Tv’lerdeki Bağış Kampanyası Doğru mu Yanlış mı? (“Devlet Nerede” sözü niçin söylenir?)
Zannedersem 2008-09 yıllarıydı arkadaşlar toplanmıştık. Havadan sudan konuşurken konu Türkçe Olimpiyatlarına gelmişti. Normal olarak herkes övgüyle bahsediyordu. Ben çıkıp “Ya arkadaşlar Türkçe Olimpiyatların ne faydası var? Yani neye yarar? Allahın emri mi ki herkesin Türkçe konuşması? Bir afrikalı Türkçe konuşunca ne olmuş oluyor ki? Bunlar göz boyama ve boş işler” deyince arkadaşlar biraz kızmışlardı. Tabi biz akışa göre veya güce göre kürek çekmeyiz. Doğruyu her yerde uslubunca söylemeye çalışırız. Haa yanılabiliriz ama çok samimi olarak söyleriz söylediklerimizi..!
Onun için şimdi de TV’lerin ortak yayınla “TÜRKİYE TEK YÜREK” adı altında yardım toplamasına da yanlış buluyor ve bunu da çok samimice söylemeye çalışıyorum.
“TEK YÜREK OLMAK” Depremin akabinde tüm Türkiye’deki hatta dünyadaki insanların kendiliğinden aldığı çok önemli davranış biçimi ve o yaşadığı duygu seli olduğuna inanıyorum.
Bence Türkiye istisnalar kaideyi bozmaz bu sınavından çok başarılı olarak çıkmıştır. Futbol taraftarlarını hepimiz holigan, küfürbaz, sarhoş olarak görürüz ama o taraftarların hepsine sanki bir el değmişcesine hareket edip bence unutulmaz bir tarih yazdılar.
İnsanların içinden geldiği gibi duygusal ve samimice yaptığı destekleri TV kampanyalarıyla, pazarlık ve açık artırma usulü, gösterişe ve reklama sokarak ve de zorla bağış yaptırmak çokta samimi gelmiyor bana..
Bir vatandaşın verdiği 30 TL bir faizci bankanın verdiği 30 MİLYAR’dan çok daha kıymetli olabilir. Biz bunu bilemeyiz Allah bilir. Ama biz 30 TL’yi değil 30 MİLYAR’ı konuşturuyoruz. Ayrıca sayın Cumhurbaşkanımızın ve bakanların, kamu bankalarının TV’ye çıkarak bağış yapmalarını hiç doğru bulmuyorum. Bu şekilde yapılan bağışların bereketinin de kaybolacağına inanıyorum.
Bir işadamı düşünün depremin ilk anından itibaren çok samimice harekete geçip bölgeye gıda, battaniye, kamyon, iş makinesi ve insan yani elinde ne varsa gönderiyor ve gidiyor. Sürekli bölge illerinde çalışmalar yapıyor ama reklamını yapmıyor. Hatta kampa akşamı da bölgede diyelim ve kampanyaya katılamıyor. İsim isim yapılan kampanyayla bu işadamının bu kampanyaya katılmadığı ortaya çıkıp çok rahat eleştiriler alabiliyor. Halbuki adam deprem anından itibaren bölgede fedakarca çalışıyor. Ama TV’ye çıkıp şu kadar bağışladım diyemediği için eleştiri alabiliyor.
İkincisi; Yine benzer işadamı gibi birini düşünün malıyla canıyla o andan itibaren çalışmış, hiç bir şeyden kaçmamış. Tv’deki kampanyaya katılmazsa sıkıntı olacak ve psikolojik olarak katılmak zorunda kalıyor. Şimdi bu işadamının verdiği bağış bereketli olur mu sizce?
DEVLETİN FUTBOL KULÜPLERİNDEN FARKI OLMASI GEREKİR
Acun Ilıcalı’nın futbol kulüpleri için başlattığı bu kampanyayı Prof. Dr. Mustafa Karataş ve Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’nu vb. şöhretli insanlarla bir devlet için uyarlanmasının yanlış olduğuna inanıyorum.
Bu bağış şekli dinimiz açısından da sakıncalı gibi duruyor. Teşvik için böyle bir şeye gerek yoktur. Bu milletin TEK YÜREK olması için gösterişe, reklama ve zorla açık artırma ile bağış toplanmasına ihtiyacı yoktur diye düşünüyorum.
Madem bu zenginlerimiz teşvik etmeyi biliyorlar ve bu konularda çok cömertler savaş halinde ve askerlikte de çocuklarını buralara göndermekte öncülük etsinler o zaman…
Hem dolaylı dolaysız ve de DEPREM VERGİSİ vb. adlar adı altında onlarca çeşit VERGİ toplayacaksın hem de sıkıştığında duygusallığa getirerek yine vatandaşlardan bağış toplayacaksın. Şimdi diyeceksiniz ki Pandemi de bile bağış toplayan devletimiz bu depremde toplamaz mı? Toplar toplar nasıl olsa alıştı artık..
Ha ne yaparsın; önemli insanlar, bürokratlar, vekiller veya bakanlar sayın Cumhurbaşkanının tensipleriyle toplanırlar ve benzer şekilde Tv yayını olmadan işadamlarını ararlar ve bağışlarını reklamdan ve gösterişten uzak bir şekilde alırlar. Bu veya buna benzer bir yöntem çok daha sağlıklı ve bereketli olacaktır inşallah.!
Ayrıca daha enkaz altında binlerce CAN varken acelece bağış kampanyası yapmakta da acele edilmiş oldu.
Koskoca devletimizin her olaydan sonra böyle bir bağış kampanyası yapması da şahsen bana yanlış geliyor. Bu milletin 100 yıl önce de şimdi de küllerini üflesen altından İMAN ÇIKIYOR.” Onun için bu milletin Kurtuluş ve Çanakkale savaşlarında “TEK YÜREK OLMAK” için kampanyaya ihtiyacı olmadığı gibi şimdi o ecdadların torunlarına da kampanya yapmaya gerek yoktur.
GÜÇLÜ VE BÜYÜK DEVLET NE ZAMAN BELLİ OLUR?
Güçlü ve Büyük Devlet Zor Zamanlarda yani olağanüstü durumlarda belli olur. Eğer bu zor ve olağanüstü zamanlarda safları sıklaştırabiliyorsak, bütünleşebiliyorsak, birlik ve beraberliği sağlayabiliyor ve insanlar aynı duygu ve düşüncelerle hareket edebiliyorsa DEVLET görevini eksiksiz yapmış demektir.
Bizler için Devlet kutsaldır. Dokunulmazdır. Ve de Devlet Şemsiyedir ve çatıdır. Her birimiz için Devlet ya Devlet baba veya Devlet Ana’dır.
Normal bir Devlet bir vatandaşa her zaman lazım olmaz. Aslında her daim lazım olur ama kendini hiç belli etmez. Ama ben vatandaş olarak bilirim ve hissederim ki zor zamanımda ve her sıkıştığımda DEVLET yanımda olacaktır.
Efendim bana nüfus kağıdı lazım, efendim bana belediye lazım, kaymakamlık lazım, yol lazım, okul lazım, tapu dairesi lazım… Bunların hepsi sıradan işler. Elbette olması ve yapılması gereken işler. Ancak bunlar için Devlete ihtiyaç vardır ama bunları yapıyor diye DEVLET BABA veya ANA olmaz.!
Devletin babalığı veya analığı ZOR ZAMANDA belli olur. İstanbul’un fethinde, Kurtuluş savaşında, Çanakkale savaşında, Dumlupınar’da, İzmir’de, Maraş’ta, Kıbrıs’ta, 15 Temmuz’da, depremlerde, yangınlarda, sel felaketlerinde, savaşlarda devletin BABALIĞI belli olur.
Yani DEVLET bize;
* Savaş çıktığında lazım!
* Pandemi çıktığında lazım!
* Deprem olduğunda lazım!
* Bomba patladığında lazım!
* Adaletsizlikte lazım!
Vatandaş olarak bu zor anlarımda DEVLETİ yanımda görmedikten sonra diğer zamanlarda yani sıradan işlerde devleti görsem ne olur görmesem ne olur?
Irak diye bir devlet vardı. Abd, Irak’a savaş açınca Irak halkı canla başla vatanını korumak için savaştı ve direndi. Halkın bu direncini gören tüm Dünya, Saddam’ın askerleri olan Cumhuriyet muhafızlarının devreye girmesiyle abd’nin büyük yenilgi alacağını söylemeye başlamıştı. Ancak Cumhuriyet muhafızları beklendiğinin aksine hiç bir varlık gösteremeden teslim oluvermişti. Halbuki Saddam’ın ordusunun kuvvetinden bahsedilir ve ne kadar güçlü bir ordu olduğu söylenirdi. Demek ki söylendiği gibi olmuyormuş.
BİZE ENKAZ KALDIRAN DEVLET DEĞİL O ENKAZIN OLUŞMASINA İZİN VERMEYEN DEVLET LAZIM!
1999 yılında bir deprem oldu. 1940 ile 99 arasında deprem kendini unutturmuş ve gerçek manada bir deprem olmamıştı. 99 depreminden önce yaklaşık 9-10 yıl İstanbul’daydım ve deprem diye bir kelime duymamıştım ve okumamıştım. 99 depremi Marmara bölgesini yerle bir etti. Vatandaşın gündeminde olmayan deprem yöneticilerinde gündeminde olmayınca o depremde ülke olarak sınıfta kaldık, hazırlıksız yakalandık, akıllı organizasyonlar yapamadık. Devlette yapamadı, belediyelerde yapamadı, vatandaşta yapamadı.
HANİ İSTANBUL VE DÜZCE DEPREMİ MİLAT OLACAKTI
İstanbul ve Düzce depreminden sonra her yönetici depremin bir milat olacağını ve bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını belirtmişlerdi. Ancak geçen 23 yılda hiç bir şey yapılmadı desek yeridir. Sadece yeni binalar yapıldı onlarda ne kadar dayanıklı artık şüpheli, çünkü Maraş depreminde yeni yeni binalar tuzla buz oldular.
Devletin kurumları olsun, belediyeler olsun İstanbul’da 7’nin üzerinde deprem beklediklerini belirtiyorlar ve de böyle bir depremde 250 bin konutun yıkılıp hasar göreceğini de raporlayıp sunuyorlar.
Yani DEVLETİMİZ DİYOR Kİ!
İstanbul’da 7.4 şiddetinde deprem olabilir. Böyle bir depremde 250 bin çürük bina var ve bunlar ya yıkılacak ya hasar görecek. Şu kadar kişi ölecek, şu kadar kişi yaralanacak…
Ve bunu diyen DEVLET 23 yıldır hiç bir şey yapmayacak.! Kimse kusura bakmasın bu kader değil ihmal ve vurdumduymazlıktır.
DEVLET BABA BURADA LAZIM!
Devlet Baba çıkacaktı ve tespit edilen binaları kimsenin gözünün yaşına bakmadan, kimseyi kayırmadan, kimseye haksızlık yapmadan bu binaları ya yıkacaktı ya da düzeltecekti. İşte o zaman ben bu DEVLET GÜÇLÜ DEVLET derdim. 23 yıldır hiç bir şey yapma, çürük binalara imar affı ver, konut yapılamayacak yerlere ruhsat ver, müteahhitleri kayır… Eeee ondan sonra KADER.!!!
Sen DEVLET olarak benim gibi nefsi düşünemezsin. Sen Devlet olarak geleceği düşüneceksin, insanları düşüneceksin. Sen farklı düşüneceksin. Sen bizi bile bize bırakmayacaksın.!
Devlet Nerede? sözü kolay kolay söylenecek bir söz değildir. Bu söz “Devleti yönetenler birlik ve beraberliği sağlayamadığında ve güven vermediğinde DEVLET NEREDE diye aranır. Eğer bu ülkeyi yönetenler bir Volkan Demirel, bir Haluk Levent, bir Erden Timur kadar birleştirici olamıyorsa ki olamıyor o zaman DEVLET NEREDE DİYE SORULUR.!
SONUÇ: Millet Parkı yapmakla ve seçim öncesi İMAR AFFI vermekle sıradan ve basit DEVLET olunur, RİSKLİ BİNALARI DEPREME DAYANIKI HALE GETİRMEKLE VE ZOR ZAMANLARINDA 85 MİLYONLA BÜTÜNLEŞMEKLE İSE BÜYÜK DEVLET OLUNUR.!
Vesselam