler anında öne çıkarlar. İşte bu Mike Tyson’un ifade ettiği NAKAVT YUMRUĞUNDAN önceki vurulan ufak tefek gördüğümüz çalışmaların eseridir. İşte bu yumruğu vurmak için ufak tefek gördüğümüz, küçümsediğimiz tüm çalışmaları tam manasıyla yapacağız ki Allah (c.c) bize hem de en zor anımızda kolaylık ve başarı gösterecektir.
BAKIN MÜSİAD BİLE NİÇİN KURULMUŞ?
Cennet mekan Erbakan hocamız vefatından 3-5 yıl önce Müsiad Başkanı Ömer Cihat Vardan ile görüşür. Müsiad Başkanı Vardan hocamıza, Müsiad hakkında önemli bilgiler verir. Başkan Ömer Cihat Vardan Hocam der; “Şu kadar üyeye ulaştık, şu kadar şubeye ulaştık, şu kadar üretim yaptık, şu kadar ihracat yaptık” diyerek tüm ekonomik verileri gururla sunar ve hocamızdan aferin veya maşallah bekler.“
Sözü alan Erbakan hocamız parmağını adeta başkanın gözüne sokarcasına ve sertçe; Ömer! Ömer! biz Müsiadı bunlar için kurmadık. “Biz Müsiad’ı CİHAT ETSİNLER DİYE KURDUK CİHAT ETSİNLER DİYE”
Neymiş efendim! Biz Siyasi hareket miymişiz şimdi?
Yine Erbakan hocamıza canlı yayında; “Siz siyaseti niçin yapıyorsunuz” diye sorduklarında ne demişti? İktidar olmak için mi demişti? Hayır!
Peki ne demişti?
“Biz Siyaseti Allah Rızası için yapıyoruz Allah rızası için” demişti.
Peki biz ne hareketiymişiz beyler?
Şimdi bazı aklı evveller bir şey sormadan yine bir anekdot anlatayım da, sormaya fırsat vermemiş olayım.
1994 seçimlerinden sonra tüm Türkiye, Refah Partisinin yerel yönetimlerde kazandığı başarısını konuşuyordu. Gazeteci Yavuz Donat Sabah gazetesinde bir yazı yazmıştı. Ne diyordu sayın Donat yazısında; “Beyler! Sizler Refah Partisini gerici, yobaz, çağdışı vb. olarak gösteriyorsunuz ama ben çoğu partiyi olduğu gibi seçim zamanı bir çok il ve ilçe merkezlerini ziyaret etmiştim.
Diğer partilerde olmayan heyecanın yanında adamların il ve ilçelerinde bilgisayarlar var. En son teknolojiyi kullanıyorlar. Hatta Yüksek Seçim Kurulu, sandık verilerini, Refah Partisi kadrolarından ve bilgisayarlarından alıyor veya teyit ediyor.”
Sayın Yavuz Donat yaşıyor daha. Onun için beyler biz öncelik “TEBLİĞ HAREKETİYİZ. BİZ SEFERDEN SORUMLUYUZ. ZAFERİ ALLAH (c.c) BIRAKACAĞIZ.!!!”
Ayrıca ilk maddesi “ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT” olan bir camiaya ‘siyasi hareket’ demek biz diğerleri diğerleri diğerleri gibi olacağız demektir.
Ancak Siyasi bir hareket olarak ta teknolojiyi ve tüm gereksinimleri diğerlerinden önce kullandık bundan sonra da kullanacağız ki Allah bize iktidarı nasip ettiğinde Erbakan hocamız gibi hemen hazır olalım. Bilmem anlatabildim mi?
Milim Sapmadan Milli Görüş ile yola devam. Allah (c.c) ayağımızı sabit kılsın.! Amin
Selam ve dua ile…