Aile Terbiyesi Ne Demektir ve Nasıl Yapılır (Aile Terbiyesi için uyulması gereken kurallar nelerdir?)
Toplum içindeki en küçük topluluk ailedir. Aile dinimizde çok önemlidir. Aile koca, karı ve çocuklardan oluşur. Buna kardeşler, anne babalar, nine ve dedeler gibi yakın kan bağı bulunan akrabalar da eklenirse buna da geniş aile denir. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa, o toplum da o kadar sağlam olur. Terbiye önce ailede başlar.
Ailede verilmeyen terbiye, nereden alınırsa alınsın eksik kalır. Çünkü terbiye ahlaki bir terimdir ve sadece söz ve anlatımla olmaz. Aile terbiyesi nde bilinmesi ve uygulanması gereken unsurlar Kur’an-ı Kerim de şöyle ifade edilir:
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez”. (Nisa 36).
Bu ayet- kerimede aile terbiyesinde bilinmesi ve uyulması gereken on emir sayılmaktadır. Şimdi bu on emri sırasıyla izah etmeye çalışalım:
1– Allah’a ibadet etmek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak.
Bu emir Allahü Teala tarafından kullara Peygamberler aracılığıyla bildirilen ilk emirdir. Zira Allah’tan başkasına yapılan ibadet ve Ona eş koşmak en büyük günah ve aynı zamanda kendimize yapılan bir zulümdür. Ailede ibadet çocuklara küçük yaştan itibaren öğretilir ve uygulama yaptırılır. En iyi öğretme ve uygulama şekli ise aile büyüklerinin yaptıklarıdır. Unutulmamalıdır ki çocuklar büyüyünce de ebeveynlerini taklit ederler.
2- Ana-Babaya iyilik etmek.
Varlığımıza vesile anne-babalarımızdır. Bu nedenle onlara itaat etmek, hizmetlerinde bulunmak en büyük görevlerimizdendir. Onların emir ve tavsiyelerini Allah’a isyan içermediği sürece yerine getirmek gerekir. Zira Allah’a isyan olan yerde hiçbir kula itaat yoktur. Özellikle onların yaşlılıklarında yanlarında bulunulmalı, hizmetleri görülmelidir. Onları huzurevlerine mahkum etmek, en büyük sevap kapımızın kapanması anlamına gelir. Anne-babaya saygısızlığı bırak, “onlara öf bile demeyin” buyuruyor Rabbimiz cc. Bu konuda Peygamber Efendimiz (sas) de şöyle buyuruyor:
Allah’ın cc rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın cc gadabı anne ve babanın gazabındadır” (Tirmizi ‘Birr’ 3).
“Kaynana ve kayınbabalar da aynı hükümdedirler. Çünkü dinimizde dört atanın hakkı birdir.
3- Akrabaya iyi davranmak.
Akraba kan bağı yakınlığı anlamına gelir. Ana veya baba tarafından olması farketmez. Amca baba yarısı, teyze ana yarısı olarak tarif edilir örfümüzde. Başımıza bir şey geldiğinde ilk başvuracağımız mevki, anne-babalarımız, sonra da akrabalarımızdır. Akrabanın görüp gözetilmesini dinimiz ‘Sıla-i rahim’ diye nitelendirir. Sıla-i rahim dinimizde çok önemlidir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ey Mü’minler! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakınınn. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir”. (Nisa 1).
Peygamber Efendimiz (sas) de şöyle buyuruyor:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse Sıla-i rahimde bulunsun”. (Buhari ‘Edeb’ 31).
Başka bir Hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (sas) de şöyle buyuruyor:
“Rızkının bol olmasını ve ömrümün uzamasını isteyen kimse akrabasını görüp gözetsin”. (Müslim ‘Birr’ 6).
4- Yetimlere iyi davranmak.
Hiçbir çocuk anne-babasının ölmesini, hiçbir anne-baba da çocuklarının öksüz veya yetim kalmasını istemez. Belki de imtihanımızın bir parçasıdır. Babası ölmüş sabi bir çocuk yetimdir. Ona bakmak, iaşesini temin etmek, eğitimini üstlenmek en yakınlarına bir görev olmakla birlikte toplum olarak hepimizin sorumluluğundadır. Bir yetime kendi çocuğumuzmuş gibi bakmak aynı zamanda bir sosyal görevimizdir. Peygamber Efendimiz (sas):
“Gerek kendisine veya başka birine ait bir yetimi görüp gözetmeyi, eğitip yetiştirmeyi üzerine alan kimse ile ben, Cennet’te şöyleyiz” buyurarak şehadet parmağı ile orta parmağını işaret etmiştir. (Müslim ‘Zühd’ 2).
5- Yoksullara Yardım Etmek.
Yine imtihan gereği maddiyat bakımından herkesin durumu bir değildir. Bazı insanlar çok varlıklı ve zengin iken, bazıları da fakir ve ihtiyaç sahibidirler. Toplum yapımızın sağlam ve güçlü olabilmesi için fakir ve yoksulları görüp kollamamız gerekmektedir. Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:
“Yoksulları arayın ve onlara yardım edin. Siz ancak fakirleriniz sayesinde (düşmanlara karşı) yardım görür ve rızıklanırsınız”. (Ebu Davud ‘Cihad’ 77).
6- Yakın Komşuya İyi Davranmak.
Yakın komşu, evi yakın olan komşu veya akrabadan olan komşudur. Dinimizde aileden sonra haklarına en fazla riayet edilmesi gerekenler komşularımızdır. Peygamberimiz (sas) komşuluk hakkında şöyle buyuruyor:
“Komşu üç kısımdır. Birincisinin üç hakkı vardır: Komşuluk hakkı, yakınlık hakkı ve İslamiyet hakkıdır. (Bu yakınlığı olan müslüman komşudur). İkincisinin iki hakkı vardır: Komşuluk hakkı ve İslamiyet hakkı. (Bu müslüman olan komşudur). Üçüncüsünün ise bir hakkı vardır ki, bu müslüman olmayan komşudur”. (Kenzu’l-Ummal. IX. Hadis No: 24891).
Evet, yüce dinimiz komşuluk hakkına o kadar önem vermiş ki Peygamber Efendimiz (sas):
“Cebrail as bana komşu hakkında o kadar tavsiyelerde bulundu ki, ben, komşuyu komşuya varis kılacak sandım” buyuruyor (Buhari ‘Edeb’ 28).
Yine peygamber Efendimiz (sas) başka bir hadisinde:
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy, sonra da komşu ailelerine bak, onlardan muhtaç olanlara münasip bir pay ayır” buyuruyor. (Müslim ‘Birr’ 42).
7- Uzak Komşuya İyi Davranmak.
Dikkat edilirse komşu uzak ve yakın komşu olarak ikiye ayrılıyor. Uzak komşu; ya evi uzak, ya da akrabadan olmayan, veya da müslüman olmayan komşuya denir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere komşulukta din sorgulanmaz. Bir hadisinde peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:
Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna iyi davransın. Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden hayır söylesin veya sussun”. (Müslim ‘İman’ 19).
Ebu Hureyre (ra) dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (sas):
“Vallahi inanmamıştır, vallahi inanmamıştır, vallahi inanmamıştır, buyurdu.
-Kim inanmamıştır Ey Allah’ın resulü, diye sorulduğunda Peygamberimiz (sas):
-Komşusu kötülüğünden emin olmayan kimse inanmamıştır” buyurdu. (Buhari ‘Edeb’ 29).
Komşularımıza karşı görevlerimizi şöyle sıralayabiliriz:
a) Komşu hakkını gözetmek,
b) Söz ve davranışlarımızla onları incitmemek,
c) Onların sevinç ve üzüntülerini paylaşmak,
d) Sıkıntılarının giderilmesine yardımcı olmak,
e) Gerektiğinde yardım etmek, borç vermek, hediyeleşmek,
f) Hastalandıklarında ziyaret etmek, vefat edenin cenazesine katılmak ve baş sağlığı dilemek.
Enes İbn Malik (ra) dan rivayet edilen bir hadisinde Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor:
“Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği halde karnı tok olarak yatan kimse bana iman etmiş değildir”. (Taberani ve Bezzar).
Yani kısaca kendimiz için istediğimiz bir şeyi komşumuz için de isteyeceğiz, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi komşumuz için de istemeyeceğiz.
8- Yanındaki Arkadaşa İyi Davranmak.
İyi davranılması gerekenlerden biri de beraber çalıştığımız, beraber yolculuk yaptığımız, meslektaşlarımız, günü birlik görüştüğümüz yanımızdaki yakın arkadaşlarımızdır. Kişi onlarla da iyi geçinmeli, onlara iyilik yapmalı, işlerinde yardımda bulunulmalı, her konuda onlara örnek olunmalıdır. Peygamber Efendimiz (sas) bu konuda da şöyle buyuruyor:
“Allah cc katında dostların hayırlısı, arkadaşlarına iyi davranan, komşuların hayırlısı da komşularına hayrı dokunandır”. (Tirmizi ‘Birr’ 28).
9- Yolda Kalmışlara İyilik Etmek.
Evinden, barkından, memleketinden uzakta, gurbette olan, zorda kalmış, ihtiyaç sahibi kimselere de iyilik yapmamız müslüman olmamızın gereğidir. Onların derdi ile dertlenmek, sorunlarına çözüm üretmeye çalışmak, onları kendi evlerindeymiş gibi hissettirmek çok büyük sevaptır.
10- Ellerimizin Altında Bulunanlara İyi Davranmak.
Başta zikrettiğimiz ayet-i kerimede kendilerine iyi davranılması emredilenlerin sonuncusu da yanımızda çalıştırdıklarımız, hizmetimizde bulunanlar ve tebamız altında bulunan hanımlarımız, çocuklarımız ve cariyelerimizdir. (Ülkemizde şu anda cariyelik yoktur). Emrimiz altında bulunan bunlara iyi davranmak dinimizin şiarındandır.
Enes İbn Malik (ra) diyor ki: “Peygamberimize on yıl hizmet ettim. Bir defa bile bana (canı sıkılıp da) öf demedi. Niçin böyle yaptın, diye azarlamadı. Böyle yapsaydın da demedi”. (Buhari ‘Edeb’ 39).
Ayet-i Kerimede zikredilen bu on emri yerine getirenler hiç şüphesiz Allah’ın cc sevgili kullarıdır. Allah’ım bizi bu sadık kullarından eyle. (Amin).
Bekir AYDIN
İlahiyatçı Yazar