Efsane Köy Düğünleri 2 : Nişan ve Urba Görme, Çeyiz Düzme ve Kına Geceleri Nasıl Olurdu?
Urba ne demek? Nişan Görme ne demek? Köylü Parası ne demek? Çeyiz basma ne demek? Damat Bohçası ne demek? Zamahçı ne demek? Çuval Ağzı açmak ne demek? Eskiden ülkemizin genelinde olduğu gibi, Kastamonu ilimizde ve ilçelerinde düğünler, kına geceleri, nişan, ikramlar nasıl olurdu? Efsana Köy Düğünlerini sizler için araştırdık..
Kastamonu Haber ekibi olarak Kastamonu ve ilçelerimizde eskiden, eskiden derken 15-20 yıl öncesine kadar devam eden, hatta hala bazı yerlerde aynı azalmışta olsa bazı gelenek ve göreneklerin devam ettiği efsane ve de unutulmaz köy düğünlerinin nasıl gerçekleştiğini araştırıp derledik. Birinci bölümde; Efsane Köy Düğünleri Nasıl Olurdu 1 Kız Görme Nasıl Olur ve Neden Şerbet İçilirdi? yayınlamıştık. Şimdi bu bölümde ise; Efsane Köy Düğünleri 2 : Nişan ve Urba Görme, Çeyiz Düzme ve Kına Geceleri Nasıl Olurdu? yayınlıyoruz. 3.ncü bölümde neler var neler. O da sürpriz olsun bakalım…
KÖY DÜĞÜNÜNDE NİŞAN GÖRME NASIL OLURDU ?
Daha önce kararlaştırılan bir günde damat tarafı ve yakınları ile gelin adayı kız ve yakınları düğün ihtiyaçları olan giyim, ziynet eşyası, ev eşyası vb. eşyaları almak için bir araya gelerek il yada ilçe merkezine alış-veriş yapmaya giderlerdi. Bütün ihtiyaçlarla beraber beraberlerinde gelen akrabalara da değişik giyim eşyaları hediye olarak alınır ve eşyalar damat evine götürülür. Bu olaya NİŞAN GÖRME denirdi.
KÖY DÜĞÜNÜNDE KIZ EVİNE NİŞAN GÖNDERME NASIL OLURDU?
Alınan eşyalar damadın ailesi ve yakınlarından oluşan bir grup bayan tarafından kız tarafına götürülür. Bu işleme bohça (nişan düzme) denirdi. Beraberlerinde götürülen çörek ve helva, nişan için toplanan kadınlar ile komşulara verilmek üzere dua ile kesilir ve dağıtılır. Eşyalar, gelenlere teşhir edilir.(Gösterilir) Eşyaların önceden götürülmesi, gelinin ve ailesinin düğün için yapılması gereken hazırlıklara bir an önce başlanması içindir.(Yatak, yorgan, perde, döşeme, oya vb. yapımı için.) Nişan götürenler ile kız tarafının kadınları kendi aralarında eğlenceler düzenlerler. Bu olayın tamamına NİŞAN GÖNDERME denirdi.
KÖY DÜĞÜNÜNDE URBA GÖRME NE DEMEK?
Düğünden yaklaşık bir hafta önce son olarak ihtiyaç hissedilen eşyaların tespiti yapılır. Noksan ihtiyaçlar il veya ilçe merkezinde yapılacak alış verişle giderilir. Bu alınan eşyalarla birlikte damat tarafının hazırlamış olduğu eşyaların tamamı kız tarafına gönderilir. Buna URBA GÖRME VE GÖNDERME denirdi. Urba demek elbise demekti.
KÖY DÜĞÜNÜNDE ÇEYİZ ALMA NASIL OLURDU?
Düğünden bir iki gün önce damat tarafı kendi hazırladıkları çeyizleri kız tarafına akrabalarıyla beraber götürür. Kız tarafı, daha önceden hazırladığı çeyizleri (Bir iki gün önceden kız tarafının komşu hanımları kızın evinde toplanarak kızın hazırladığı çeyizleri düzenler ve toparlarlar. Düzenli şekilde bir sandığa yerleştirirler. Buna çeyiz basma denir.) damat tarafından gelen çeyizle beraber kendilerinin hazırladığı çeyizler dualarla arabaya yüklenerek damat evine gönderilir. Günümüzde ise eşyalar kız tarafına gönderilmeyerek, kız tarafından gelen bayanlarla birlikte kız tarafının hazırladığı eşyalar da dahil gelin odası düzenlenir. Çeyiz asılır.
PEKİ KÖYDE DÜĞÜN NASIL OLURDU?
Köy düğünleri Pazartesi günleri başlar ve eski geleneklere göre yapılırdı. Düğün sahibi, düğün davullu ise davul-zurna ekibi ile, davulsuz ise birer düğün böreği ile köy veya mahallesini kapı kapı dolaşarak komşuların düğüne davet ederdi. Düğün evinde, gelen misafirlere ikram için ahçılara yemek ,börekçilere börek yaptırılır. Düğün yemekleri genellikle mercimek çorbası, kuru bamya, etli pirinç pilavı, börek ve baklava ya da tulumba tatlısı, salata ve komposta şeklinde olurdu. Düğün sahibi tarafından salı günü akşamı komşularına ziyafet verilir. Çarşamba günü çevreden gelen misafirlere yemek ikram edilir.
Bazı düğün sahipleri aynı günün öğle namazına müteakip mevlüd okutulurdu. Mevlüdlü düğünler içkisizdir. Davullu düğünlerde gündüz gelen misafirlere öğle yemeği verilir. Akşam gelen misafirlere ise yemekle birlikte yöresel içecekler ikram edilirdi. Aynı günün akşamı kız köylüsü düğüne gelirse, düğün sahibi tarafından kendilerine yemekle birlikte yöresel içecekler ikram edilir ve kararlaştırılan sayıda koyun verilirdi. Genellikle kız tarafından gelen misafirler o köyün gençleri olurdu. Şayet kız köylü düğüne gelmeyecekse, damat tarafından o köyün muhtarlığı adına tesbit edilen miktar kadar para verilirdi. Buna KÖYLÜ PARASI denirdi. Kızın erkek kardeşleri ve birinci derece yakın akrabaları Çarşamba akşamı düğüne gelir. Beraberlerinde damadın düğünde giyeceği elbiseler bir bohça içinde getirilirdi. Bohça damat tarafından birine verilir. Bohçayı teslim alan kişi verene bahşiş verirdi. Bu bohçaya DAMAT BOHÇASI denirdi.
Gelen bu misafirlere istekleri doğrultusun da ikramda bulunulur ve bunlara birkaç koyun verilirdi. Koyunları getirene alanlar tarafından bahşiş verilir. Yemekler yenir, şerbetler içilir, davul-zurna eşliğinde eğlenilir ve gecenin ilerleyen saatlerinde köylerine uğurlanırdı. Davullu düğünlerde gelen misafirlerin tamamı davul-zurna ile karşılanır. Karşılamada, gelen misafirler tarafından davul-zurna ekibine bahşiş verilmek için paralar yere atılırdı. Köçeklerde ellerinde ziller takılı olarak davul-zurna eşliğinde hem oynar hem de ağızlarıyla paraları yerden alırdı. Gelen misafirlerin tamamı aynı şekilde davul zurna eşliğinde uğurlanır. Çarşamba günü damat evine yemeğe giden komşular ve misafirler beraberlerinde düğün hediyesi getirirlerdi. Akşam düğüne gelip de gecenin geç saatlerine kadar eğlenen kişilere ZAMAHÇI denirdi.
KINA GECESİ NASIL OLURDU ?
Genellikle evlenecek kızın evinde yapılır. Son zamanlarda düğün salonlarında da yapılmaktadır. Çarşamba günü akşamı kız evinde bütün akraba ve komşu kadınların toplanması ile kına başlar. Kınada sesi güzel olan kadınlar ve genç kızlar şarkı ve türküler söyleyerek, çalgılar eşliğinde oyunlar oynayarak eğlenirler. Biraz eğlendikten sonra tepsilerle damat evinden gelen çörek, helva ve çerez dağıtılır. Eğlenmeye devam edilir. Eğlencenin ardından gelin olacak kıza kına yakmaya geçilir. Geline yakılacak kına çeyiz alma günü sabun, gelinin başına takılacak al duvak ve ellerine sarılacak al (kırmızı) bezle beraber damat evi tarafından gönderilir.
Gelin olacak kıza kına gecesi için hazırlanan elbise giydirilir. Abdest aldırılır. Kız arkadaşları ve kına yakacak kişi beraberce tekbir getirerek kızı toplanan kalabalığın ortasına oturturlar. Köyün yaşlı kadınlarından birisi ilahi ve çeşitli maniler söyleyerek kızın eline kınayı koyar. Kızın annesi veya kayınvalidesi kızın avucundaki kınanın içine bahşiş olarak altın koyar. Akrabaları da madeni para koyarlar. Kına yakılan eller kırmızı bezlerle bağlanır ve şu kına türküleri söylenir.
Bazı yerlerde ise Kına gecesinin gündüzünde “Çuval ağzı açma” geleneği yapılırdı. Genelde yaşlı kadınlar kınanın yapıldığı eve un götürürler ve çuval ağzı açarlardı.
KÖY DÜĞÜNLERİNDE KINA TÜRKÜLERİ NELERDİ?
Kına gecelerinin olmazsa olmaz türküsü;
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özledim
Elbette birde her bölgeye, ilçeye hatta köylere has türkülerde söylenirdi.
Hani bu kızın anası,
Elinde mumlar yanası.
Daha çok murat göresi,
A kızım kınan al olsun,
Vardığın evler şen olsun.
Kız baban pazara vardı mı?
Alını yeşilini aldı mı?
Kızım kınan al olsun,
Vardığın evler şen olsun.
…………………………………..
KINA GECESİNDE SÖYLENEN İLAHİLER :
Beni kundaklara sardın, Bana baktın nazlı nazlı,
Geceni gündüz eğledin Hem büyüttün gayet hızlı,
Ne tatlı ninni söylerdin, Senden olsun Allah razı,
Canım annem güzel annem. Cennet hatunu ol annem.
Helal eyle helal eyle, Helal eyle helal eyle,
Annem hakkın helal eyle. Annem hakkın helal eyle.
Başucuma gelenim sen,
Göz yaşımı silenim sen,
Dertlerime devasın sen,
Canım annem güzel annem.
Helal eyle helal eyle,
Annem hakkın helal eyle.
…………………………………….
Altın tas içinde annem kınam ezilir,
Gümüş tarak ile annem saçım çözülür.
Çeyizlerim birer birer hepsi dürülür.
Ağlama diyorlar annem nasıl durayım,
Ellerin kahrını annem nasıl çekeyim.
Bir elbise diktim annem uzun dediler,
Bir yemek pişirdim annem tuzlu dediler,
Evleri süpürdüm annem tozlu dediler.
Ağlama diyorlar annem nasıl durayım,
Ellerin kahrını annem nasıl çekeyim.
Babama mektup yazdım, cevabı gelmez,
Kardeşlerim küçük annem, halimi bilmez.
Gurbet elde kimsesizim hiç yüzüm gülmez.
Ağlama diyorlar annem nasıl durayım,
Ellerin kahrını annem nasıl çekeyim.
…………………………………………………….
Annem diyerek yanar yüreğim,
Burnumda tütüyor karanfil çiçeğim.
Ayrıldım annemden ben nasıl güleyim,
Gurbetin yolu uzak ben nasıl gideyim.
Küçücüktüm annem ayrıldım senden,
Ana, baba, kardeş güzel cennetten,
Garibim annem ne gelir elden,
Bağrına basarak ayrıldım senden.
Niye ayrıldık ki biz, ne gerek var,
Ayrıldığımdan beri dünyam karardı.
Dokunduğum her şey güneşin ardı,
Elinden öperek ayrıldım senden.
Sorarlarsa eğer yavrum var deme,
Utanıyorsan madem yanıma gelme,
Acımı kalbime gömerim bende,
Çok dertsiz, kedersiz yaşa sen anne.
Hasretinden oldum deli divane,
Derdimi anlattım güle bülbüle,
Onlar anladı da sen anlamadın,
Ah o hainler aldılar seni benden.
…………………………………………….
Gelinin başına koyarlar tacı,
Semada melekler ona duacı,
İnşaallah sonunda olursun hacı.
Çür gelin olmuşsun elhamdülillah,
Murada ermişsin eşşükrülillah.
Gelinin belinde gayret kuşağı,
Nura gark olmuştur evi uşağı,
Kudretten yakarlar ona ışığı.
Çür gelin olmuşsun elhamdülillah,
Murada ermişsin eşşükrülillah.
Gelinin kolunda nurdan bilezik,
Takın parmağına, mücevher yüzük,
Kıymetin bilmeyen geline yazık.
Çür gelin olmuşsun elhamdülillah,
Murada ermişsin eşşükrülillah.
Aylar yıllar saymasaydım, Beşiğe koydum salladım,
Ah bağrıma taş basaydım, Kanadım ile kolladım,
Et tırnaktan ayrılır mı? Kollarımdan ayırmazken,
Keşke anne olmasaydım. Yad ellere mi yolladım.
Duvak duvak tel mi oldun, Kurumuş dal eğilir mi,
Nefesimde yel mi oldun, Azgın yara deşilir mi,
Sen annenin kuzusuydun, Evlat acısını kardaş,
Şimdi bana el mi oldun. Anne olmayan bilir mi?
……………………………………
Annem sedasından çok uzak kaldım,
Yavrum diyen annelere bakar ağlardım,
Yavrum diyecek anne ben de arardım,
Başkasının annesine anne mi denir.
Saçlarımı tararken ah yavrum derdin, Gözlerinden inci gibi yaşlar dökerdin, Mevlam ayırmasın diye dua ederdin, Şimdi ise uzaklarda kaldım bir yetim. Bak anneciğim dışarıda kavak esiyor, Dışarısı çok soğuk yavrun üşüyor, Kendisine sığınacak kucak arıyor, Açmaz mısın kucağını ben gelem annem. Sen yavrum deyince gülerdi yüzüm, Şu küçücük kalbime doldurdun hüzün, Anneciğim seni görmek isterdim, Rüyalarıma gir göreyim annem. Ölüm haberini alınca pek üzüldüm, Teselli verenlere hiç aldırmadım, Yandıysam anneciğim aşkından yandım, Hasretinden yaktın yavrunu annem.
………………………………………………………. Kına türkülerinden sonra kınayı yakan kadın tarafından gelin olacak kız için Kendi ailesi ve damat tarafı ile komşularından gelen hediyeler yüksek sesle : –Kız babasının bir altını var, –Kız babasının bir bileziği var, –Kayın pederin bir zinciri var, –Kayın validenin bir bileziği var, –Komşularından……..hanımın bir kolyesi var, –Arkadaşı ……..’den bir miktar para var, -Allah bereket versin diye yüksek sesle orada bulunanlara duyurulur. Hediyelerin açıklanmasından sonra eğlenceğe devam edilir.Kınaya kalan kız arkadaşları tarafından gelin adayı oyuna kaldırılır.Eğlence sonunda kına merasimi sona erer.Düğün sahipleri kınaya gelenleri ertesi gün yapılacak gelin alma (Hak)törenine davet ederler.
Devama gelecek…
Yaşayan Tarih Yunus Hoca İle Efsane Köy Anıları 4 (Damat Düğün Günü Ne Yapardı?)
Kaynak : Seydiler Belediyesi
Fotoğraflar : Facebook – Google
Lütfen Taşköprü içinde bu çalışmayı yapınız.