Kopya Tartışmalarında Muhalefetin Adalet Sınavı: 720 Öğrencinin Ailesi Yok mu?
500 tam puan alan 720 öğrencinin ardından yükselen “kopya” iddiaları, ana muhalefetin kendi adalet terazisini sorgulama vaktinin geldiğini gösteriyor. Ne yani eleştirdiğimiz iktidarın yöntemlerine biz de mi başvuracağız?

Şüphe Değil, Araştırma ve Soruşturmak Gerekir
Liselere Geçiş Sınavı’nda (LGS) 720 öğrencinin 500 tam puan alması, kamuoyunda doğal olarak soru işaretlerine yol açtı. Türkiye tarihinin en zor LGS sınavlarından biri olduğu söylenirken, bu kadar fazla sayıda öğrencinin tam puan alması tartışmaları beraberinde getirdi. Özellikle muhalefet cephesi, başta CHP olmak üzere bu durumu “şaibeli” buldu ve kamuoyuyla paylaştı, paylaşmaya devam ediyorlar.
Ancak burada durmamız gereken bir nokta var: İktidarı; belediye başkanları davasında adaletsizlikle suçlarken, muhalefet olarak adalet terazimizi nereye koyuyoruz? Aynı yöntemlerle, veriye dayanmadan, araştırmadan “kopya çekildi” demek ne kadar doğru?

Muhalefet Araştırmalı, Hüküm Vermemeli
Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin ana muhalefet partisidir. 81 il başkanı, yüzü aşkın milletvekili, geniş bir örgüt ağı vardır. 720 öğrenci için araştırma yapmak, tek tek ailelerine, okullarına, öğretmenlerine, dershanelerine ulaşmak mümkün. İllere göre dağılımı çıkarmak, durumun normal mi yoksa gerçekten şüpheli mi olduğunu anlamak CHP’nin görevidir. Sadece iddia ile değil, iftira ile değil, gerçek raporlarla konuşulmalıdır.
Nasıl belediye başkanlarının aileleri, çocukları varsa; bu çocukların da aileleri var, emek veren öğretmenleri var. Okulları, dershaneleri var. Toplumsal kutuplaşmayı artıracak, insanları yaftalayacak söylemlerden uzak durulmalı. Aksi hâlde, adalet beklerken adaletsizlik eden tarafta buluruz kendimizi.
Adaleti Seçici mi Savunuyoruz?
Hiranur davasına bakan savcıyı yere göğe sığdıramayıp, belediye başkanları dosyasına bakan sistemin savcısını yerin dibine sokmak hakkaniyetli olmasa gerek… Bu tutarsızlık, toplumda adalete olan güveni zedeliyor. Hiranur Vakfı dosyasına dair yazılan her şeyi doğru kabul edip, CHP’li belediye başkanlarına açılan davaları baştan reddetmek bir çelişkinin ürünüdür. Adalet işimize gelmese de savunabilmektir ve güçlü olduğumuz noktalarda adaleti istemek çok daha faydalı olacaktır.
Yusuf Ziya Gümüşel hocaya yapılanlar adaletsizliktir, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır. Sırf; Cemaatlere, Kuran Kurslarına, İmam hatiplere çamur atmak için bu adaletsizliği savunmak iktidar gücünü elinize geçirdiğinde neler olacağının belgesidir aslında. Nasıl iktidar tarafı; Kayyum ve Chp’li belediye başkanlarının davasında adaletsizlik yapıyorsa; Ana Muhalefet ve İsmail Saymaz, Murat Ağırel, Timur Soykan vb. muhalif yazarlarda Hiranur davasında adaletsizlik yapmışlar ve adaletsizliği savunmuşlardır.
Eğer biz gerçekten adalet istiyorsak, sadece kendi siyasi çizgimize yakın kişileri değil; herkes için aynı hakkaniyet duygusunu taşımamız gerekiyor. Tıpkı Temel Karamollaoğlu beyin, tüm eleştirilere rağmen, Selahattin Demirtaş’a yapılan hukuksuzluğu eleştirdiği gibi. Adalet, sadece bizim işimize geldiğinde savunduğumuz bir kavram olmamalı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı çok sevmem. Ancak; 2.5 yıl ile yargılanacağı ve mahkeme bitmiş olsa bile en fazla 4-5 ay ceza alabileceği bir dosyadan dolayı 5-6 ay içeride tutulması adaletsizliktir. Sevmesem de ben bunu savunurum ve konuşurum. Böyle yapılmamalıydı. Merhum Başbakan Adnan Menderes’i asanlarda önce asmışlar, sonra yargılamışlar.

Sıfır Çekenlerde Kopya Yok, Başarılı Olanda Var Mı?
Bu ülkede yıllarca “eğitim sistemi çöktü”, “çocuklar sıfır çekti” denildi. O zaman kimse kopyadan söz etmedi. Şimdi ise başarılı olanlara kuşkuyla yaklaşılıyor. Bu nasıl bir mantıktır? Bu, sokakta kendi çocuğu başarısız olan birinin refleksi olabilir, ama bir siyasi partinin böyle davranması asla kabul edilemez.
Elbette araştırma yapılabilir, yapılmalıdır da. Ancak “önce saldır, sonra düşün” yaklaşımı muhalefeti güçlendirmez. Aksine, onu hükümetin eleştirdiği noktaya taşır.
Muhalefet Gerçekten Hazır mı?
“İktidara talibiz” diyen bir muhalefet, iktidarın hatalarını sadece konuşmakla değil, farklı davranarak göstermekle sorumludur. 720 öğrenciyi bir kalemde suçlayıp kamuoyunun önüne atmak yerine, örnek bir şeffaflıkla araştırma yapılmalı; varsa usulsüzlük raporlanmalı ve bu rapor Cumhurbaşkanına sunulmalı ve gerekirse kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Ben kopya çekilmemiştir demiyorum. Ama daha sınav sonuçları açıklanır açıklanmaz sırf Milli Eğitim Bakanına, Cemaatlere, İmam Hatiplere saldırmak ve yıpratmak için akıl almaz iddialarda bulunmak, iktidarla bir farkınızın olmadığını gösteriyor. Halbuki hemen kendi içinizde bir komisyon kurup, incemeler ve araştırmalar yaparak sağlıklı ve doğru açıklamalar yapılabilirdi. Hani biz “belediye başkanları ya suçsuzsa” diyoruz ya; peki ya “720 tane öğrenci de YA SUÇSUZSA.!”
Bugün iktidarı eleştirdiğimiz tüm yöntemleri, doğal olarak yarın biz de mi uygulayacağız sorusu önümüze gelir. Bu da halkın “değişim” umutlarını tüketir.
Adalet, işimize geldiğinde savunduğumuz bir değer olmamalı. Muhalefetin söylem ve eylemleri tutarlı olmalı. Kopya varsa çıkar ortaya. Ama iddia varsa, onu önce araştırma takip etmeli. Aksi hâlde biz de yargısız infaz yapanlardan oluruz. Ve o zaman adaleti kaybederiz, hem de hep birlikte.
Öyle bir adalet sistemimiz olmalı ki; ne iktidara ne muhalefete göre, sadece vicdanına, adalate, hakkaniyete ve ahiret gününe göre kararlar vermelidir. Kısaca Hz. Ömer (r.a) adaleti gibi nam salmalıdır.!
Bakın Nisa suresi 135.ayette cenab-ı Allah ne buyuruyor?
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın.
Selam ve dua ile…
Ertuğrul Köse