İstanbul Kapalı Çarşının Tarihi (Kapalı Çarşı Kısa Tarihi)

Kapalıçarşı’nın Tarihi

Kapalıçarşı (Kapalıçarşı), yerel giyim ve mücevher ticaretinin merkezi olarak 1455 yılında inşa edilmiştir. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, tüccarların ürünlerini satabilecekleri ve Ayasofya Camii’ne kazanç sağlayabilecekleri iki taş binanın inşa edilmesini istemiştir.

Kısa sürede iki bina İstanbul’da bir ticaret merkezi haline geldi. 16. yüzyılın sonunda, Kapalıçarşı muazzam bir boyut ve taleple büyüdü ve bugün gördüğümüz hale geldi. Yapı o zamandan beri değişmedi veya gelişmedi. Yüzyıllar boyunca yapı, zamanının ötesinde eşsiz mimarisi sayesinde birçok doğal afete onarılabilir hasarlarla dayanmıştır.

İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun kalbindeki konumu, onu üç kıta arasındaki ticaret merkezi haline getirdi. Bu, Kapalıçarşı’yı hızla erişilebilir ve Akdeniz ticareti için bir odak noktası haline getirdi.

17-19. yüzyıllardan itibaren Avrupalı ​​seyyahlar, İstanbul’un çeşitliliği, kalitesi, ürün ve mal miktarı açısından diğer ticaret merkezlerinden farklı olduğunu belirtmişlerdir.

Kapalıçarşı’nın Mimari Özellikleri

1461 yılında kurulan Kapalıçarşı, estetik tasarımıyla dev bir labirenti andırıyor. Tarihi alışveriş bölgesi 61’e yakın sokak ve 3600’den fazla mağazadan oluşmakta ve 30.700 bin metrekarelik bir alan üzerinde yer almaktadır. Hem turizm hem de ticaret açısından İstanbul için bir çekim noktası olarak ifade edilebilir.

Meydan, ilk bakışta, ana cazibe merkezi olan Cevahir Bedesten (çarşı) ile renkli unsurlarla dolu karmaşık bir yapı sergiliyor. Mimari anıtsal bir görünüme sahip olan bedesten, 15 ayrı bölüme ayrılmıştır. Her bölüm kendi içinde bir kubbe ile örtülen bir görünümden oluşmaktadır.

Duvarların içindeki küçük nişler dikkat çekici özelliklerdir. Sandal Bedesten 50 kubbe ile çevrelenecek şekilde tasarlanmıştır. Bu süslemeli kapalı çarşı, kubbe tasarımlarında Türk mimarisinin önde gelen örneklerinden biridir. Bu iki önemli çarşı, Kapalıçarşı’nın kaleleri olarak nitelendirilir.