14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Hangi Aday Ehven-i Şerdir?
Ehven, kelime anlamı itibariyle, “daha hafif”; şer ise, hayrın karşıtı olup, “meşru olmayan her türlü iş” demektir. Terkip olarak da ehven-i şer, diğerlerine kıyasla zarar ve fenalık bakımından daha hafif olan kötülük anlamında kullanılır.
EHVEN-ŞER NE DEMEK?
“Mecelle`de, “İki şerden, daha hafif olanı (ehven-i şerreyn) ihtiyâr olunur” şeklinde bir genel kural bulunmakta olup, bununla anlatılmak istenen şudur: Câiz ve meşrû olmayan iki şeyden birinin işlenilmesi durumunda kalınırsa, bunlar arasında kötülük ve fenalık bakımından daha az ve hafif olanı tercih edilir. Çünkü, haram olan bir şeyi işlemek, ancak zarûretten dolayı mübah kılınmaktadır (Mecelle, md. 21).”
Zarûretler de kendi miktarlarınca takdir olunacağına göre (Mecelle, md. 22), daha hafif olan dururken, daha ağır ve büyük bir haramı işlemek zarûret sınırını aşmak olur.
BU SEÇİM 20 YIL ÖNCE OLSA EHVEN-İ ŞER TAYYİP ERDOĞAN OLURDU
Şimdi geriye dönelim ve örnek olarak 2003 yılında yeni bir parti kuran Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarıştıralım.
Sayın Tayyip Erdoğan; Milli Görüşü bölmüşte olsa bu durumda Ehven-i Şer sayın Recep Tayyip Erdoğan olurdu. Çünkü geçmişinde fiili bir durum yoktu. Burada hüsn-i zan ile düşünüp ona göre oy vermemiz gerekirdi. O günkü CHP’de bugünkü gibi değildi zaten. CHP özellikle son 6-7 yıldır çok değişti ve bu milletin değerleri ile uğraşmıyor artık. Haa kenarda köşede yok mu bu tiplerden. Elbette var ama etkileri çok azalmış durumda.
Ancaaak; 20 Yıldır Biz Milli Görüş Gömleğini çıkardık diyerek başladıkları süreçte, Irak tezkeresine Evet, BOP Eşbaşkanlığı, Faiz Dünya Gerçeğidir, Ekonomik politikalar, Adaletsizlik, Ergenekon süreci, Kıbrısta Annan Planı, Suriye başta olmak üzere Dış Politikalar, Deprem vergileri, yolsuzluklar, Zina yasası vb.onlarca nedende dolayı sayın Tayyip Erdoğan bu seçimde kesinlikle Ehven-i Şer o-la-maz.!
20 Yıldır neyi yapıp neyi yapamayacağı artık kesinlikle bilinmektedir. Gömleği yanlış iliklemişlerdir ve asla da düzeltmek istememektedirler.
Ayasofya’yı açması, (muhteşem bir olaydır) Başörtü sorununu çözmesi bu seçimde Ehven-i Şer olmasına asla ama asla yetmeyecektir.
O zaman 20 yılda 900 Milyar dolar Faiz ödenmesine ve hatta faizi teşvik etmesine ve bu konuda hiç bir politika geliştirmemesine ne diyeceğiz peki? Çıkarmakla hata yaptık dediği ama hala yürürlükte olan Zina Yasasına ne dememiz gerekiyor? Ve oluşan Adaletsizliklere ne diyeceğiz o zaman?
Ayasofya’yı açması ne kadar muhteşemse, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da ve Libya’da ABD, Nato ve Rusya ile hareket etmesi ve İŞBİRLİĞİ YAPMASI da anlatılmayacak derecede VAHİM bir durumdur.
Bu durum için Erbakan hocamız; “Eyyy Akp’liler! Irakta abd’ye vermiş olduğunuz destekten dolayı yedi ceddiniz alnını secdeden kaldırmasa bile bunun vebalini ödeyemezsiniz” demişti.
Onun için sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları yapacaklarının da teminatıdır. Bize göre ve hatta Erbakan hocamıza göre genel politikalarda iyi şeyler yapamamışlardır. Ve hatta Erbakan hocamız Ak Partinin politikalarının Siyonizm tarafından gerçekleştirildiğini açık ve seçik olarak defalarca da ifade etmiştir. Ve “Toprak ayağımızın altında kayıyor” demişti.
PEKİ KEMAL KILÇDAROĞLU EHVEN-İ ŞER OLABİLİR Mİ?
Şimdi gelelim sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na; Kılıçdaroğlu hakkında söylenenlerin büyük çoğunluğu eski CHP dönemlerinde yapılan yanlış uygulamalara dayanıyor. 80-100 sene önce yapılan yanlış uygulamalardan dolayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu suçlamak doğru bir yaklaşım değildir kesinlikle. CHP son 70-80 yılda toplasan 3-4 yıl, o da koalisyonla iktidar olmuştur.
Sayın Kılıçdaroğlu geçmişte Ezan’ın Türkçe okunması vb. yanlış uygulamalardan dolayı yanlış yapıldığını kabul ederek toplumdan da özür dilemiş ve helallikte istemiştir.
CHP’nin 80 Yıl önce Ezanı Türkçe okuttuğu için sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına şerh koyanlar, daha dün dün “ZİNA YASASINA ONAY” verenlere ve BOP EŞBAŞKANI UNVANINI alanlara neden şerh koyamıyorlar anlamak gerçektende imkansız.!
Sayın Kılıçdaroğlu onca yıl yaptığı Devlet kademelerindeki görevlerinden dolayı da rüşvet, yolsuzluk vb. bir suç işlediği de tespit edilememiştir. Ve ayrıca iktidara tek başına değil 5 tane hem de dini hassasiyetleri olan siyasi partilerle ve liderleriyle ortak hareket ederek ve de ne yapacakları noktasında bir taahhütte bulunarak ve madde madde hazırlık yaparak geliyorlar.
1 Kasım 2016 Seçimi öncesinde İsmailağa Cemaati Mehmet Talu vasıtasıyla verdiği fetvada “Biz kesinlikle suça bulaşmış Ak Partiyi değil biz Ahmet Davutoğlu beyi destekleme kararı aldık” diyerek Ak Partinin desteklenemeyeceğini ancak Ahmet Davutoğlu’na güvendikleri için hatta rüyalarında gördükleri için destekleyebileceklerini bildirmişlerdi. İşte O Ahmet Davutoğlu artık Millet İttifakında..
Kazanılmış hakları kaybedeceğiz endişesi için; Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın bir TV programında “İstanbul Sözleşmesi” ile ilgili bir soruya verdiği cevap çok önem arz ediyor; “Altı partiden birinin çok hassas olduğu, karşı çıktığı ve tepki gösterdiği bir konu olduğunda altılı masa olarak o konuyu gündeme getirmeyeceğiz.” Yani Chp İstanbul sözleşmesini çok istiyor diye İstanbul sözleşmesi gelmeyecek veya yeniden düzenlenecektir” diyor. İttifaklarda olması gerekende budur.
Bu ne demek? Altı Parti ittifak ettiği konularda ortak hareket edecek, ihtilafa düştüğü konuları ise ya istişare edecek veya masaya getirmeyecek demektir. İşte ORTAK AKILDA BUDUR.!
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilse bile tek adam olma ve yanlış kararlar verme durumu hiç bir zaman zaten olmayacaktır.
TBMM’de en az 7-8 parti olacağından ve CHP’nin en fazla 150-200 vekil çıkaracağından dolayı geri kalan tüm vekilliklerin ise diğer partiler tarafından paylaşılacağı için bugünkü gibi bir sistemsizlik ve denetimsizlik olamayacağı da kesindir.
Onun için yok Başörtüsünü yasaklar, yok Ayasofya’yı tekrar müze yapar iddiaları safsatadan ibaret olduğu TBMM’deki vekil sayısına göre açıkça ortadadır.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu seçildiğinde hiç bir şey yapılmasa bile TBMM’nin etkisi ve denetimi otomatikman artacaktır zaten.
İşte bu nedenlerden dolayı bu seçimde karar verirken Cumhur İttifakının 20 Yılda yaptıklarına veya yapmadıklarına göre, Millet ittifakının ise ORTAK AKIL, vaat ve projelerine göre hareket etmemiz ve oy vermemiz gerekiyor.
Çünkü Cumhur ittifakı 20 yıldır tek başına iktidardır ve bu 20 yılda ne yapması gerekiyorsa çok rahatlıkla yapma imkanı vardı elinde. Erbakan hocamız 11 aylık iktidarında hem de koalisyonda; Havuz Sistemini ve D8’i bile kurmuştu çok rahatlıkla.
Ak Parti ise; 5 Yıl önce dolar 3 TL iken oy isteyip seçimden sonra bunu bir TL’ye düşüreceğini vaat edip, şimdi ise 20 TL’ye çıkarmıştır. Enflasyon, İşsizlik, Tarımda yetersizlik, köylerin boşatılması, şahsiyetli bir dış politika ve onlarca temel sorunu çözmede de açıkça sınıfta kalmışlardır. Onun için görünen köy kılavuz istemiyor.!
Eğer; 14 Mayıs’taki seçime Tayyip Erdoğan ve sadece CHP adayı Kemal Kılıçdaroğlu, tıpkı 2014 yılında Ekmeleddin İhsanoğlu ve Tayyip Erdoğan gibi girmiş olsalardı biz o zaman tarafsız kalma hakkına sahip olabilirdik. Ancak Milli Görüş Liderimiz ve Saadet Partisi Altılı Masanın MİMARI VE KURUCUSUDUR.
2018 Yılında sayın Abdullah Gül’ün adaylığını da sayın Kılıçdaroğlu’na kabul ettirmiştir. Bu seçimde de yaklaşık 15 aydır ince eleyip sık dokuyarak önce bozuk sistemin tamiri için ne yapmaları noktasında adeta gölge bir meclis gibi ilmek ilmek dokuyarak çalışmalar yapmışlar ve ortak akılla da hareket ederek sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında karar kılmışlardır. Yani bizler bu seçimde aslında sayın CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’na değil, Saadet Partisinin başrol oynadığı Altılı masanın ORTAK AKIL ile hareket ettiği Millet İttifakına oy vermiş olacağız.
PEKİ BU SEÇİMDE TAYYİP ERDOĞAN’A NASIL OY VERİLEBİLİR?
20 Yıldır haklı olarak yerden yere vurduğumuz ve hiç bir politikasını beğenmediğimiz Tayyip Erdoğan’a oy sadece şu şartla verilebilirdi.
Bundan 5- 6 ay önce sayın Cumhurbaşkanı muhafazakar siyasi parti liderlerini davet edecekti, durumu izah edip, yaptığı yanlış politikalardan dolayı özür dileyecek ve Milli Görüş politikalarına geri dönme sözü verip bunun alt yapısını yani yol haritasını hep birlikte hazırlayacaklardı. Başta sayın Temel Karamollaoğlu beyi, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı hatta Fatih Erbakan’ı bu duruma ikna edecek ve ORTAK AKILLA hareket edeceğine dair çalışmalar yaptıracaktı. İşte o zaman bağrıma taş basar Ak Partiye oy verebilirdim.
Bu gerçekleşmediği için ve Milli Görüş Liderimin referansı dolasıyla, ve de “ORTAK AKILLA HAREKET EDECEĞİNE SÖZ VERDİĞİ İÇİN” 14 Mayıs günü gönül rahatlığıyla sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na OYUMU vereceğim inşallah.!
Tıpkı Erbakan hocamız ve arkadaşlarının 1980 yılında CHP’li Muhsin Batur’a verdiği gibi…
Vesselam
Yazının tamamen özeti can alıcı kısmı burası : “ 20 Yıldır Biz Milli Görüş Gömleğini çıkardık diyerek başladıkları süreçte, Irak tezkeresine Evet, BOP Eşbaşkanlığı, Faiz Dünya Gerçeğidir, Ekonomik politikalar, Adaletsizlik, Ergenekon süreci, Kıbrısta Annan Planı, Suriye başta olmak üzere Dış Politikalar, Deprem vergileri, yolsuzluklar, Zina yasası vb.onlarca nedende dolayı sayın Tayyip Erdoğan bu seçimde kesinlikle Ehven-i Şer o-la-maz.!”
Ertuğrul Bey umarım siyasi bakış açınız sayfanın yöresel yönünü gölgelemeye devam etmez. Aksi durumda Kastamonuluların en çok yaşadığı sorunlardan olduğunu düşündüğüm siyasi bağ sarmalı bu emekleri boşa çıkartacaktır. Şahsi kanaatim, kültür başlığında yöremize güzel hizmet imkanlarını böyle harcamayalım. Tercih size ait….
Sn Köse, Gaffaroğlunun yorumuna bir cevabınız olacak mıdır?